Osman Aydoğan


Tanburi Cemil Bey (3)


Çocukluk yıllarını paşa dedesinin konağında geçiren şair konaktaki gromofondan yükselen Cemil Bey´in nağmelerinden de ziyadesiyle etkilenir. Ve Nazım, geleneksel kurallar içerisinde yazdığı ilk dönem üslubunun örneği olan ??Cemil Ölürken´´ isimli pek bir kimsenin bilmediği şiirini Cemil Bey´in oğluna, arkadaşı Mes´ud Cemil´e ithaf eder. Cemil Ölürken Elâ gözleri dalgın, geniş alnı sararmış Bir sanatkâr hastadır, Cemil hasta yatıyor Odayı bir matemin görünmez rengi sarmış Başında duranların kalbi yorgun atıyor İnce parmaklarını ıslattı gözyaşları Odanın sükûnunda hıçkırıklar inledi Hastanın yavaş yavaş çatılırken kaşları Sanki derinden gelen bir sâdayı dinledi Mukaddes elemini andı bir kere daha; Uzak serviliklere çevirerek yüzünü Ah! Ey gafi faniler iman edin Allah´a! Bir ilâhi ruhun da geldi işte son günü... Çok kudretli oluyor bir dehanın gururu Ecel! onun yanına sende el bağlayıp gir! Nefesinle titreyen fânilerden değil bu Ölmeyen bir sanatkâr ölüm döşeğindedir Gökler geri alıyor yeryüzünden sesini Şimdi geniş alnında ebedin gölgesi var Başında ağlayanlar sonuncu bestesini Ağır ağır kapanan gözlerinden duydular. Nazım Hikmet, Alemdar Gazetesi, 21 Kasım 1920. Daha önce Avrupa´dan döndüğünde tam bir zamanın hippisi olan Yahya Kemal Beyatlı´yı da bildiğimiz ?´Yahya Kemal Beyatlı´´ yapan Tanburi Cemil Bey idi? Yahya Kemal 11 yıl Paris´te yaşar ve alafranga biri haline gelmiş olarak Paris´ten geri döner. Döndüğünde burada her şeyi Fransa ile mukayese eder ve en salaş dönemini yaşayan Osmanlı´nın hiçbir şeyini beğenmez. Bir toplantıda Tanburi Cemil Bey ile tanışır. Tanburi Cemil Bey´in taksimleri, müziği Yahya Kemal´i mest eder. Kendisi bu hadiseyi ?O gün benim önümde altın bir kapı açıldı. Ben o gün memleketimin kültürüne döndüm? diye anlatır. Ve sonrasında Cemil Bey´in tutkulu hayranlarından olur. Yahya Kemal Beyatlı Varşova´da iken karlı, hüzünlü bir havada Klasik Batı Müziği yerine Tanburi Cemil Bey´i dinleyerek ve o müzikle hem Avrupa´dan hem de yaşadığı çağdan uzaklaşır. Yahya Kemal´in içinde Tanburi Cemil Bey´den bahsettiği ?´Kar Mûsikîleri´´ isimli şiiri Türk şiirinde en iyi ´´kar´´ şiirlerinden birisidir. Yahya Kemal bu şiiri 1927 yılında işte yaşadığı Varşova`da büyükelçi iken kaleme alır. Şair kendisine ilham veren kar havasını şöyle anlatır: ´´Varşova`da elçilikte bulunduğum bir akşam odamda çalışıyordum. Dışarıda kar yağıyordu. Orada kar başladı mı günlerce aylarca durmadan yağar. İnsanda bin yıl sürecek bir yağış tesiri bırakır. Bir kuytu manastırda koro halinde söylenen dualar gibi gamlı ve bir erganun ahengi insanda ne tesir yaratıyorsa orada yağan karın öyle hüzünlü ve devamlı bir sesi vardır... Kar musikisi işte bu atmosferin ürünü...? Varşova 1927 Kar Mûsikîleri Bin yıldan uzun bir gecenin bestesidir bu. Bin yıl sürecek zannedilen kar sesidir bu. Bir kuytu manastırda duâlar gibi gamlı, Yüzlerce ağızdan koro hâlinde devamlı, Bir erganun âhengi yayılmakta derinden... Duydumsa da zevk almadım İslav kederinden. Zihnim bu şehirden, bu devirden çok uzakta, Tanbûri Cemil Bey çalıyor eski plâkta. Birdenbire mes´ûdum işitmek hevesiyle Gönlüm dolu İstanbul´un en özlü sesiyle. Sandım ki uzaklaştı yağan kar ve karanlık, Uykumda bütün bir gece Körfez´deyim artık!