Kurtuluş Savaşı sonrasında da, ülkeyi yönlendiren
kararlarda etkili olan Atatürk sofralarının
vazgeçilmez konuğudur?
İnişli çıkışlı ve dalgalı özel hayatı, karşılıksız
ve tinsel aşkları ile farklı bir şairimizdir Şükûfe
Nihal?
Hicran Göze ?´Yahyâ Kemal´den Nâzım Hikmet´e,
Şükûfe Nihal´den Fâruk Nâfiz´e; Bir
Zamanlar Kadıköyü´nde Edebiyatçılar ve
Aşkları´´ isimli kitabında (Kubbealtı Yay.
2010) Şükûfe Nihal´i, Fâruk Nâfiz´i ve aşklarını
anlatır.
Hâlide Nusret ´´Bir Devrin Romanı´´ isimli kitabında
(Timaş Yay. 2009) birinci elden Şükûfe
Nihal´den bahseder.
Şükûfe Nihal ve Hâlide Nusret İstanbul Kız
Lisesinden yakın arkadaştırlar.
Hâlide Nusret kitabında Şükûfe Nihal´i
şöyle anlatır; ?´Çok zevkli döşenmiş evinde
tertiplediği toplantılarda devrin genç, yakışıklı
pek çok şair ve yazarı onun etrafında
fır dönüyorlardı. Güzeldi, zarifti, kültürlüydü,
üniversite bitirmiş nâdir kadınlardan
biriydi.´´
Şükûfe Nihal´in yakın arkadaşı İsmet Kür
(yazar Pınar Kür´ün annesi, Hâlide Nusret´in
kardeşi), ?Yarısı Roman´ (Everest Yay.
2011) adlı kitabında Şükûfe Nihal´i şu şekilde
tanımlar:
?´Şükûfe Nihal hemen her görenin âşık ya
da hayran olduğu kadınlardandı.
?Güzel´ denemezdi pek. Gözleri çukurdu ve
ufaktı... Boyu hiç uzun değildi.
Beden çizgileri dikkati çekmekten uzaktı.
Ne ki, zarifti, her zaman bakımlı ve çok
şıktı. Dünyaya metelik vermeyen, kendine
çok güvenen bir havası vardı. Onu bu
kadar çekici yapan da, bu ?dünyaya metelik
vermeyen? haliydi. Ve de, o sıralar,
?hayran olunacak kadın´ sayısı da çok
değil miydi? Ya da nitelikleri mi farklıydı?
Sanırım, biraz öyle. Çocukluğumda, şıklık
sembolüydü benim için. Onun üstünde
görüp hayran olduğum kimi renkleri, kimi
desenleri hâlâ sevdiğini biliyorum.
Çok kaprisli bir kadındı. Biraz cıvıltıya benzeyen,
kendine özgü ve de hoş konuşma
biçimi vardı.´´
Kadınlı erkekli toplantılarda;
?´Geldikçe Şükûfe sahn-ı meclis ? Pürzemzeme
gülistana döndü´´
diye övülen bir kadındı?
İlk eşi biraz da ailesinin ısrârı ile çok genç
yaşta evlendiği Türkçe öğretmeni Mithat
Sadullah (Sander) Beydi.
Aralarında büyük yaş farkı vardı.
Babasının zoruyla evlenmiş, evlenmemek
için bileklerini keserek intihara teşebbüs etmişti.
Bu evliliğinden oğlu Necati (Sander) dünyaya
gelmişti?
Zorla evlendirildiği eşinden iki sene sonra
ayrılmıştı.
Bu ayrılık günlerindeki sıkıntılarına teselli
olan ve ona aruzu öğreten biri vardı.
Cenap Şahabettin´in küçük kardeşi edebiyatçı,
şair ve ressam olan otuz yaş civarında
genç adam; Osman Fahri.
Osman Fahri Şükûfe Nihal´e çılgınca âşıktı.
Bu ayrılık onu cesaretlendirmiş, hislerini
sevdiği kadına açıklamıştı.
Ama aldığı cevap olumsuzdu.
Genç adam ümitsiz aşkının yarattığı küskünlükle
öğretmen olarak Elazığ´a gitmiş,
oradan da yalvarmıştı;
?´Sen benim hem dem-i hayalâtım,
Ben senin yârı tesellikârın
Olacakken; fakat nedense, Nihal
Sen benim gözlerimde dert aradın?
Ah! Mâdem ki sen de bir şair,
Ben de şâirim, bu kâfidir´´
Hepsi boşunaydı.
Sevdiği kadından tamamen ümidini kesip
kafasına tabancayı dayayıp hayatına son
verdiğinde takvimler 1920 senesini gösteriyordu.
Şükûfe Nihal´in, karşılıksız aşkı yüzünden
intihar eden Osman Fahri´yi yaşamı boyunca
hiç unutmadı, unutamadı?
Pek çok kişi sevdalanmıştı, güzel, zarif, şık,
bakımlı ve zamanın en gözde şairi olan bu
cıvıl cıvıl kadına.
Bu kişilerden sadece Osman Fahri´yi unutmadı,
unutamadı Şükûfe Nihal?
Aşkı sadece ruhunda yaşıyordu.
??Yakut Kayalar´´ adlı romanının kahramanıydı
Osman Fahri.
Kaldığı huzur evinde ölene kadar düşüncesinde,
dilinde, kaleminde, şiirlerinde hep
Osman Fahri vardı...
Âdile Ayda ?´Böyle İdiler Yaşarken´´ (Edebî
Hatıralar, Ankara, 1984) adlı kitabında Şükûfe
Nihal´in Osman Fahri için kendisine şu
ifadeyi kullandığını yazar;
?´Ben ona layık değildim. O mütekâmil insandı.
Bir dâhi idi. Bana yazdığı mektupları,
bıraktığı hâtıra defterini, karaladığı
şiirleri her gören aynı fikirde?´´
Yakın dostlarına da Osman Fahri için; "Tek
aşkım odur. Beni tek seven de odur. Nasıl
ziyan ettim bu büyük aşkı" diye dert yanar.
Huzur evinin o kasvetli havasında her vesile
ile kendisi için intihar eden o genç adamın
bahsini açmakta, yazdığı şiirleri
okumakta, yenilerini yazmaktadır. Âdile
Ayda bu şiirler için ?´Türk edebiyatı ölçüsünde
değil, dünya edebiyatı ölçüsünde,
bir ölmüş sevgili için yazılan en orijinal, en
güzel mısralardır.´´ demektedir.
