Osman Aydoğan


Psikolojide geçen bazı terimler (2)


Narsisizmin çok özel bir türü de; Roma Sezarları, Mısır Firavunları, diktatörler gibi çok güçlü kişilerde bulunan türüdür. Bu insanlar adeta nefes alıp yürüyen yeryüzü tanrıları gibidirler kendi gözlerinde. Yaşam ya da ölüm gibi önemli doğa olaylarına bile bir tek cümleyle karar verebilmekteydiler. En büyük korkuları güçlerini kaybetmeleri, ölüm, etraflarındaki herkesin kendilerine düşman olmasıydı. Güçlerinin ve şehvetlerinin bir sınırı yokmuş gibi davranmaya çalışırlar, sayısız insan öldürüp, sayısız şatolar kurarlardı. Varlıklarının kendilerinin de çözemediği sorununu insan değilmiş gibi çözmeye çalışsalar da aslında durumları düpedüz deliliktir. Dış dünya ´´ben´´ olmadığı için, narsisist kişi dış dünyayı anlayamaz/algılayamaz ve bu durum kişide korku yaratır. Diktatör gitgide daha yıkıcı, daha yalnız ve korkak olur. Dördüncü olarak anlatmak istediğim ?´hübris´´ terimi: Narsisizmin bir adım ötesi daha vardır Yunan mitolojisinde. Onun adı da ?´hübris´´tir. Antik Yunan düşüncesinde ?´hübris´´ kavramı, kendini beğenmişlik ve gururun uç noktasını anlatır. Hübris; genellikle kibir ile birleştiren gerçeklik kaybını ve bir kişinin kendi yeteneklerini, başarılarını ve becerilerini ve güç pozisyonlarının abartılmış halini ifade eder. Bir başka deyimle hübris; çok şiddetli tutkulardan, en çok da kibirden kaynaklanan bir ölçüsüzlük, bir hadsizlik hali olarak anlatılır. İtidalin, ılımlılığın, ölçülülüğün karşıtı olarak konan ve en büyük suç olarak kabul edilen hübrisin en uç noktası, kibir nedeniyle tanrılara ve kutsallığa karşı işlenen suçlardır. Aslında hübris, ölçüsüzlükten kaynaklanan sınır ihlallerinin toplamıdır. Dolayısıyla hübrisin tanrılar tarafından verilen kaçınılmaz cezası olan nemesis, suçu işleyen canlı veya cansız varlığın ihlal ettiği sınırların içine çekilmesiyle sonuçlanır. ?´Nemesis´´ ismi Yunancada ?hak ettiğini vermek? anlamındadır. ´´Tarihçilerin babası? diye de anılan Bodrumlu Herodotos hübris-nemesis ilişkisini şöyle anlatır: ?Görmüyor musun ki tanrılar, başkalarından büyük olanları kurum taslamaya bırakmaz, yıldırımıyla çarpar? Ama küçüklere bir şey olmaz. Ve görmüyor musun ki yapıların ve ağaçların en yüksekleri, her zaman yukarının gazabına uğrarlar? Zira tanrılar çizgiyi aşanları budamaktan hoşlanır.? Budananlar, olmaları gereken sınırların içine çekilmiş olurlar. Hübriste sınır ihlali, sadece kutsallığa veya tanrılara yönelik hakaret manasına gelmez. Bir kişinin hak etmediği bir yere gelmeye çabalaması, kendinde aslında sahip olmadığı kudretler vehmetmesi de ciddi bir sınır ihlali sayılır. Sadece antik Yunan mitolojisi değil, dünya üzerinde çeşitli halkların mitleri, destanları, efsaneleri gerekli vasıflara sahip olmadan hak iddia edenlerin başlarına gelenlerin örnekleriyle doludur. Bir de psikolojide ?´Hübris -Kibir- Sendromu´´ vardır. Popüler Psikoloji dergisinde Türkçesi yayınlanan Oxford´un akademik psikiyatri dergilerinden olan Brain Dergisinde 12 Şubat 2009 tarihinde David Owen ve Jonathan Davidson tarafından yayınlanan makaleye göre, demokratik ülkelerde tekrarlayan seçim zaferleri liderlerin Hübris Sendromu´na yakalanma olasılığını arttırıyormuş. David Owen ve Jonathan Davidson´a göre sendrom bir ?güç zehirlenmesi? ve diktatörler Hübris Sendromuna özel bir eğilim taşıyorlarmış. Bu hastalarda; kriz dönemleri, savaşlar ve ekonomik felaketler daha fazla kibire yani hübrise neden oluyormuş. Makaleye göre bu hastalığa yakalanan bazı siyasetçileri şu şekilde sıralıyor; Oğul George W. Bush, Tony Blair ve Margaret Teacher. Makaleye göre tanı koyabilmek için aşağıdaki sayılan 14 dört bulgudan, üç veya daha fazlası bir liderde mevcutsa; o kişi hasta demekmiş. * Dünyayı, güç kullanımı yoluyla kendini yücelteceği bir yer olarak görür. * Öncelikle kişisel imajını geliştirmek amaçlı hareket etme eğilimi vardır. * Görüntüsü ve ifadeleri ile orantısız bir endişe içindedir. * Mevcut faaliyetleri ile ilgili konuşurken, bir mesih gibi yücelme eğilimi taşır. * Kendisini ulus veya kuruluşla bir tutar. * Konuşmalarında kraliyet ailesine özgü bir ?biz? ifadesi kullanır. * Aşırı özgüven gösterir. * Kendisi için öteki olan grubu açıkça hor görür. * Diğer insanlar ya da iş arkadaşları gibi sıradan bir mahkemeye değil de sadece tarih ya da Tanrı gibi bir üst iradeye karşı hesap verebilir olduğu duygusunu taşır. * O üst iradenin yargılamasında, haklı olacağına dair sarsılmaz inancı vardır * Gerçeklik ile bağı kopmuştur. * Pervasız, tezcanlı, vesveseli, huzursuzdur, dürtüsel eylemler sergiler. * Uygulamaların, sonuç ve maliyetlerinin dikkate alınmasını önlemek için, uygulamalarını ahlak, dürüstlük hakkında ?geniş tasavvurlarına? dayandırır. * Aşırı özgüven, işlerin ters gidebileceği düşüncesinden yoksun, uygunsuz politikalar oluşturmasına neden olur. Bu anlattığım tanımların, psikolojisi sağlam, sapasağlam ülkemizle ve ülkemizdeki kişilerle hiçbir ilgisi yoktur. Ben sadece psikolojide geçen bazı terimleri ve onların kökenlerini anlatmak istedim? Hepsi o kadar... Ancak psikologlar; sadistlerden, mazoşistlerden, sadomazoşistlerden, narsistlerden ve hübris sendromuna sahip kişileren uzak durun diyorlar. Benden söylemesi...