Osman Aydoğan


Pusudaki Suikast!


Pusudaki Suikast! Son yıllarda bütün Batılı düşünürler Avrupa´nın 5´inci yüzyılda girdiği Orta Çağ gibi Ortadoğu´nun da bu yüzyılda kendi Orta Çağına girdiklerini iddia edrek 1618 ile 1648 yılları arasında Avrupa devletlerinin çoğunun katıldığı ve temelinde bir Protestan-Katolik mücadelesi yatan mezhep savaşları dizisi gibi Ortadoğu´nun da bir otuz yıl mezhep savaşlarına girmekte olduğunu yazmaktadır. Bütün Batılı gazeteler Ortadoğu´nun 1914 Birinci Dünya Harbi öncesi şartları yaşadığını yazmaktadırlar. Tabii ki yüzde yüzlük bir benzeme değil. O dönem dünyanın süper gücü Britanya´nın yerini bugün ABD almıştır. Almanya ve Rusya Birinci Dünya Savaşı arifesinde aynı bugün olduğu gibi yükselen devletler olarak ortaya çıkmıştır. Osmanlı´nın yerini Türkiye Cumhuriyeti almıştır. Ancak o dönem muharebe sahası Avrupa kıtası iken bugün muharebe sahası olarak mamur Avrupa mahvolmasın diye Ortadoğu seçilmiştir. Bu muharebe sahasında ise; ayılar inlerinde (ABD, AB, Rusya), vekil muharip güçler tetikte (Suudi Arabistan, İran) ve Franz Ferdinand suikastı ise pusuda beklemektedir. Cambridge Üniversitesi Tarih Profesörü Christopher Clark´ın ?Uyurgezerler? (Pegasus Yayınları, 2017) isimli bir kitabı var. Yazar kitabında I. Dünya Savaşı´na yol açan krizin nasıl meydana geldiğini anlatıyor. 28 Haziran 1914 Pazar günü? Arşidu?k Franz Ferdinand ve karısı Sophie Chotek, Saraybosna tren garına geldiğinde Avrupa barış içindedir. Otuz yedi gün sonra ise tüm Avrupa savaştadır. Bu savaş 15 milyondan fazla insanın ölümü?, üç imparatorluğun yıkılması ve Dünya tarihinin kalıcı olarak değişmesiyle sonuçlanır... Kitaba göre o dönem Avrupalı güçler, yükselen milliyetçilik ve savaş tehdidini göremeyen ?Uyurgezerler? gibiymiş. O dönem Rusya modernleşme, Almanya sanayileşme çabası içerisinde, İngiltere şu an ABD´nin olduğu konumda ve en güçlü devlet, Amerika ise kendi iç dünyasındadır. Osmanlı, Almanya, Fransa, İngiltere, Avusturya- Macaristan, Rusya; hiçbirisinde savaş belirtisi yoktur. Kamuoylarının, entelektüellerin, devletlerin de inancı artık savaşların olmayacağı, sonsuz bir barışa kavuştukları doğrultusundadır? Ancak Franz Ferdinand suikastı ile savaş birdenbire tüm dünyayı sarar. İşte anlattığım gibi şimdi de bazı tarihçiler, içinde bulunduğumuz dönemi Birinci Dünya Savaşı arifesine benzeterek dünya güçlerinin ve kamuoyunun ve entelektüellerin de benzer bir ?´aymazlık´´ içinde olduğu görüşünü savunuyorlar? Günümüz Dünyasında da tıpkı Birinci Dünya Savaşı öncesinde olduğu gibi yükselen popülist milliyetçilik, ırkçılık, ABD´de yeni Trump politikası, Avrupa´nın iç kavgaları, Rusya´nın yükselen imparatorluğu var... Günümüz Ortadoğu´sunda ise; mezhep ve vekâlet savaşları, Irak, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Suriye, İŞİD, Hamas, Hizbullah, Müslüman Kardeşler, Ilımlı İslam, Lübnan gibi çok karmaşık sorunları var? Bu sorunlar devam ederken ajanslara bir haber düşüyor: Suudi Arabistan Kralı Kral Salman´ın 32 yaşındaki genç veliahttı Prens Muhammed Bin Salman´ın elindeki Suudi rejimi, kraliyet ailesinden 11 prensi, düzinelerle bürokratı yolsuzluk yaptıkları iddiasıyla tutuklayarak toplam 800 milyar dolara ulaşan varlıklarını hedef alıyor, iki prens de şüpheli şekilde ölüyor. Suudi yönetimi ayrıca, Suudi pasaportlu, kendisine göbekten bağlı ve kısa bir süre önce İran´ın dini liderinin danışmanı Velayeti´yi ağırlayıp ülkesine katkılarından ötürü teşekkür etmiş olan Lübnan´ın Başbakanı Hariri´yi özel jetle Riyad´a getirtip istifa ettiriyor. Hariri, istifa mektubunda 2005´te gizemli bir suikasta kurban gitmiş babası gibi bir akıbete uğramaktan korktuğunu söyleyerek Hizbullah´ı ve İran´ı suçluyor. (Ve Hariri halen Riyad´da rehin tutuluyor!) Bundan başka Yemen´den atılan bir Husi füzesi Riyad´a ulaşmak üzereyken havada vuruluyor. Bin Salman, İran´ı suçluyor. Filistin yönetimi başkanı Abbas, muhtemelen Hamas´ın İran ile yeniden gelişmeye başlayan ilişkileri nedeniyle Riyad´a çağrılıyor. Bu noktada biraz geriye gitmek istiyorum? Suudi Arabistan veliaht prensi, savunma bakanı ve Kral Salman´ın oğlu Prens Muhammed Bin Salman ayrıca Suudi Kraliyet Mahkemesi başkanı ve Ekonomik İşler ve Kalkınma Konseyi başkanıdır. Ülkesinde babası Kral Salman´ın tahtının arkasındaki güç olarak tanımlanır. Haziran 2017´de kraliyet kararnamesi ile Veliaht Prens Muhammed bin Nayif´in yerine atanarak tahtın vârisi ilan edilir ve Başbakan Yardımcılığı görevine getirilir. (İHA)