Osman Aydoğan


Sultan II. Abdülhamid ve Günümüzdeki Özentileri


19. yüzyılın son çeyreği ile 20. yüzyılın ilk yıllarında Osmanlı Devleti´nin başında bulunmuş, bir nevi başkanlık sistemi uygulayarak devlet idaresini bizzat yürütmüş olan Sultan II. Abdülhamid söz konusu döneme damgasını vurmuştur. Hükümdarlık süresinin 33 yıl gibi uzun bir döneme yayılması da bu damgayı pekiştirir. Hükümdarlık yıllarının yakın bir dönem olması ve günümüzde varlığını devam ettiren birçok kurumun temellerinin Sultan II. Abdülhamid´in döneminde atılmış olması, o yıllarda yaşanan hadiselerin Türkiye´nin bugününe tesir etmesi bu dönemin bir hayli tartışılır olmasına sebep teşkil etmiştir. Yakınçağ Osmanlı tarihi uzmanı olan ve özellikle Sultan Abdülhamid dönemine ilişkin araştırmalarıyla tanınan Prof. Vahdettin Engin, ?II. Abdülhamid ve Dış Politika? (Yeditepe Yayınları, 2005) adlı eseri ile tartışmalı bir döneme açıklık getirir. Bir de Mim Kemal Öke´nin bilinmeyen bir kitabı var: ?´Saraydaki Casus: Gizli Belgelerle Abdülhamid Devri ve İngiliz Ajanı Yahudi Vambery, (İrfan Yayıncılık, İstanbul 2009) Tabii ki Abdülhamid hakkında yazılan çok kitap var ama ben bu iki kitaptan birer alıntı yapmak istiyorum. Fakat bu kitaplardaki alıntıyı vermeden önce de bir düşüncemi aktarmak istiyorum? Toplum olarak en büyük yanlışımız; önyargı ve duygularımızın bizi besliyor oluşudur, okuma, araştırma, analiz etme, mukayese ve muhakeme etme ve neticede ?´anlama´´ gibi zihni melekelerimizin engellenmiş oluşudur, hamasetten bilgi seviyesine gelememiş oluşumuzdur, rasyonel, metodik ve analitik düşünce eksikliğimizin oluşudur. Sağıyla, soluyla zihnimiz önyargılar, semboller, kült ve idoller tarafından işgal edilmiştir. Abdülhamid; ya ?Kızıl Sultan?dır ya da ?Ulu Hakan?dır. Abdülhamid; ya ?korkak, vesveseli, zavallı´´dır, ?´millete kan kusturmuş´´tur ya da ?sade, müşfik, münzevi, dikkatli, hafızası güçlü, nazik ve kibar, cesur, sabırlı, hayvansever, tabiatsever ve mizahsever.?dir? (Tırnak içinde olması Abdülhamid´i anlatan kitaplardan alıntı olduğu içindir.) Yine Abdülhamid´i anlatan bir kitaptan yine bir alıntı: ?Mevzilerde bir kurşun, siperlerde bir çığlık, secdede bir dua olan, cennetmekân ulu hakan Sultan II. Abdülhamid Han.? Bu satırlardaki bir ?bilgi? değil, kendisinden hiç kurtulamadığımız bir ?hamaset?tir. Bir nehir; membağı, uzunluğu, genişliği ve debisi ile bir akarsudur. Bu bir ?bilgi?dir. Bu nehir karşısında ?duygulanmak? da İnsan olmamızın gereğidir. Biri bilim alanı, öbürü duygu ve değerler alanına giren bir kavramdır. Fakat toplum olarak bu kavramları bizler hep birbiri ile karıştırırız. ?´Bilgi´´ye ihtiyacımız olduğu yerde ?´duygu´´muzu kullanırız. Tıpkı Abdülhamid´de olduğu gibi, tıpkı Lozan ve Musul konularında olduğu gibi? Türk dostu Amerikalı tarihçi Stanford Shaw, Abdülhamid dönemini ?Tanzimat´ın zirvesi? olarak anlatır. Halbuki İslamcılara göre Tanzimat neredeyse bir ?ihanet?tir! Abdülhamid 1876´da Mebusan Meclisi´ni açış nutkunda imparatorluğun nasıl geri kaldığını, güçsüz düştüğünü anlatarak sanki bir Tanzimatçı imiş gibi aynen şu vurguyu yapar: ?Bugünkü Avrupa medeniyetinin en evvel ülkemize ithal edilmesi...? Mustafa Kemal Atatürk´ün yapmak istediği neydi o zaman? Ama İslamcılar Atatürk´ü sevmezler, ancak Abdülhamid´i de göklere çıkarırlar. Hukuk sahasında kadın¬ erkek eşitliği yönündeki adımlar da Abdülhamid zamanında atılır. İngiliz - ¬Rus yakınlaşması karşısında Almanya ile çok sıkı ilişkiler kurar, genç subayların Alman eğitimiyle yetiştirilmesini sağlar. 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu´nda modernleşme sürecini, siyasi, toplumsal ve kültürel değişiklikleri ele alan İlber Ortaylı´nın ?´İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı´´ (Timaş Yayınları, 2016) isimli kitabı bu dönemi en iyi anlatan eserdir.