Osman Aydoğan


SultanII. Abdülhamit -1-

Sultan II. Abdülhamit 19. yüzyılın son çeyreği ile 20. yüzyılın ilk yıllarında Osmanlı Devleti’nin başında bulunmuş,


Sultan II. Abdülhamit 19. yüzyılın son çeyreği ile 20. yüzyılın ilk yıllarında Osmanlı Devleti’nin başında bulunmuş, bir nevi ‘’başkanlık sistemi’’ uygulayarak devlet idaresini bizzat yürütmüş ve söz konusu döneme damgasını vurmuş bir padişahtıI Ayrıca Sultan II. Abdülhamit’in 1876 – 1908 yılları arasındaki hükümdarlık süresinin 33 yıl gibi uzun sürmesi, günümüzde varlığını devam ettiren birçok kurumun temellerinin o dönemde atılmış olması, o yıllarda yaşanan hadiselerin Türkiye’nin bugününe tesir etmesi II. Abdülhamit dönemin bir hayli tartışılır olmasına sebep teşkil etmiştir. Bu nedenlerle Sultan II. Abdülhamit’in tartışması günümüzde de hala devam etmektedir. Son olarak Şubat 2020 ayı içerisinde İstanbul Sanat ve Antika Fuarı’nda, Sultan II. Abdülhamit dönemine ait olduğu söylenen bir taht, yurt dışına çıkarılmaması şartıyla 100 bin TL’ye satılması üzerine yine taht üzerinden II. Abdülhamit hakkında tartışmalar yapılmıştı. En son olarak da 26 Haziran 2020 Cuma günü TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ’ın ‘’18 Dakika’’ programında II. Abdülhamit hakkında söylediği sözler II. Abdülhamit hakkında yeni bir tartışma başlattı. Şimdi II. Abdülhamit hakkındaki bu tartışmaya ben de katılmasam, II. Abdülhamit hakkındaki düşüncelerimi aktarmasam olmazdı. Bildiğiniz gibi ben hep kitaplara atıf yaparımI Kitapları konuştururum. Sultan II. Abdülhamit hakkında yazılmış çok kitap var ama ben bu kitaplar arasından dört kitaptan alıntılar yapacağım. Ancak bu kitaplardaki alıntıyı vermeden önce de kendi düşüncemi aktarmak istiyorum: Düşünce eksikliğimiz, önyargılarımız, duygularımızI Toplum olarak en büyük yanlışımız; önyargı ve duygularımızın bizi besliyor oluşudur, okuma, araştırma, analiz etme, mukayese ve muhakeme etme ve neticede ‘’anlama’’ gibi zihni melekelerimizin engellenmiş oluşudur, hamasetten bilgi seviyesine gelememiş oluşumuzdur, rasyonel, metodik ve analitik düşünce eksikliğimizin oluşudur. Sağıyla, soluyla zihnimiz önyargılar, semboller, kült ve idoller tarafından işgal edilmiştir. Abdülhamit; ya “Kızıl Sultan”dır ya da “Ulu Hakan”dır. Abdülhamit; ya “korkak, vesveseli, zavallı’’dır, ‘’millete kan kusturmuş’’tur ya da “sade, müşfik, münzevi, dikkatli, hafızası güçlü, nazik ve kibar, cesur, sabırlı, hayvansever, tabiatsever ve mizahsever.”dirI (Tırnak içinde olması Abdülhamit’i anlatan kitaplardan alıntı olduğu içindir.)Yine Abdülhamit’i anlatan bir kitaptan yine bir alıntı: “Mevzilerde bir kurşun, siperlerde bir çığlık, secdede bir dua olan, cennetmekân ulu hakan Sultan II. Abdülhamit Han.” Bu satırlardaki bir “bilgi” değil, kendisinden hiç kurtulamadığımız bir “hamaset”tir. Bir nehir; membağı, uzunluğu, genişliği ve debisi ile bir akarsudur. Bu bir “bilgi”dir. Bu nehir karşısında “duygulanmak” da İnsan olmamızın gereğidir. Biri bilim alanı, öbürü duygu ve değerler alanına giren bir kavramdır. Fakat toplum olarak bu kavramları bizler hep birbiri ile karıştırırız. ‘’Bilgi’’ye ihtiyacımız olduğu yerde ‘’duygu’’muzu kullanırız. Tıpkı Abdülhamit’de olduğu gibi, tıpkı her konuda olduğu gibiISultan II. Abdülhamit hakkında Türk dostu Amerikalı tarihçi Stanford Shaw, Abdülhamit dönemini “Tanzimat’ın zirvesi” olarak anlatır.