Osman Aydoğan

Tarih: 20.07.2018 11:06

Sevgili Arsız Ölüm

Facebook Twitter Linked-in

Yıl 1983 Sonbaharı? Elimde Latife Tekin´in yeni çıkmış kitabı: ?´ Sevgili Arsız Ölüm´´ Kitabın adı bana cazip gelmişti, sırf adı için almıştım kitabı? Ölüm bana yabancı değildi... Memleketimde ölümle, mezarlıkla iç içe yaşardık? Hastane nedir bilmezdik, insanlar evlerinde ölürdü. Mevta herkesin içinde yıkanırdı, mevta yıkandıktan sonra musalla taşında cenaze namazını bekler, namazdan sonra da zaten kasabanın hemen kıyısındaki mezarlığa kadar omuzlarda taşınırdı. Cenaze arabası da nedir bilmezdik. Çoluk çocuk herkesler definde hazır bulunurdu. Zaten kasabının evlerinin bir kısmı da mezarlığa bakardı... Memleketimizde ölüm ile hayat iç içeydi? Sonbaharda ağaçların yapraklarını dökmesi gibi doğal bir olaydı ölüm, şimdiki gibi korkunç bir şey değildi ölüm? Sonra, sonra yıllar sonra Şehriyar bana ölümü çok daha basitçe anlatmıştı? ?´Doğuştan meydana çıkan ve ölümle bitecek olan kişi geçici ve asılsız olandır. Çünkü gelip geçenin varlığı yoktur. O, görüntüsünü gerçeğe borçludur´´ derdi Şehriyar, ?´ölüm olayının sizinle değil de bedeninizle ilgili olduğunu bir kez bilince, bedeninizin çıkarılıp atılan bir giysi gibi düşmesini seyredersiniz´´ derdi Şehriyar. Gabriel García Márquez´in ?Sevgiden Öte Sürekli Ölüm´´ (Cem Yayınevi, 1990) kitabının içinde ölümle ilgili 12 hikâye vardı. Latife Tekin´in kitabını da ölümü böylesine feylezofça anlatan bir kitap diye almıştım? Kitap çok akıcı bir dille yazılmıştı? Kitabı soluk soluğa, su içer gibi okumaya başlamıştım... Sayfalarda ilerledikçe hem beklentim konusunda yanıldığımı anladım hem de şaşırıp kaldım... Kitap hiç de ölüm hakkında öyle feylezofça söylemlerden bahsetmiyordu. Roman kahramanı adı Dirmit olan küçücük bir kız çocuğu vardı ve bu kız çocuğu beni, benim çocukluğumu, memleketimde anlatılan Goncalos masallarını, cinleri, perileri anlatıyordu... Daha ilkokuldayken o zaman henüz elektriği olmayan Sindel (şimdi Kovalı) köyünde evlerinde yaz tatillerimi geçirdiğim Akkız ablamın (kulakları çınlasın) aynısını anlattığı Goncalos masallarını, cinleri, perilerini anlatıyordu bu Dirmit kız... Ortaokuldan sonra gittiğim İstanbul´da yatılı okulda da benim gibi Anadolu´dan gelen arkadaşlarım da anlatırlardı bu cinli, perili masalların aynısını? O zaman kitabı yolda, otobüste, trende okuduğum için meraklı gözlerden saklamak için kitabı kaplayarak okurdum? Hemen kitap kabını çıkararak bu yazar kim diye biyografisini okumaya başladım? Aman Allah´ım ne göreyim? Latife Tekin hemşerim çıkmasın mı? Latife Tekin Kayseri Bünyan doğumluydu. Ben de Kayseri Yeşilhisar... Latife Tekin benden de sadece bir yaş büyüktü... Kitap daha ilk baskısını yapmıştı? O zaman henüz Latife Tekin´i kimsecikler de tanımıyordu? Kitabı bitirdiğimde dedim bir büyük yazar doğuyor? Çünkü şiir gibi, akıcı, masalımsı bir anlatımı vardı? Latife Tekin´in üslubunda Adalet Ağaoğlu´nun ?Ölmeye Yatmak? (Everest Yayınları, 1973) romanındaki Aysel´in o insanı boğan ağır havası, o karamsar atmosferi yoktu? Sonradan öğreniyorum ki bu anlatımı edebiyatta ?´Büyülü Gerçekçilik´´ diye tanımlıyorlardı. ?´Büyülü Gerçekçilik´´ akımının en önemli özellikleri; anlatım esnasında fantastik ya da tuhaf unsurlarla, gerçekçi unsurların karıştırılması ya da yan yana kullanılması, rüyalara, yerel mitlere, cinlerle perilerle dolu masalımsı hikâyelere yer verilmesiymiş. Arjantinli yazar Luis Borges´in 1935 te yayınlanan ´´Alçaklığın Evrensel Tarihi´´ (İletişim Yayınları, 2014) isimli eseri, edebiyatta ilk büyülü gerçekçilik çalışması olarak kabul edilirmiş. Bu akımın en tanınmış eseri ise benim Latife Tekin´in kitabından bir yıl sonra (1984) okuduğum Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia Marquez´in 1967 de yayınlanmış olan ´´Yüzyıllık Yalnızlık´´ (Can Yayınları, 2016) isimli kitabıdır. Marquez´in ´´Yüzyıllık Yalnızlık´´ isimli kitabını okurken dedim işte ikinci bir Latife Tekin? Ancak Marquez´in kitabı daha felsefi, daha bir kurgusal idi? Latife Tekin kitabında Dirmit´i anlatırken, Dirmit de bana Brezilyalı yazar Jose Mauro de Vasconcelos´in Zéze´sini hatırlatmıştı. Vasconcelos´i dünya çapında tanıtan eseri ?´Şeker Portakalı´´nın (Can Yayınları, 2018) roman kahramanı da çocuk Zéze idi? Latife Tekin Kayseri Bünyan´ın Karacahevenk ("siyah üzüm dizini" anlamına gelirdi) köyünde doğar. Yedi kardeşten birisidir. Dokuz yaşına geldiğinde de ailesiyle İstanbul´a göç eder. Gerisini kendisi şöyle anlatır: ?´Yedi kardeşin arasından titrek bir gölge gibi sıyrılıp liseyi bitirdim. Korku ve yalnızlığın içinden okula gitmenin bedelini ödedim. İnanılmaz savrulmalar, inkâr ve baskının bin çeşidi. Kente ayak uydurabilmek için boğuşup durdum. Her yanım yara bere içinde kaldı. Boğuşurken birlikte doğup büyüdüğüm insanlardan ayrı düştüm. Ama kendi öz değerlerimi, dilimi ve o insanların durulmaz bir coşkuyla bana taşıdıkları sevgiyi koruyabilmek için direndim. Elinizdeki roman bu direnişim için aralarında büyüdüğüm insanların bana armağanıdır. Keşke onu daha soluk soluğa, daha parçalanmış bir teknikle, daha erken yazabilseydim.?


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —