AHMET MURAT


Sonbahar ve harese ?


Tamda mevsiminde olduğumuz yalnız küresel ısınma nedeniyle yeni yeni hissetmeye başladığımız sonbahar. Sonbahar? Rüzgârın hızının gitgide artırdığı, yeşilliklerin yaprakların ağaçların suya güneşe doyup için için solduğu mevsimdir sonbahar. Tabiatın; doludizgin çalıştığı ürettiği yaz mevsiminden yorgun düşmesidir. Renklerin toprağa düşmesi dönüşmesi. Ağaçların direnmesidir. Yaprakların; ağaçlardan ayrılıp savrulması, sürüklenmesidir, gidecek yer konacak yuva aramasıdır. Yazın, rüzgârla kulaklarımıza hoşça kalın fısıltısıdır. Bir küsüp bir barıştığımız sevgilinin hüzünlü özlenen vedasıdır. Bir es istemesi esnemesi rahat bırakın beni demesidir. İçe dönme kendini yenileme zamanıdır. Arınmak istemesi rölantiye almasıdır. Yaz sıcaklığının güneşinin coşkusunun, kişin uykusuna soğuğuna matemine köprüdür. Kış uykusuna yatacak canlıların, karınca ile ateşböceğinin, göçmen kuşların, doğanın bize sürekli anlattığı masallardan hüzünlü olanıdır. Mesela akıl sır ermeyen göçmen kuşların öyküsü; soğuk ülkelerden sıcak ülkelere binlerce km uçuşları, zamanlamaları, rotaları, teknikleri. Işığa; gündüzleri güneşe geceleri ay ışığına yönelen içsel pusulaları. Ses ve koku hassasiyetleri. (Yazımı çok uzatmamak adına sadece ana baslıklar olarak sıralıyorum.) V şekli uçuşla güçlülerin önde zayıf ve hastaların , yorulanların sahiplenilerek arkaya alınış serüvenleri. İnsanoğlunun, sürekli izlediği, taklit ettiği çoğu zaman uzaklaştığı , çoğu zaman tahrip ettiği. Evet doğada kusursuz bir denge kusursuz bir nedensellik kusursuz bir içtenlik kusursuz bir dönüşüm var. Fazlası yok uyum var. Bu kusursuzluk içinde harese yani hırs yok. Harese deyince Zülfi Livaneli´nin Huzursuzluk kitabında bahsi gecen anekdotta nasıl güzel özetlenmiştir. Sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim : Harese nedir, bilir misin oğlum? Arapça eski bir kelimedir. Bildiğin o hırs, haris, ihtiras, muhteris sözleri buradan türemiştir. Harese şudur evladım: Develere çöl gemileri derler bilirsin, bu mübarek hayvan üç hafta yemeden içmeden, aç susuz çölde yürür de yürür; o kadar dayanıklıdır yani. Ama bunların çölde çok sevdikleri bir diken vardır. Gördükleri yerde o dikeni koparır çiğnemeye başlarlar. Keskin diken devenin ağzında yaralar açar, o yaralardan kan akmaya başlar. Tuzlu kanın tadı dikeninkiyle karışınca bu, devenin daha çok hoşuna gider. Böylece yedikçe kanar, kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz ve engel olunmazsa kan kaybından ölür deve. Bunun adı haresedir. Kendi kanının tadında sarhoş olmaktır. Hosçakalın....