ZEYNEP MÜLAYİM


Suyun Ayak Sesleri

Kaşanlıyım fena sayılmaz yaşamım…


Kaşanlıyım fena sayılmaz yaşamım… bir parça ekmeğim, bir parça zeka, iğne ucu zevkim var bir anam var yapraktan daha iyi dostlarım var akan sulardan daha hoş ve bir tanrım var buralarda bir yerde bu şebboyların arasında, bu uzun çamın altında suyun bilinci üzerinde, yasasında bitkilerin.Kaşanlıyım işim ressamlıktır orada hapsolan şakayık şarkısını dinleyip tazelensin diye yalnızlığı kalbinizin kahtan bir kafes boyar satarım size ne hayaller, ne hayaller… bilirim tuvalim cansızdır çizdiğim havuz balıksızdır bilirim… Kaşanlıyım soyum belki de Hindistan’da bir ota varmakta, kilden bir güvece soyum belki de Buhara’da bir fahişeye varmakta babam iki kırlangıç gelişi sonrası, iki kar babam balkonda iki uyku sonrası babam zamanlar sonrasında ölmüştür. babam öldüğünde gök maviydi annem habersiz uykusundan sıçradı, kız kardeşim güzelleşti aniden babam öldüğünde bekçiler şairdiler hep bakkal sordu bana: kaç batman kavun istersin? sordum ben ona: gramı kaçtır gönlü hoş bir yüreğin? babam ressamdı tar yapardı, tar da çalardı, güzel el yazısı da vardı onun. bağımız gölge yanındaydı bilgeliğin bağımız duyguyla bitkinin düğümlendiği yerdi bağımız bakışın, kafesin ve aynanın buluştuğu noktaydı bağımız belki de mutluluğun yeşil çemberinin kavsiydi tanrının olmamış meyvesini düşümde çiğniyordum ben o gün suyu felsefesiz içerdim dutu bilgisiz koparırdım yarılmaya görsün bir nar fıskiyenin eli istek olurdu aniden bir kuş ötse işitme zevkinden yanardı göğsüm bazen yalnızlık, yüzünü yaslardı camın arkasına şevk gelirdi, kolunu atardı boynuna duyguların düşünce oynardı yaşam bayram yağması dek bir şeydi, sığırcıklarla dolu bir çınar yaşam o günlerde, ışıktan ve oyuncak bebekten bir sıra kuyruktu bir kucak özgürlüktü yaşam musiki havuzuydu o günlerdeçocuk emekleyerek uzaklaştı yusufçuklar sokağından giderek bağladım yükümü, yeğni düşler şehrinden çıktım dışarı yüreğim yusufçuklar gurbetiyle doluben dünyaya konuk olmaya gittim ben hüzün vadisine ben irfan bağına ben bilginin apaydın taraçasına çıktım dinin merdiveninden tırmandım kuşku sokağının taaa sonuna istiğnanın serin havasına ben sevginin ıslak gecesine kadar gittim ben aşkın öbür ucunda birinin görüşüne gittim gittim, gittim taaa kadına hazzın ışığına isteğin sessizliğine yalnızlıkla dolu sese dek.yeryüzünde bir şeyler gördüm: bir çocuk gördüm kokluyordu ayı o bir kafes gördüm kapısız, kanat çırpıyordu aydınlık onda bir merdiven gördüm, aşk tırmanıyordu melekut damlarına bir kadın gördüm, havanda dövüyordu ışık o onların öğlen sofrasında ekmek vardı, yeşillik vardı bir tabak da şebnem sımsıcak bir tas sevgi bir dilenci gördüm, sokak sokak gezip çayırkuşunun şarkısını dileniyordu.bir kuzu gördüm, uçurtmayı yiyordu. bir eşek gördüm yoncayı anlıyordu. “nasihat” otlağında tok bir inek gördüm. Suyun Ayak Sesi - Sohrab Sepehri’ nin şiiri ve hatta en uzun şiirlerinden daha öncede paylaşmıştım.İsteyenler devamına ulaşabilirler....Bu kasvetli ama baharlı ,umutlu günde,corona virüssüz, sağlıklı olmanız, beğenmeniz dileğiyle.sevgiyle kalın , hoşçakalın..