Osman Aydoğan


Yaşayan bir organizma olarak Türkçe (3)


Yapılan bir araştırmaya göre; ilköğretimini bitirdiğinde bir öğrenci ABD´inde 71.000, Almanya´da 60.000 civarında sözcük ile karşılaşmış oluyor. Bu miktar Suudi Arabistan´da ise 12.000 civarındadır. Bizde ise öğrenci ilköğretimini bitirdiğinde 6.000 civarında sözcükle karşılaşmış oluyor. Bu mukayese Türkçedeki sözcük hazinesinin ne kadar yoksullaştığını ve yoksunlaştığını gösteriyor. Bizim çocuğumuz ilköğretimini bitirdiğinde 6.000 sözcükle karşılaşırken el âlemin çocuğu bunun on misli ile karşılaşıyor... Böyle bir nesil ile neyin rekabetini yapacaksınız ki? Dil konusunda yetkin bir düşünür olan Avusturyalı Ludwig Josef Johann Wittgenstein (1889-1951) kişinin ve toplumun düşünce ufkunun dilin sınırları ile belirlediğini iddia ederek ?Dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır? derdi... Tabii ki bu kadar dar, bu kadar az, bu kadar sığ kelimelerle ne sanat üretebilirsiniz ne edebiyat yapabilirsiniz ne de felsefi düşünebilirsiniz... Tabii ki bu kadar dar, bu kadar az, bu kadar sığ kelimelerle olsa olsa ´´stratejik sığ´´ bir politika izleyebilirsiniz, birbirinizle kavga edersiniz, mahalle kahvesindeki gibi politika yaparsınız, olmadı birbirinizi yersiniz... Zaten de yaptığımız farklı bir şey mi ki? Değil mi? Konu uzun, anlatmak istediklerim de çok uzun... Burada yazımı bitireyim istiyorum. Dil konusundaki düşüncelerimi ´´Dil Bayramı´mızı kutlarken!...´´ diye daha önce yazmıştım. Bu makalemin de bağlantısını yazımın sonunda veriyorum... Bu konuya ilginiz ve zamanınız (!) da varsa ayrıca bu bağlantıdaki yazımı okumanızı öneririm. Özetle; Türkçemiz aziz bir dil? Her dilden etkilenmiştir. Ve ben bu etkilenmenin bir zenginlik olduğunu düşünüyorum. Dün Farsçadan Türkçeye geçen sözcüklerden örnekler vermiştim ya. Bu şekilde sadece Farsçadan Türkçeye geçmiş üç bin civarında sözcük var. Sadeleştirme adı altında hangisini atacaksınız dilimizden? Eğer yabancı diye verdiğim örneklerdeki sözcükleri atarsak Türkçemizden ortada ne Türkçe kalır, ne Türk edebiyatı ne de Türk tarihi? Bugünkü nesil ne ´´mâverâ´´yı bilir ne ´´mâsivâ´´yı, ne ´´zillet´´i bilir ne ´´illet´´i, ne ´´mihnet´´i bilir ne ´´muhannet´´i... Anlıyor musunuz? Bir şiirinde şöyle derdi Yahya Kemal Beyatlı: "Çok insan anlayamaz eski musikimizden Ve ondan anlamayan bir şey anlamaz bizden" Şiirde geçen ´´musikimizden´´ sözcüğünü ´´kelimelerimizden´´ olarak değiştirerek bir daha okuyun... Öyledir, anladığınız gibi düşünüyorum...