Osman Aydoğan


Yeni bir devlet kurulurken! (2)


Tehdit Cumhuriyet tarihinde hiç olmadığı kadar ciddi boyutlara ulaşmıştır. Emperyalizmin en büyük temsilcisi ABD artık çok uzaklarda değil, yanı başımızda güneyimizde Irak´ta ve Suriye´de ülkeye komşu hale gelmiştir. Emperyalizmin işbirlikçilerinin de nerelerde oldukları ise malum! ABD ve Batı bölgede ?´Büyük Kürdistan´´ yumurtası üzerinde kuluçkaya yatmışlardır. ABD ve Batı bölgeden çekildiğinde ise gerisinde yumurtadan ve kontrolden çıkmış ?´Büyük Kürdistan´´ yavrusunu bırakarak çekilecektir. Ayrıca böylesi bir tehlike karşısında olmamıza rağmen günümüzde uluslararası ilişkilerde ulaşmış olduğumuz ?´değerli yalnızlığımız´´ı ve mahalle kabadayısı edası ile sağa sola attığımız afrayı, tafrayı; tarihin aktörü ve tanığı Ebû Müslim Horasanî´nin Emevîlerin yıkılışı ile ilgili ve her türlü ittifaklar konusunda bir strateji ilkesi olan şu sözü ile beraber düşünmeliyiz diye değerlendiriyorum; ´´Onlar (Emevîler); zararından emin oldukları için dostlarını uzak tuttular. Düşmanlarını kazanmak için yakınlarına aldılar. Yanlarına aldıkları düşmanları dost olmadığı gibi, uzakta tuttukları dostları da düşman oldu. Herkes düşman safında birleşince, yıkılmaları mukadder oldu.´´ Görülüyor ki zaman; ülkeyi yönetenlerin sözcülerinin, çocukların evcilik oyunu gibi ?´yeni bir devlet kuruyoruz´´ gibi gayri ciddi söylemleri zamanı değildir. Zaman; ülkeyi yönetenlerin en kısa zamanda ülke dışında bütün komşu ülkelerle dostluk ilişkilerini kurmaları, büyük güçlerle dostane ilişkiler gerçekleştirmeleri ülke içinde ise; sosyal ve siyasal bir uzlaşmaya varmaları ve ülkeyi boğmakta olan dışlayıcı, ayırımcı, dinci, kinci ve muhanned söylemlerinden uzaklaşarak toplumun tüm kesimlerini kucaklayıcı ve kapsayıcı politikalarla tekrar çağdaş, laik, sosyal ve hukuk devletine geri dönme zamanıdır. Aksi takdirde bunların sürekli öykündükleri Osmanlı, cihangirâne bir devlet çıkarırken bir aşiretten, bunlar ?´devlet kuracağız´´ diye diye bu gidişle çağdaş bir devleti bir Ortadoğu aşiretine ve bir Arap Rabia Cumhuriyetine dönüştüreceklerdir. Çünkü bunların gidişleri, yolları, çap, kapasite ve tahayyülleri ancak bu kadardır. Artık savrulan bir sarkacın sağında veya solunda olmanın, İbn-i Haldun´un söylemi ile bedevi veya medeni olmanın, daha açık bir ifade ile A partisini veya B partisinin taraftarı olmanın hiçbir değeri ve önemi yoktur. Artık tehdit altında olan ülkenin bekâsıdır. Artık Tarihin sarkacı, geçmişte hiç olmadığı kadar insafsızca karanlığa doğru savrulmaktadır. Hayat ileriye doğru yaşanır, ancak geriye doğru anlaşılırmış... Geleceğe ilişkin öngörüler kökleri tarihte olan ve buradan beslenen bitkiler gibiymişler... Tarih insana ne olduğunu öğrettiği gibi, ne olacağını da öğretirmiş... Zaten haber verirdi geleceği İbn-i Haldun bahsi geçen Mukaddime´sinde: ?Geçmişler geleceğe, suyun suya benzemesinden daha çok benzerler.? Âkif´in söylediği gibi; ?´Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!´´ değil mi? Ancak tarihten anlayan, ders alan kim? Böyle giderse eğer, ´´Dimyat´a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak misali´´ değil yeni bir ´´devlet kurmak´´, elde kalan son Türk devletini de kaybedeceğiz... Çünkü İbn-i Haldun´un söylediği gibi safha; sefahat, israf ve çöküş safhasıdır...