Osman Aydoğan


Yürüyün!


Aklıma yıllaaaaar yıllar önce tanıdığım, beni ben yapan en yakın dostum, sırdaşım, arkadaşım, sanki bana en yakın akrabam Şehriyâr geldi? Ve Şehriyâr´ın bir sohbetinde aldığım notlarım aklıma geldi? Yine böyle bir zamandı Şehriyâr ile olan sohbetimiz? Her zaman olduğu gibi sohbet değildi aslında, Şehriyâr anlatır ben dinlerdim. Suskun birisiydim zaten. Bazen o anlatırken, bazen da onun anlatışından sonra not alırdım anlattıklarını? İyi ki o zaman (neredeyse kırk yıl önce) bu notlarımı almışım diye düşünüyorum. Şimdi o notlarımı tekrar tekrar okuyorum? İşte bu güz aylarında o zamanki notlarımı tekrar tekrar okudum. Tekrar tekrar anlamaya çalıştım. Düzensiz olarak aldığım notları aşağıda olduğu gibi aktarıyorum. Kimi cümlelerde Şehriyâr´ın anlattıklarından anladıklarım var, kimi cümlelerde ise tamamen Şehriyâr´ın kendi sözleri. Şehriyâr´ın anlattıklarının merkezinde hep insan ve doğa ilişkisi vardı. İnsanın doğa ile uyum içinde yaşamasını öğütlerdi Şehriyâr. İnsan doğayla bütünleştiği oranda doğru davranır derdi. Doğada varlıklar, süreçler ve biçimler kendiliğinden oluşur, doğada her şey kendiliğinden gelişir, insan doğanın yasasına göre yaşarsa yaşamı barış, denge ve çevreyle uyum içinde geçer, insanın başına doğanın düzenine uymadığı için felaketler, kötülükler gelir derdi. ´´Doğa; ağaçlarıyla, dallarıyla, yapraklarıyla, otlarıyla, bitkileriye, taşı ile toprağı ile insanı gözetler. Doğa bu gözetlemesi yoluyla da insana verdiği frekansla insanla rezonansa girer ve bu şekilde de doğa insanın ruhunu doyurur´´ derdi Şehriyâr. ´´Doğa ayrıca insana alçakgönüllüğü öğretir´´ derdi Şehriyâr. ´´Sadelik çok önemli bir özelliktir, sade insan; kurnaz değildir, yaptığı işin kârını düşünmez, bencil değildir, haris değildir, hırslarıyla dengesini yitirmemiştir, varlığı sevdiği için ona saygılıdır, bu davranışlar sükûnet getirir, yaşamı aydınlatır, tarafsız yapar, birbirlerine böyle davranan insanlar kavga etmezler, iyi yardımsever ve aydınlık olurlar´´ derdi Şehriyâr. Ben hep ama hep sorardım Şehriyâr´a? Yine sordum; ?´doğa ve sadelik diyorsunuz ama bu nasıl olacak?´´ demiştim? O simsiyah ve derin gözleriyle gülümsemişti bana? Zaten Şehriyâr güldüğünde sadece ve sadece gözleri gülerdi? Her cevabında olduğu gibi usul usul ve sakince cevap vermişti bana: ?´Evrenin titreşimi ile bedenin titreşimini uyumlu hale getirdiğinde hem doğa ile uyumlu hale gelirsin hem sadeliğe kavuşursun hem de huzur ve şifa bulursun!´´ Bu cevap da bana bulmaca gibi gelmişti; ?´Evrenin titreşimi ile bedenin titreşimini uyumlu hale getirmek´´? Aval aval baktığımdan anlamadığımı anlamış olacak ki bir generalmiş de tek bir kelime ile emir veriyormuş gibi kısa ve öz konuşmuştu cevap olarak: ?´Yürüyeceksin!´´ Ben yine anlamamıştım... Bakışlarımdan yine de anlamadığımı anlamıştı Şehriyâr: ?´Bak, bana bak´´ dedi bana... ?´Yıllardır beraberiz... Hiç mi gözlemlemiyorsun beni? Ben yılardır ne yapıyorum?´´ diye sordu bana Şehriyâr? İşte bu soru üzerine fark etmiştim; Şehriyâr hep ama hep yürüyordu? Çoklukla da ben de refakat etmiştim kendisine? Tempolu, koşmaya yakın ve hızlı yürürdü Şehriyâr? Tam olarak Şehriyâr´ın bir parçasıydı yürüyüş? Rüzgâr tabanlı adamdı o. Zaman zaman da kendi de ?´sadece bir yayayım ben, başka bir şey değil´´ derdi hep? Tanıdığım, beraber olduğum süre boyunca hep yürümüştü Şehriyâr? O muazzam mesafeleri çok hızlı, hem de hiç yorgunluk hissetmeden yürürdü Şehriyâr?