Osman Aydoğan


Sultan Abdülaziz'in Avrupa Günlüğü -2-

Ekip Viyana’ya geldiklerinde Ömer Faiz Efendi günlüğüne şunları yazar:


Ekip Viyana’ya geldiklerinde Ömer Faiz Efendi günlüğüne şunları yazar: ‘’Viyana Avrupa'nın sanat hayatında ne büyük merkez olduğunu o gece Ander Wiev Tiyatrosu'nda anladık. Çıktığımız zaman adeta bir rüya âlemi içindeydik. Yanımdaki Halimi Efendi biraderime: ‘Azizim, bizler bin bir gece masallarını kitaplarda okuruz, bunlar kitaptan almışlar, sahneye koymuşlar. Bizimkisi hayal, onlarınki hayat…’ …Sokaklarda halk bize tecessüsten çok sevgiyle bakıyordu. Halil Paşa, Almancasıyla laf yetiştiriyordu. Bir genç hanım niçin çoğumuzun sakallı olduğunu sordu. Cevap olarak meşhur laftır 'sözümüzün dinlenmesi için' dedim. O zaman masmavi, güzel gözlerini hayretle açarak, hanım kız ikinci bir sual sordu: ‘Peki hepiniz sakallı olduğuna göre kim kimin sözünü dinleyecek!’ ‘’ Doğru ya, herkes sakallı olunca kim kimin sözünü dinleyecekti ki? Ekip İngiltere’ye vardıklarında İngiltere’de tahtta Kraliçe Viktorya vardır. Ekipte yer alan Veliaht Şehzade Murat Efendi, Fransızca bilişi, yakışıklılığı ve dans edişiyle İngiliz sarayında pek beğenilir. Düşünsenize ''dans eden bir Osmanlı şehzadesi''! Kitapta Veliaht Şehzade Murat Efendi’nin İngiltere macerası şöyle yer alır: “Fakat, Veliahd Murad Efendi asıl büyük alakayı İngiltere’de görmüştü. O kadar ki, o tarihte yaşlı ve Balmoral Şatosu’ndan çıkmayan Kraliçe Viktorya Vindsor Şatosu’nda Al-i Osman Padişahını ve maiyetindekileri kabul ettiği zaman, Veliahd Murad Efendi derhal dikkatini çekmişti. Paris’teki on bir gün, Osmanlı şehzadesine özel güveni kazandırmıştı. Muhteşem salonların asıl sahibi hüviyetinde idi. Konuştuğu Fransızcanın mükemmeliyeti, aksanının kusursuz oluşu, her mevzu üzerinde isabetli fikirleri, umumi bilgisinin genişliği, bilhassa bir Osmanlı şehzadesinde tahmin edilenin çok üstünde oluşu ile dikkati çekiyordu. Bilhassa, zarif ve maharetli dansları ile bu alaka hayranlık halini almıştı. Londra’ya gelişlerinin dördüncü günü, sefirimiz Müzürüs Paşa, Fuat Paşa’nın kulağına, şişman bedeninden beklenmeyen heyecanlı çocuk sesiyle fısıldamıştı: ‘Aman Paşa Hazretleri... Çok mühim bir haberim var. Lord Stanley fikrimi almak istedi. Ne cevap vereceğimi şaşırdım. Kraliçe Hazretleri Veliahd Murad Efendi Hazretlerini o kadar beğenmişler ki, eğer Osmanlı Sarayı ister ve muvafakat ederse, torunları arasından intihab (seçilip) ve tercih edilecek bir Prensesi Veliahd Hazretlerine zevce olarak vermeyi arzu etmektedirler...’ Tecrübeli ve sakin Fuat Paşa, hayretle yerinden fırlamıştı: Bir anda, iki ayrı ve tezadlı netice gözlerinin önünde belirdi, hasta kalbi sıkışır gibi oldu: Birincisi, Padişahın bu haber karşısındaki tepkisi idi. Maazallah bir de asabileşirse ne olurdu?’’ Sultan Abdülaziz’e iletilen bu talep, Sultan tarafından nezaket sınırları dâhilinde geri çevrilir... Cemal Kutay öyküyü İngiliz sarayının da buna razı olmadığı ile bağlar: “Sonradan anlaşılmıştı ki, kraliçenin arzusu, İngiliz sarayında ve hükümetinde bazı karşı koymalar görmüştü. Fakat Kraliçenin ve Prens dö Gal’m’in kararı kâfi idi. Osmanlı Padişahı ‘evet’ dese idi, çeşitli neticeleri olabilecek bu birleşme, tarihte belki dikkat değer sahifeler açacaktı...”