Yakup Kadri Karaosmanoğlu "Gençlik ve Edebiyat Hatıraları" (İletişim Yayınları, 2013) isimli kitabında Hâşim hakkında şu olayı anlatır: Ahmet Hâşim yedek subay olarak Çanakkale muharebelerine katılır. Cepheden döndükten sonra iş için başvurduğu bütün kapılar yüzüne kapanır. Ayrıca Bağdat’ta doğması kastedilerek "senin Türkiye’de işin ne? Bağdat’a gitsene!" diye hitap ederler. Bunun üzerine "öyle ya" der Hâşim, "harp olur Ahmet Hâşim vatan müdafaasına çağırılır; sulh olur, vatandan kovulmak istenir." Bu memlekette her daim olduğu üzere! Yakup Kadri Karaosmanoğlu bahsi geçen kitabında "Ahmet Hâşim bizim bildiğimiz, beş duyudan en az bir iki tane fazlası vardı, çünkü kulakları bizim cansız ve sessiz sandığımız şeylerden ses alıp dinlemesini biliyordu, onun içindir ki, şiirlerinde, kuşların düş dünyasına daldığını, leyleklerin düşündüğünü biliyordu" diye yazar. Düzyazıda Ahmet Hâşim Şiiri söz ile mûsiki arasında, sözden ziyade mûsikiye yakın tarif eden Hâşim kelimelerini de buna göre seçer, itinayla konuşurmuş. Günün birinde Ahmet Hâşim tıraş olurken bir yandan da berberine bir şeyler anlatıyormuş. Berber bir vakit sonra: "Beyefendi söylediğiniz her kelimenin manasını biliyorum. Fakat ne dediğinizi anlayamıyorum." der. Hâşim arkasını dönüp Yakup Kadri’ye: "Gördün mü Yakup? Bizi en iyi bu adam anladı" der. Hâşim, kelimeleri düz yazıda da şiir kadar güzel kullanır. Hâşim’in üç düzyazı kitabı vardır. Bunlar şu üç kitaptır; ‘’Bize Göre’’' (Altın Kitaplar, 2005) '’Gurabahane-i Laklakan'’ (Düşkün leylekler evi) (Yapı Kredi Yayınları, 2011) ve ‘’Frankfurt Seyahatnamesi'’ (Yapı Kredi Yayınları, 2017) Hâşim’in düzyazısını şiirinden üstün tutmakta Yusuf Ziya, Halit Fahri, Nurettin Artam da birbirleriyle yarışır. Cenap Şahabettin de düzyazısını sevdiğini söyler. Ozanlar arasında ise onun adını anmamaya ayrı bir dikkat gösterir.