Bu yörenin en yeşil bölgesi olan Celâlâbâd’da yeşillikten hiç eser kalmadı artık. Celâlâbâd; sarı, sapsarı, kahverengi, pastel bir renge büründü…
Celâlâbâd’da çığlık çığlığa, bağıra bağıra, haykıra haykıra bir sonbahar daha geçti...
Mevsim, Cahit Sıtkı Tarancı’nın bir şiirindeki dizeleri gibiydi aynen; ''Ne şairane mevsimdi sonbahar'':
‘’Ne şairane mevsimdi eskiden sonbahar
Bahçeleri talan eden bir deli rüzgârdı
Kırılan dal düşen yaprak şaşkın uçan kuşlar
Eskiden sonbaharın bir güzelliği vardı
Gel gör ki Atatürk'ün ölümünden bu yana
Sonbahar dahi bir tuhaf bir başka geliyor
Vatan gerçeklerini hatırlatıp insana
Türk yüreklerimizi burka burka geliyor’’
Şair Tarancı’nın söylediği gibi o şairane mevsim ''sonbahar'' gitmiş ve nihayetinde memlekete hüzün gelmiştir... Gayri yüreklerimizi burkan vatan gerçekleri vardır... Artık bahçeleri talan eden bir deli rüzgâr vardır... Kırılan dal, düşen yaprak ve şaşkın uçan kuşlar vardır...
Bu nedenledir ki Şair Tarancı yine ''Atatürk'' şiirinde Atatürk'ün bu manzara karşısındaki üzüntüsünü anlatır:
‘’Atatürküm eğilmiş vatan haritasına
Görmedim tunç yüzünde böylesine geceler
Atatürk neylesin memleketin yarasına
Uçup gitmiş elinden eski makbul çareler
Nerde istiklâl harbinin o mutlu günleri
Türlü düşmana karşı kazanılan zaferi
Hiç sanmam öyle ağarsın bir daha tan yeri
Atatürküm ben ölecek adam değildim der.
Git hemşehrim git kardeşim toprağına yüz sür
Odur karşı kıyadan cümlemizi düşünür
Resimlerinde bile melül mahzun düşünür
Atatürküm kabrinde rahat uyumak ister.’’
Ey Türk istikbâlinin evlâdı! Anlıyor musun? Yüreklerimizi burkan vatan gerçekleri karşısında zaman şaşkın uçan kuşlar zamanı değildir... Kırılan dallar, düşen yapraklar baharda daha gür, daha güçlü, daha bir çığlık çığlığa doğmak içindir.
Atatürküm kabrinde rahat uyumak ister...