Oğuz Gümüşkaynak


Yerli malı haftası


Anımsarım çocukken ilkokul dönemimde dilimize sakız gibi yapışan söylemdi. Yerli malı yurdum malı her Türk onu kullanmalı. Aralık ayının başında yerli malı ve tutumluluk haftası kutlamaları yapılırdı okullarda yerli malı portakal elma fındık fıstık ve hatta sınıfın sobasının üstünde mısır bile patlatır kestane bile közlerdik öyle şimdiki gibi çikita muz diye bir şey bilmezdik. Yada şimdi ismini bile yazmakta zorlandığım bir çok meyveyi benim ilkokul dönemimde ne bilir ne görür nede tadı hakkında hiç birimizin bilgisi bile yoktu doğru yokluk vardı. Ama silgiyi kalemi paylaşmasını bilirdik eski kitapları atmaz bir üstte geçenlerden alır kullanırdık. İşte bu dönemlerde sadece Marşal yardımı süt tozunu içtiğimiz Marşal yardımı undan yapılan ne olduğu bilmediğimiz mamulü yerdik ama hem tutumluluğu hem de Türk malını niye kullandığımız gerek ders kitaplarında gerekse öğretmenlerimizin anlatımlarıyla hep kulağımıza küpe olmuştur. Bankaları gezdirirdi öğretmenlerimiz damlaya damlaya göl olur ak akçe kara gün içindir gibi söylemler kulağımıza küpe olurdu. Bankaların verdiği yada basit tenekelerden yapılmış kumbarası olmayan çocuk yok gibiydi reklamlar mı kısıtlı idi yada radyo ve gazete reklamları dışında televizyonların olmadığı dönem miydi bilemiyorum. Ama şu bir gerçekti ki sorumluluk ülke kalkınmasındaki vatandaşın rolü bize ilkokulu bitirdiğimiz zaman mutlaka öğretilmiş olurdu İsmet İnönü´nün ayakkabısı tamir ettirip giydiği şapkasını yeniden onartıp başına taktığı bir şey alırken yaptığı pazarlıklar bunlar bize devlet büyüklerinden kalma en büyük öğreti idi. Yamalıklı pantolon lastik ayakkabı hiç utanç vermezdi en büyük korkumuz en küçük birikimimizin dahi ziyan olmasından korkardık milli değerlerimizin başında ülke ekonomisi olan bağlılığımız öğretilirdi ya sahi ne oldu yerli malı haftasına aldığımız bir çok ürünün üstünde Türk malı yazardı ne oldu bu yazılara biz mi ülke değiştirdik yada ülkeye olan inancımızı mı yitirdik ne dersiniz?