ZEYNEP MÜLAYİM


Suyun Ayak Sesi


ben birbirine düşman iki çam görmedim, gölgesini yere satan bir söğüt de görmedim karaağaç dalını bedava verir kargaya. nerede bir yaprak varsa, orada içim açılır bir haşhaş dalı varoluşun selinde yıkamıştır beni. neden ?at soylu hayvandır, güvercin güzeldir.? derler ve neden hiç kimsenin kafesinde akbaba yok. yoncanın kırmızı laleden neyi eksiktir. gözleri yıkamalı, başka türlü görmeli sözcükleri yıkamalı. sözcük kendisi rüzgâr, sözcük kendisi yağmur olmalı. ve ölümden korkmayalım, (ölüm güvercinin sonu değildir cırcır böceğinin ters dönmesi değildir ölüm. ölüm akasyanın zihninde akar. ölüm düşüncenin güzel ikliminde yaşar. ölüm köy gecesinin kimliğinde sabahtan söz eder. ölüm üzüm salkımı ile gelir ağza. ölüm kızıl gerdanlı kuşun gırtlağında öter. ölüm kelebek kanatlarındaki güzellikten sorumludur. ölüm bazen reyhan toplar. ölüm bazen votka içer. bazen gölgede oturup bize bakar. ve hepimiz hazzın akciğerlerinin, ölüm oksijeni ile dolu olduğunu biliriz.) yazgının sesin çitlerinin ardından işittiğimiz canlı sözünün üzerine kapıyı kapatmayalım. perdeyi kaldıralım: bırakalım duygu biraz hava alsın. bırakalım ergenlik dilediği çalının altında konaklasın. bırakalım içgüdü oyun peşinde koşsun ayakkabılarını çıkarıp mevsimlerin ardısıra çiçeklerin üzerinden atlasın. bırakalım yalnızlık şarkı söylesin bir şeyler karalasın, sokağa çıksın. sade olalım sade olalım, ister bir banka gişesinde, ister bir ağacın altında. bizim işimiz değil kırmızı gülün sırrını anlamak. bizim işimiz belki de: yüzmektir kırmızı gülün büyüsünde. bilgeliğin arkasında çadır kuralım, bir yaprağın çekiminde elimizi yıkayıp sofraya oturalım, sabah güneş doğarken doğalım, heyecanları uçuralım, uzayın, rengin, sesin, gülün penceresinin idrakinin yüzüne su serpelim ?varlık?ın iki hecesi arasına, gökyüzünü oturtalım, ciğerlerimizi sonsuzlukla doldurup boşaltalım, bilginin yükünü kırlangıcın omzundan alıp yere koyalım, isimleri geri alalım buluttan, çınardan, sivrisinekten, yazdan. yağmurun ıslak ayakları üstünde, sevginin zirvesine çıkalım. insana, ışığa, bitkiye ve böceğe kapıları açalım bizim işimiz belki de, nilüfer çiçeği ve çağ arasında, hakikatin şarkısının peşinde koşmaktır. kaşan, çınar köyü, yaz 1964. Suyun Ayak Sesi - Sohrab Sepehri Suyun ayak sesi şiirini sizlerle paylaşmak istedim.Şiir çok uzun olduğu için bazı yerlerinden alıntılarla verebildim. İsteyenler şair ve şiirin tamamını okumak adına Google amcaya müracaat edebilirler. Tavsiyemdir . Sevgiyle kalın..