Osman Aydoğan

Tarih: 12.08.2020 08:02

Şairlerin en garibi - III -

Facebook Twitter Linked-in

 Bu melankolinin, bu karamsarlığın sebebini anlatırcasına bir yazısında kendisi için şöyle derdi Hâşim: "Neşeye hâkim değildik, kederi kendimizden uzaklaştıracak hiçbir kuvvetimiz de yoktu."

Hâşim, şiirlerinin kapalı ve anlaşılmaz olduğu iddialarına karşı bir cevap olarak çok keskin ve müstehzi ifadelerle ‘’Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar’’ adlı makalesini yayınlar. Hâşim, daha sonra bu makalesini ‘’Piyale’’’ isimli şiir kitabının girişinde yer verir.

Hâşim "Piyale"nin girişinde yer alan "Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar" makalesinde özetle şunları söyler:

‘’Şair ne bir gerçek habercisi, ne güzel konuşmayı sanat haline getirmiş bir kişi, ne de bir yasak koyucudur. Şairin dili, düzyazı gibi anlaşılmak için değil, hissedilmek için yaratılmış, müzik ile söz arasında, ama sözden çok müziğe yakın ortalama bir dildir. Anlam bulmak için şiiri deşmek, eti için bülbülü öldürmek gibidir. Şiirde önemli olan sözcüğün anlamı değil, şiir içindeki söyleniş değeridir. Şiiri ortak bir dil olarak düşünenler boş bir hayal kuruyor demektir.’’

Hâşim, şiirde kapalılığı savunur. Hâşim’e göre bir şiirin açıklamasını yapmak çok anlamsızdır. Her okuyan o şiirden ayrı bir şeyler çıkarabiliyorsa o bir şiirdir diye düşünür.

Ben günümüz Türkçesiyle anlattım ama Hâşim, "Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar’’ makalesinde kendi sözcükleriyle şu cümleleri kullanır:

"Şair ne bir hakikat habercisi, ne bir belagatli insan, ne de bir vâz-ı kanundur. Şairin lisanı ‘nesir’ gibi anlaşılmak için değil, fakat duyulmak üzere vücut bulmuş, musiki ile söz arasında, sözden ziyade musikiye yakın, mutavassıt bir lisandır."

"Denilebilir ki şiir, nesre kabil-i tahvil olmayan nazımdır."

" 'Mânâ' araştırmak için şiiri deşmek, terennümü yaz gecelerinin yıldızlarını ra'şe içinde bırakan hakir kuşu eti için öldürmekten farklı olmasa gerek. Et zerresi, susturulan sihrengiz sesi telafiye kâfi midir? (...) Şiirde her şeyden evvel ehemmiyeti haiz olan kelimenin mânası değil, cümledeki teleffuz kıymetidir."

Önemli gördüğüm için Ahmet Hâşim’in "Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar" isimli bu makalesinin tamamını konunun dağılmaması açısından yazımın sonunda veriyorum...

"Piyale" kitabındaki "Merdiven" ve "Bir Günün Sonunda Arzu" şiirleri, bu görüşleri yansıtan ve Türk edebiyatında görülmemiş bir şiirselliği ortaya koyan ürünlerdir. Hâşim, şiirlerinde fazlasıyla sembolist bir yaklaşım sergiler bunu en iyi görebileceğimiz şiiri ise ‘’Merdiven’’ şiiridir.

İlk şiirlerinin üzerinde Bağdat’ta geçen çocukluğunun, Dicle nehrinin ve Dicle akşamlarının, gecelerinin ve annesinin vefatının yoğun etkileri görülür. Hâşim'in ‘’akşam’’ sevgisi hususunda da değişik rivayetler vardır.  Hâşim’in kendisini çirkin gördüğünden karanlıktan hoşlandığını rivayet edilir.  Ancak Hâşim ‘’akşamı’’ kendisinin de belirttiği gibi yalnızca şiiri için, sembolik manası için sevmektedir. Ahmet Hamdi Tanpınar, Hâşim için; ‘’Hayatını âdeta kasten darlaştırmaktan hoşlanırdı’’ diye yazar. Hâşim’in bu özelliği şiirlerine de yansır.

‘’O Belde’’ (yine yakın zamandan sitemde ayrıca anlatmıştım), ‘’Karanfil’’, ‘’Merdiven’’, ‘’Ölmek’’, ‘’Bir günün sonunda arzû’’ (yine sitemde anlatmıştım) ve ‘’Parıltı’’ isimli şiirleri en güzel şiirleridir.  Bu şiirlerin de tamamını yazımın sonunda veriyorum. 

Hâşim, sembolizmin Türk edebiyatındaki öncülerindendir.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —