Şaban Külhancıoğlu


SEVERİM SENİN SOSYAL MEDYANI!


Sosyal medyanın ve televizyonun topluma verdiği zararlar söylenip durulur.

İnsanları sosyallikten uzaklaştırdığı, bireyselleştirdiği, iletişimi kopardığı...

Okumayı engellediği, çocukların bu yüzden eğitimde başarısız olduğu, zihinsel tembelliğe neden olduğu...

Sağlığımızı bozduğu, ruhsal problemlere yol açtığı...

Bilgilerin paylaşılması suretiyle her türlü aldatma ve suistimallere sebep olduğu...

Daha bir sürü olumsuz sebepler...

Tüm bunlara katılmamak elde değil tabi ki.

Ancaaak...

Bu sosyal medya araçları ve internet teknolojisi yaşadığımız çağın icadı ve icabıdır ki...

En başta günümüzün çok önemli bir kitle iletişim araçlarıdır.

Artık onlarsız tuvalete gitmek imkansız neredeyse.

Bunlara karşı olmak, uzak durmak hiçte akıl karı değildir.

Kendimden biliyorum...

Yıllarca akıllı telefon almamak için direndim.

Ama neden sonra boşa direndiğime kani oldum nihayet.

Ve ne kadar da salaklık ettiğimi...

Bu arada sosyal medya ve televizyonlarla ilgili şu eleştirileri de söylemezsem olmaz.

Sosyal medyanın  denetimsizliği, yazılı basının tarafgirliği ve televizyonların yayınlarının içeriği, topluma sunduğu programların kalitesinin düşüklüğünü daha bir çok eleştiriyi yapabiliriz.

Hali hazırdaki durumuyla, kültür, sanat, toplumun sağlıklı ve olumlu bilinçlenmesi, objektif yayıncılık adına vasatın altındadırlar.

Buna rağmen...

Yine de sosyal medya ve televizyonların demokrasiye, hukuka, sosyal ve siyasal düzenimize öyle olumlu katkıları  oluyor ki bu katkıları görmezden gelmek çok büyük haksızlık olur diye düşünüyorum.

Bir kere ülkemizin o kadar çok sorunu var ki...

Kadına şiddetten tutun...

İşsizlik, hayat pahalılığı, eğitim sorunları, sağlık sorunları, terör, trafik, bağımlılık, din istismarı dahil her

 türlü istismar, kayıplar, faili meçhul olaylara kadar...

Maalesef...

21.yüzyılda hala bir Afrika ülkesinden farksız durumdayız ve bir çok sorunlarla barışık yaşıyoruz.

Kabul edelim ki...

Devletin kurumları bu envayi sorunlarla başa çıkmakta yetersiz kalıyor.

Hele hele...

Bir devleti ayakta tutan yegane koşul olan adalet sistemimiz can çekişiyor.

Bu girdabın içinde yargı sistemimiz bir yargı mensubunun söylediği gibi ´güven skalasında ibrenin aşağı düştüğünü´ gösteriyor. (%38)

Yıllarca süren mahkemeler nedeniyle sonuçlanamayan davalar, delil yetersizliğinden kapanan dosyalar, kayıplar, hak ihlalleri, tecavüzler...

Hal böyle olunca...

Herkes kendi adaletini kendi tesis etmeye kalkıyor.

En azından zihinlerde yer etmiş durumda.

Vahşet niteliğindeki olaylar, katliamlar, kadın cinayetleri ülkenin gündeminden hiç düşmüyor.

 İşte bu huzursuzluk ve kaos içinde sosyal medya araçları ve televizyon kanalları insanlara bir nebze olsun umut oluyor...

Onların imdadına yetişiyor.

Demokrasiye, hukuka ve devlet nizamına saygılı insanlar çözümü sosyal medyayı ve televizyon ekranlarını kullanarak sorunlarına çare aramaya çalışıyorlar.  

Mahkemenin serbest bıraktığı sanığın sosyal medyaya düşmesiyle beraber tekrar demir parmaklıklara girmesi sağlanabiliyor.

Vatandaşın çoluğunu çocuğunu göz göre kaçıranları sosyal medya ve televizyonlar ortaya çıkarılabiliyor ne yazık ki.

Yıllarca çözülemeyen cinayetlerin failleri sanıkları ellerini kollarını sallayarak gezen katiller televizyon stüdyolarında ancak elleri kelepçelenerek götürülebiliyor.

Televizyon ekranına veya sosyal medyaya düşen olaylar o ekranların ışığında hemen aydınlanabiliyor suçlular cezalarını alabiliyor.

Sosyal medyada ve televizyon ekranlarında seslerini duyurabilenler mağduriyetlerini giderebiliyorlar ancak.

Maalesef...

Acı ama yaşadığımız gerçekler bunlar.

İyi ki sosyal medya var!

Twitir, Facebook, Instagram...

İyi ki Müge Anlı, Esra Erol, İnci Ertuğrul  varlar!

 Saygılarımla...