Osman Aydoğan


Türk Edebiyatı´nın açmamış çiçeği; Şükûfe Nihal


SU Kalbinden kalbime akan bir sesti Akşam gölgesinde çağlayan o su... Sesini en tatlı yerinde kesti Bizi sonsuzluğa bağlayan o su. O su, bir sır gibi mırıldanırdı; Göğsünde bir sarı ay yıkanırdı; Bizi Leylâ ile Mecnun sanırdı Gamlı yolumuzda ağlayan o su... Sessiz ruhumuzu o bestelerdi, Bize "Unutalım dünyayı" derdi... Bir aldı sonunda verdi bin derdi, Bizi bizden fazla anlayan o su. Şimdi ne akşam var, ne ses ne dere; Yolumuz ayrıldı başka ellere; Benzetti bizi bir kırık mermere Ruha zehir gibi damlayan o su. Şükûfe Nihal Şükûfe Nihal, Türk edebiyatının en duygusal, en içli, en mahzun ve aynı zamanda da en unutulan bir yazarı ve şairidir. Şükûfe Nihal özgürlüğe tutkun, mücadeleci ve ayakları üzerinde dimdik duran bir kadındır. 1896 doğumludur? Babası V. Murat´ın başhekimi Emin Paşa´nın oğlu, Eczacı Albay Ahmet Bey´di, entelektüel birisiydi.. Annesi Nazire Hanım. Soy kütüğü, baba tarafından Katipzadelere, anne tarafından Fatih Sultan Mehmet´in Başressamı Nakkaş Mehmet Efendi´ye dayanır. Şükûfe Nihal babasının görevleri gereği gittikleri Manastır, Şam, Beyrut ve Selanik´te Arapça, Farsça, Fransızca öğrendi. 1919 yılında Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü´nü bitirerek "Türkiye´nin ilk üniversite mezunu kadını" unvanını almıştır? Üniversiteyi bitirdiği yıl, ilk şiir kitabı "Yıldızlar ve Gölgeler" yayımlanır. Aruzla yazılan bu şiirleri hece ölçüsü ile yazdığı şiirler izler. 1928 yılında "Hazan Rüzgârları", 1930 yılında ise "Gayya" adlı şiir kitabı yayınlanır. Güçlü romantizmini düşünce gücüyle birleştirerek, sık sık toplumsal konularda yazmıştır. Ancak, kendisinden önceki ya da o dönemdeki kadın şairlerden farklı olarak, bir erkek edasıyla ve kadın olduğunu unuturcasına yazmamıştır. O, belki de kadın sorunlarını ve yaşantısını ilk dile getiren kadın şair ve yazarımızdır? Eserlerinde, kadının çalışmasının önemini ekonomik açıdan, üretkenliğini insan yaşamına olumlu etkileri açısından sık sık vurgular. Yaşamındaki çok yönlülük, edebiyat alanında da görülür. Şiirlerinin yanı sıra lirik bir anlatım kullandığı öyküler ve romanlar yazmıştır? 1928 yılında "Tevekkülün Cezası" adlı öykü kitabı ve ilk romanı "Renksiz Istırap" yayımlanır. Bunları, "Çöl Güneşi" (1933), "Yalnız Dönüyorum" (1938), "Domaniç Dağlarının Yolcusu" (1946), "Çölde Sabah Oluyor" (1951) adlı romanları izler. , 1935 yılında "Finlandiya" adlı gezi notları yayımlanır. 1910 yılından itibaren "Kadın", "Tan", "Cumhuriyet" gazetelerinde, "Ayda Bir", "Her ay" gibi dergilerde köşe yazarlığı yapmıştır. Bu eserlerinden ´´Yalnız Dönüyorum´´ okunmaya değer bir eserdir. Şükûfe Nihal, edebi kişiliğinin yanında eylemci kişiliğiyle de tanınır. Cumhuriyetin kurulması aşamasında, ikinci eşi Ahmet Hamdi Başar´la Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinde önemli çalışmalar yapmışlardır. Şişli´deki evlerinde toplantılar düzenlenmiş, kurtuluş mücadelesinin kararları alınmıştır. Halide Edip, Sultanahmet´te tarihi demecini verirken, Şükûfe Nihal de, Fatih Mitingi´nde dinleyenleri oldukça etkileyen tarihi konuşmasını yapıyordu; ?Ey aziz vatan beşiğimiz sendin, mezarımız yine sen olacaksın.? Bununla da kalmayıp Anadolu´ya çıkmış, sonraki yıllarda da Anadolu´yu gezmiş, gördüklerinden etkilenen Nihal, eserlerinde Anadolu sorunlarına yer vermiş, gördüğü, tanıdığı köyleri ve köy kadınlarını anlatmıştır. Tarihimizde kadın özgürlüğünün ilk temsilcileri ve savunucularından biri olan Nihal, aynı zamanda Türk Kadınlar Birliği´nin de kurucularındandır.