Osman Aydoğan


Sevgili Arsız Ölüm (2)


Dirmit kızın ailesine ve köyüne fazla geldiği gibi Latife Tekin de bu ülkeye fazla gelmiştir. Ne sol düşünce değerini anlayabilmiştir ne de sağ düşünce, her iki tarafa da Sokratesin ´´at sineği´´ olmuştur Latife tekin. Öyle ki Yalçın Küçük ?´Cumhuriyet´e Karşı Küfür Romanları´´ (Mızrak Yayınları, 2011) adlı kitabında Latife Tekin´i ?´Eylülist´´ olmakla suçlar. Yalçın Küçük, Latife Tekin´in ?´Gece Dersleri´´ (İletişim Yayıncılık, 2012) kitabını solculuğu aşağılamak ve egemen görüşü dayatmak gerekçesiyle yerden yere vurur. Bu üslubu ile Yalçın Küçük soyadı gibi sadece kendini küçültür. Neyse konumuz Latife Tekin değil, gelelim biz ?´Sevgili Arsız Ölüm´´e?Bu kitapta Dirmit olarak aslında yazar kendisini anlattığı için kısaca yazardan da bahsetmek istedim? ?´Sevgili Arsız Ölüm´´; kurgusuyla, içeriğindeki kültürel ve destansı ögelerle, şairane bir dille yazılmış Türk toplumunun cinli perili yüzünü anlatan Türk edebiyatının yüz akı müthiş bir eseridir. Elinize alıp da bırakamayacağınız, elinizden bırakamadığınız gibi bitmesini de istemeyeceğiniz enfes bir eserdir. ?´Sevgili Arsız Ölüm´´´de bir ailenin fertleri; Huvat (baba), Atiye (anne), Nuğber, Halit, Seyit, Dirmit, Mahmut ve Zekiye (kardeşler)´in köyde yaşadıkları, İstanbul´a göçleri, başlarına gelenler, köylüler, cinler, periler, konuşan tulumbalar, dile gelen kuşkuotları, Hızır Aleyhisselam, Azrail ve daha pek çok doğaüstü olaylar anlatılır. Ama en çok da Dirmit anlatılır. Okurken siz de Dirmit olursunuz, zaman zaman içiniz acır, kalbiniz sıkışır, zaman zaman yüreğiniz daralır, zaman zaman bir çocuk kalbi gibi pır pır çarpar kalbiniz? Çünkü Dirmit sizin geçmişinizdir, çünkü Dirmit sizin çocukluğunuzdur, çünkü Dirmit sizin özlediğiniz masumiyettir? ?´Sevgili Arsız Ölüm´´ Kayseri Bünyan´ın Karacahevenk köyünden İstanbul´a (kitapta bu şehrin İstanbul olduğu verilmez) göç ettikten sonra yaşadığı maddi ve manevi yoksullaşma ile buna bağlı olarak içine girdiği dağılma sürecini anlatır. Dolayısıyla romanın esas meselesi yoksulluktur; sevgili arsız ölümü isteyecek denli yoksulluk... Kitapta çok muazzam bir karakter olan ve aileye etkisi çok iyi ifade edilen anne Asiye kitabın merkezinde yer alır. Bu haliyle kitap Diirmit´in değil Aliye´nin kitabıdır denilebilir? Şimdi de sizlere kitaptan seçtiğim bazı bölümleri aktarmak istiyorum: "Dirmit başını cama dayayıp sessizce tulumbanın kuyruğunu sallamasını, ağzını aya dikip ulumasını seyretti. Seyrede seyrede yüreği taştı. Usulca kalkıp bahçeye indi. Tulumbanın başına başını dayadı. Bir tulumba ağladı, bir o ağladı. Onlar ağlarken ay tarlaların üstüne düşüp parçalandı, yıldızlar söndü." "Sonunda Dirmit, yazmanın bir yolunu buldu. Sözcükleri tek tek kafasının içinden alıp yüreğine koydu. Yüreğini "güp!, güp!" artıran sözcüğü hemen kâğıda yazdı. Yüreğini attırmayan sözcüğü yüreğinden çekip attı." "Sana bakarken gözlerimi kapasam karanlıkta kalırsın... Haberin var mı?" ?Kabukları kaldırayım deme, derin yaralar açarsın.? ?´Dirmit omuz silkti. Başını önüne eğdi, ağlamaya başladı. O ağlarken herkes elini yüzüne alıp bir köşeye çekildi. Sonra sırasıyla herkes düşündüğünü söyledi. Ortak bir karar verildi. Dirmit´e dama çıkmak, şiir yazmak yasak edildi. Allah´ın gökte duran yıldızlarıyla, yerde kaynayan suyuyla uğraşıp durduğu için yedi gün, evin içinde kimseyle konuşmama cezası verildi. Dirmit hiç ses etmeden kararı dinledi. Burnunu çekip gözünün yaşını sildi. ´Size mektup yazabilir miyim, peki?´ dedi.´´ Ve kitap içinde Dirmit´e ait dünyanın en güzel isyan cümlesini bağırır: "Şiirlerimi yırttılar, şiirlerimi yırttılar!"