Osman Aydoğan


Türk Edebiyatı´nın açmamış çiçeği; Şükûfe Nihal (3)


?´Nerdesin? Toprakta mı, havada mı suda mı? Nasıl buldun bu vahşi gecelerde odamı? Hasretim şefkat, şiir, aşk dolu ellerine? Gelsen de boş gönlüme bir hayat gibi dolsan. Sen uyansan, ben yatsam biraz senin yerine?´´ Şükûfe Nihal´in etrafında ateşin etrafında dönen pervaneler gibi dönen âşıklardan birisi de de Nâzım Hikmet´ti... 1920´li yıllar... Erenköy bahçelerinde, köşklerinde şairlerin yazarların edebi sohbetlerin birindeydi? Hâlide Nusret´in dizlerinin üzerinden Şükûfe Nihal´e uzatılan, onun ise gülerek okusun diye Hâlide Nusret´e verdiği kağıt? Nâzım Hikmet´in delişmen yazısıyla; ?Ben sizin için çıldırıyorum, siz bana aldırış bile etmiyorsunuz.? Hâlide Nusret´in, kız kardeşi İsmet Kür´e söylediğine göre Nâzım Hikmet, ?Bir Ayrılış Hikâyesi? adli şiirini Şükûfe Nihal için yazmıştı: ?´Erkek kadına dedi ki: - Seni seviyorum, ama nasıl? avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp parmaklarımı kanatarak kırasıya, çıldırasıya... Erkek kadına dedi ki: - Seni seviyorum, ama nasıl? kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz, yüzde yüz, yüzde bin beşyüz yüzde hudutsuz kere yüz... ´´ Dönemin ünlü şairlerinden sadece Nâzım Hikmet âşık değildi Şükûfe Nihal´e. Hâlide Nusret´e göre Ahmet Kutsi Tecer de Şükûfe Nihal´e âşık edebiyatçılardan biriydi. İkinci evliliğini İstanbul Üniversitesinden arkadaşı olan Ahmet Hamdi Başar´la yaptı. Otuzbeş sene sonra nihayete erecek olan bu evlilikten kızı Günay dünyaya gelmişti. Hâlide Nusret´in çok sevdiği Günay? Şükûfe Nihal´in edebiyat çevrelerindeki en bilinen aşkı ise hiç şüphesiz, Fâruk Nâfiz Çamlıbel´di... Hicran Göze ?´Yahyâ Kemal´den Nâzım Hikmet´e, Şükûfe Nihal´den Fâruk Nâfiz´e; Bir Zamanlar Kadıköyü´nde Edebiyatçılar ve Aşkları´´ isimli kitabında Fâruk Nâfiz bölümünde bu aşkı şu şekilde anlatır; Fâruk Nâfiz Çamlıbel Şükûfe Nihal´i, halası Saide Hanım´ın Erenköy´deki köşkünde görür ve ilk görüşte âşık olur. Aşkları karşılıklıdır. Hep şiirler yazarlar birbirlerine. Fâruk Nâfiz´in 1928´de yayınladığı ?´Suda Halkalar´´ kitabının ?´Macera ve Gençlik´´ bölümünde yazmış olduğu şiirde geçen kızın adı da Nihal? Aynı kitapta bulunan ?´Gurbet´´ şiirini de Şükûfe Nihal´e ithaf etmişti. ?´Şükûfe Nihal Hanımefendi´ye´´ diyerek: ?´Sen Marmara´nın göl gibi durgun bir ucunda, Ben böyle atılmış gibi yurdun bir ucunda, Sen benden uzak, ben sana hasret? Sarmış beni gurbet Sarmış beni mecnun diye zencir gibi dağlar Bir türbe ki ruhum gelen ağlar giden ağlar´´ Şu iki mısrada ise Fâruk Nâfiz sevgilisinin adını da açıklamıştır: ?´Yalnız yaşamaktansa Nihal´imden uzakta Kalsam diyorum dâr-u diyarımdan uzakta.´´ Bir şiirinde gene sevgilisinin adı vardır: ?´İnce bir kızdı bu, solgun, sarı, heykel gibi lâl Sanki rûhumdan uzak sisli bir akşamdı Nihal.´´ Ben küreklerde, Nihal´in gözü enginlerde Gizli sevdâlar için yol soruyorduk nerde.´´ Aşkları üzerine roman yazdılar. Fâruk Nâfiz Çamlıbel ?´Yıldız Yağmuru´´nda, Şükûfe Nihal ise ?´Yalnız Dönüyorum´´ adlı romanında sevdalarını dile getirdiler. Fâruk Nâfiz´in bu aşkı olanca coşkunluğu ile yaşarken yaptığı ani evlilik herkesi olduğu gibi Şükûfe Nihal´i de şaşırtır. Fâruk Nâfiz, 1932 senesinde kendisiyle aynı lisede görevli Biyoloji öğretmeni Azîze Hanımla evlenmişti. Epeydir araları açıktı, uzun zamandır konuşmuyorlardı. Fâruk Nâfiz´in kocasından ayrılarak kendisiyle evlenmesi için ısrar etmesine hep olumsuz cevap vermişti Şükûfe Nihal. Şükûfe Nihal ?´Son Hâtıra´´ adını taşıyan şiirinde kendisini üzen ani ayrılığın acısını dile getirir: ?´Dalgalar, sürükleyin beni de enginlere, Kumların arasında ben de bir parça taşım!... Ayrılmayız, beraber dalarız derinlere Derken, bıraktı gitti elimi arkadaşım?´´ Şükûfe Nihal dökülen yapraklara hitaben yazdığı ?´Hazan Rüzgârları´´ isimli şiirinde de ümidini ve ümitsizliğini anlatır: Kollarıma düştünüz Solgun periler gibi; Ruhumla öpüştünüz, Bir ümid diler gibi...