Osman Aydoğan


Yeme içme yerleri hakkında... (2)


?´Café´´ sözcüğü ise Arapça kökenli ?´kahve´´den gelir. Arapçaya ise Etiyopya´nın Kaffa bölgesinden gelen kahve bitkisinden gelmiş. Bu sözcük Batı dillerine de Türkçeden geçmiş. İlginçtir ki "café´´ eski Fransızların Türkçe "kahve"den aldıkları, yeni Türklerin ise Fransızlardan ?´cafe´´ olarak geri aldıkları bir sözcüktür. Gelelim ülkemize? Son yıllarda ülkemizde yukarıda anlattığım isimlerine sahip yeme içme yerlerinden bol miktarda bulunur hale geldi. Mutlaka bu yerlere gitmişliğiniz vardır. Birebir Avrupa´daki, Fransa´daki gibi olsa gam yemeyeceğim. Brasserie diye gidiyorsunuz, bistro diye gidiyorsunuz; bildiğiniz lokanta. Bütün bu isimler (brasserie, patisserie, bistro) özenti esnafın müşteriye "ben entelim, ben elitim, ben kaliteliyim" vb. mesajları vermek için tabelalarına bilinçsizce eklediği görüntü kirliliğinden başka bir şey değildir aslında. Değil garsonu o mekânların sahiplerini çağırıyorum soruyorum kendilerine; ´´bu isim nereden geliyor, ne ifade ediyor?´´ diye... Cevap olarak eveleme geveleme seslerinden başka bir şey duymuyorum... Lokantanın da restoranın da yazdığım bu mekânların isimlerinin tamamının tam Türkçe karşılığı ise bildiğimiz ?´aşevi´´dir. ´´Aşevi´´ ise ne yazık ki ülkemizde üvey evlat muamelesi görür. ´´Aşevi´´, belediyelerin açtıkları evsizlere, barksızlara, yoksullara yardım maksadıyla yemek verdikleri yerler dışında hiçbir yerde kullanılmaz. Edip Cansever ?´Sonrası Kalır II´´ (YKY, 2015) kitabında yer alan ?´Nerden nereye´´ başlıklı şiirinin bir yerinde şöyle derdi: "Göksu deresinin orada köhne ahşap bir bina üstünde bir yazı: Brasserie sanırım işgal zamanlarından kalma" Şimdi kendine lüks hava katıp o oranda da hesap çıkaran her özenti kahve, pastane ve aşevi; hadi ´´lokanta´´ ve ´´restoran´´ neyse de ?´brasserie´´, ?´bistro´´, ?´patisserie´´ ve ?´café´´ adını tabelalarına koymuyorlar mı? Ben de soruyorum onlara: Bunlar işgal zamanlarından mı kalma yoksa Türkçe mi artık işgal altında? Türkçedeki bu işgal sadece yeme içme alanında değil ki... Bakın etrafınıza toplum hayatının her alanında bu böyle... Hani günümüzde ´´yerli ve milli´´ politika diye kasım kasım kasılanlar var ya! Türkçe ´´yerli´´ ve ´´milli´´ bir lisan değil mi? Bu konuda samimiyseniz eğer, buyurun işte o zaman, buradan başlayın! Sözcükleri yerli olmayanların zihinleri de yerli olmaz, olamaz! Bu yazımda hep Fransızca sözcüklerden bahsettim. O zaman yazımı da bir Fransız yazar ve diplomat olan Jean Giraudoux´un bir sözüyle bitireyim: ?Önce bir dil katledilir, ardından onu konuşanlar.?