Osman Aydoğan


Suriye´den şehitler gelirken?


TSK; Türkiye Cumhuriyeti tarihinde fiilen savaştığı Kore ve eğitim amaçlı ve müttefiklerle beraber katıldığı Bosna Hersek, Kosova, Lübnan, Afrika ve Afganistan harekâtı hariç sadece 1974´de Kıbrıs Barış Harekâtı´nı ve 1983´den beridir de Irak´ın Kuzey´ine mahdut hedefli sınır ötesi harekâtı yapmıştır. Türkiye; bunların dışında ilk defa sınır ötesi harekâtı 24 Ağustos 2016 tarihinde ?´Fırat Kalkanı Operasyonu´´ adı altında Suriye´ye karşı yapmıştır. Bu harekât; 24 Ağustos 2016, saat 04.00´de Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığınca, "Türk Silahlı Kuvvetleri ve koalisyon hava kuvvetleri tarafından Suriye´nin Halep kentine bağlı Cerablus bölgesine terör örgütü IŞİD´ten temizlenmesi amacıyla askerî harekât başlatılmıştır" açıklaması ile başladı. Açıklamanın devamında harekâta Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı tankların ve Özgür Suriye Ordusu mensuplarının katıldığı belirtiliyordu. Yazıma çok kısaca dört konuya yer vererek girmek istiyorum. Bunlardan birincisi ?´tarih bilinci´´, ikincisi günümüzde oldukça göz ardı edilmiş kadim Çin askerî düşünürü ve devlet adamı Sun Tzu´nun ve yüzyılımıza damgasını vurmuş Prusyalı savaş felsefecisi Carl von Clausewitz´in ?´Savaş Üzerine´´ düşünceleri ve üçüncü olarak da Birinci Dünya Savaşı´nda Almanların nasıl yenildiklerinin kısaca anlatımıdır. Dördüncü konu ise TSK´nın PKK terörü nedeniyle 1983´den beri yaptığı sınır ötesi harekâttır. Bu dört konuyu anlamadan TSK´nin ?´Fırat Kalkanı Operasyonu´´ anlatmamız ve anlamamız mümkün değildir diye düşünüyorum. Tarih bilinci konusunu çok kısa olarak geçmek istiyorum. Hemen hemen bütün yazılarımda vurgularım; Tarih bizim için iyi bir laboratuvardır. Ancak faydalanırsak tabii ki. Einstein´ın bir sözü vardır; ?´Toplumlar; hiç ölmeyen, ancak sürekli öğrenen tek bir insan gibidir.´´ Toplum olarak tek bir insan gibiyiz ama hep unutuyor hiç hatırlamıyoruz. Tarihçiler hep hayatın ileriye doğru yaşandığını ancak geriye doğru anlaşıldığını söylerler. Geleceğe ilişkin öngörüler kökleri tarihte olan ve buradan beslenen bitkiler gibidir. Tarih insana ne olduğunu öğrettiği gibi, ne olacağını da öğretir. Bu konuda der dururdu zaten millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy: ?Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey! Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi? ?Tarih´i ?tekerrür´ diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?? Millî şairimizin söylediği gibi tarih ders alınmadığı için birebir tekerrür etmektedir. Bunlar kulağımızda küpe olarak kalsın öncelikle? İkinci olarak anlatmak istediğim iki düşünürden önce en eskisini anlatmak istiyorum. Kadim Çin askerî düşünürü ve devlet adamı Sun Tzu, günümüzden 2600 yıl önce imparatoruna ?Devlet Yönetme Sanatı? (Savaş Sanatı) adlı bir eserini sunar. (Anahtar Kitaplar, 2016) Sun Tzu´nun bu eseri MÖ 6. yüzyılda askerî taktikler, savaş ve strateji üzerine yazılmış en eski ve en iyi çalışmalardan biridir ve askerî konularda ve ötesinde tarih boyunca çok büyük etkisi olmuştur. 20. yüzyılın sonlarından itibaren ekonomi ve iş dünyasında da kullanılmaya başlanılmıştır. Her biri savaşın farklı bir yüzünü anlatan 13 bölümden oluşur ve askerî strateji ve taktiğin temel kitabı olduğu kabul edilir. Çin´in ?´Yedi Askerî Klasik´´i arasında en önemlilerindendir. Sun Tzu, günümüzden 2600 yıl önce imparatoruna şu öğütleri verir: ?Hasmı güç harcamaya sevk ederken kendi gücünü korumayı bilmek gerekir.? ?Savaş sanatından anlayan kişi başkalarının gücünü savaşmadan alt eder, kentleri kuşatmadan düşürür. Hasım milletleri, uyumlarını, morallerini çökerterek teslim alır.? ?Usta komutan hasım orduyu savaşmadan alt edendir.? ?Vuruşma incitir (yıpratır), tahkimli mevziiye taarruz kırım demektir. Önemli olan düşmanın stratejisini bozmaktır. Savaşmak değil.? ?Sen uyum ve dayanışma ile birliğe yönelirken düşman ona bölündüğünde gücün bire karşı on olur.? ?Bilge önderlerin dirayetli yönetimleri ve zaferleri şans değildir. Zira onlar kazanacaklarından emin oldukları durum, yer ve zamanda harekete geçerler ve çoktan yenilmiş kimseleri yenerler.? ?Yüksek savaş sanatı, düşmanın mukavemetini, meydan savaşlarında kazanılacak zaferlerle değil, meydan savaşına başvurmadan kırabilmeyi gerektirir.´´ ?´Uzun süreli bir savaş önce orduyu sonra da toplumu yozlaştırır.´´ Kitapta daha çok öğüt var ama şimdilik burada keselim. İkinci olarak anlatmak istediğim düşünür Prusyalı savaş felsefecisi Carl von Clausewitz (1780-1831) ise günümüzde en tanınmış ancak düşünceleri en çok göz ardı edilen bir strateji uzmanıdır. Ölümünden sonra karısının düzenlediği notlarından oluşan ve savaş stratejisi konusunda yazılmış önemli eserlerden birisi kabul edilen ?´Savaş Üzerine´´ (vom Kriege) adlı eseri (Doruk yayınları, 2015) askerlerden ziyade siyasetçilerin okuması ve anlaması ve içselleştirmesi gereken bir eserdir. Bolşevik devriminde Lenin´in Clausewitz´in bu eserinden ciddi olarak yararlandığı bilinir. Eseri okumuş olmak öyle bir otorite hissi yaratır ki, Hitler bu durumu generallerle tartışması sırasında ?Ben Clausewitz´i okudum, sizden öğrenecek bir şeyim yok!? diyerek ifade eder.