Osman Aydoğan


Züleyhâ


Kutsal kitaplara geçen, eskilerin deyimiyle "ahsen ül kıssa" denilen, yani "öykülerin en güzeli" unvanına sahip efsanevi bir aşk hikâyesi vardır: ´´Züleyhâ´´ Zeki Bulduk ?´Züleyhâ, Hüzün Bulutlarından Ağlayan Kadın´´ isminde anlatımı şiir tadında olan güzel kitabında işte bu hikâyeyi anlatır: ´´Züleyhâ´´ (Hayykitap, 2010) Kitapta Züleyhâ şöyle anlatılır: ?´Bir kadın vardı; kınanmış. Bir kadın vardı; âşık. Bir kadın; sabır taşı çatlamak üzere olan. Bir kadın vardı; dünyanın en güzel erkeğine sevdalanmış. Bir kadın vardı; adı güzelin yanına yazılan. Bir kadın vardı; hikâyesi bin yıllardır anlatılan. Bir kadın vardı; günahının karanlığına hapsedilen ama ruhundaki izlerden haber verilmeyen. Bir kadın vardı; aşkın dört halini de yaşadığı halde günahkâr diye damgalanan. Bir kadın vardı; sevdiğinin yalnızlığında. Öyle ya, insan sevdiğine benzerdi. O kadın savunma yapmayı ve temize çıkmayı hak ediyordu. Çünkü Yusuf´u sevmişti. O kadın Züleyhâ´ydı.´´ Ve kitapta Züleyhâ şöyle tanımlanır: ´´Bir rüya ecesiydi Züleyhâ. Bir rüyanın lacivert gecesiydi Züleyhâ. Bir rüyanın tam ortasından seker gibi geçen ahulara bakışlar vermişti Züleyhâ.´´ Aslı Zelicka´dır. Züleyhâ Farsça bir isimdir. Arapça şekli ise Zelihâ´dır. Potifar´ın eşi ve Yusuf´un aşkı, su perisi olduğu da söylenir ama dünyanın en büyük aşkıdır belki de Züleyhâ´nın aşkı. Yusuf, İbrani peygamberidir. Yakup peygamberin oğludur... Yusuf´un serüveni Tevrat´ta, Tekvin bölümündedir. Yusuf, Kur´an´ı Kerim´de de yer alır (Yusuf Suresi). Aşkları masal değil, öykü değil, efsanedir artık. Girişte de bahsettiğim gibi eskilerce ´´hikâyelerin en güzeli´´ (ahsen ül kıssa) diye tanımlanmıştır. Kenan ülkesinde yaşayan Yakup peygamber ´´bereketli buğday tanelerim´´ diye sevdiği çocukları arasında ayırım yaparak Yusuf´u hepsinden çok sever. İşte bu sevgi Yusuf´un yazgısını çizerek, bedelini hem Yakup´a hem Yusuf´a ödetir. Kıskanç kardeşleri Yusuf´u çöl ortasında bir kuyuya atarlar ve babalarına, ´´kardeşimizi kurt yedi´´ diye anlatırlar. Yakup´un ağlamaktan gözleri görmez olur. Yusuf bölgeden geçmekte olan kervancılar tarafından kuyudan kurtarılarak köle olarak Mısır´da satılır. "Mısır Azizi" Kıtfir satın alır onu. Çok güzel bir erkektir Yusuf. Kıtfir´in karısı Züleyhâ çılgınca âşık olur Yusuf´a. Züleyhâ´nın Yusuf´a karşı duyduğu aşk tanımsızdır. Bütün servet ve güzelliğini onun uğrunda harcamıştır. Kocasına, ailesine tüm Mısır halkına karşı durmuştur bu aşk? Derler ki yetmiş deve yükü mücevher ve gerdanlığı vardır ancak hiçbir şey gözünde değildir... "Bugün Yusuf´u gördüm" diyen, ondan haber veren herkese onları zengin edecek değerde mücevher dağıtırmış? Aşkın ağır tutkusuyla karşılaştığı herkesi "Yusuf" diye çağırır olmuş Züleyhâ, o kadar ki, başını geceleri gökyüzüne kaldırdığı zaman Yusuf´un adını yıldızların dizilerek yazdığını iddia edermiş. Fakat Yusuf efendisiyle evli olan Züleyhâ´nın aşkına karşılık vermesi olanaksızmış. Aşkını kalbine gömüp susmuş sadece... Oysa Züleyhâ kendini kınayan tüm insanlara sevdasını haykırıyormuş. Züleyhâ´ya demişler "bak ay çıktı", Züleyhâ demiş ki ?´Yusuf göğe mi baktı?" Hatta şöyle bir söylence vardır: Züleyhâ, bir gün bütün kadınları evine davet etmiş... Sofra düzenleyerek önlerine meyve koymuş ve onları soymak için bıçak vermiş... Kadınlar meyveleri yemeye başlayacakları sırada, Yusuf´a seslenerek, "Onların yanına çık" demiş. Karşılarına çıkan Yusuf´u gören kadınlar güzelliği karşısında öyle büyülenmişler ki bıçakla parmaklarını kesmişler de farkına bile varmamışlar. "İşte sizin gördüğünüz güzellik benim aşkımdır! " diye haykırmış Züleyhâ. Çok zordu Yusuf´u görmeyen gözün Züleyhâ´yı anlaması! Çok kolaydı Yusuf´u görmeyen gözün Züleyhâ´yı kınaması! 13. yüzyılda yaşamış Fars şair ve İslam âlimi Şeyh Sadî Şiraziî´nin ´´Bostan ve Gülistan´´ (Beyan Yayıncılık, 2009) isimli kitabında da Züleyhâ şu şekilde yer alır: Bir gün Züleyhâ aşk şarabıyla sarhoş olunca, Yusuf´un gömleğine yapıştı. Şehvet şeytanı, onu öyle azdırmıştı ki, Yusuf´un üstüne kurtlar gibi abanmıştı. Züleyhâ´nın mermerden bir putu vardı. Sabah akşam yanından ayrılmazdı. O gün, yaptığı işler gözüne çirkin görünmesin diye, putun yüzüne perde çekmişti. Oysa Yusuf, zalim nefsinden çekiniyordu. Elleriyle, yüzünü kapa¬mış ve kederli halde bir köşeye oturmuştu. Onu bu halde gören Züleyhâ; el¬lerine, ayaklarına kapanarak yalvardı; ?Yusuf; kalbin, taş kadar soğuk; yüzün, limon kadar ekşi! Böyle yapıp da benim gibi bir güzeli perişan etme!? Oysa o ân, Yusuf´un gözlerinden yüzüne doğru ırmaklar boşalıyordu. Ağlamaktan ke¬silen sesiyle; ?Vazgeç, benden kötülük bekleme. Sen bir taştan utanırken; ben, nasıl olur da kainatı var eden Yüce Allah´tan utanmam!? (Kur´anı Kerim, Yusuf Suresi, 23. Evinde bulunduğu kadın (Züleyhâ), onun (Yusuf) nefsinden murat almak istedi, kapıları iyice kapattı ve "haydi gel!" dedi. O da "(hâşâ), Allah´a sığınırım! Zira kocanız benim velinimetimdir, bana güzel davrandı. Gerçek şu ki, zalimler iflah olmaz!" dedi.)