Osman Aydoğan


Önce müzik? (6)


Yine Von Blücher Ancak bunlara rağmen Wellington çok iyi biliyordu ki Prusya orduları zamanında gelmezse direnemezdi. Wellington işte tam da orada ?Ya bir an önce gece gelmeli ya da Von Blücher gelmeli´´ diyerek Fransız süvarileri karşısında ne kadar zor durumda olduğunu belirtir. Ancak gece gelmeden önce imdada Von Blücher yetişir. Napolyon bu sırada oturduğu yerden doğuda bir hareketlenme görür. Altıncı hissi ona gördüğü hareketin Prusya ordusu olduğunu söyler; haklıdır. Yaverine hemen Mareşal Grouchy´e topların sesine gelmesini yazdığı bir emri iletir. Nitekim Grouchy o sırada bir yerlerde hayali Prusyalıları kovalamaktadır. Emri akşam saat 18´e kadar alamayacaktır. Daha önce anlattığım gibi Grouchy Waterloo´dan gelen top seslerini duyduğu halde muharebe alanına yetişmek yerine bulunduğu yerde oyalanır durur... İmparatorluk muhafızları ve savaşın sonu Savaşın sonunda Napoleon elinde kalan son kartını oynar. O güne dek hiç yenilmemiş ve hiç kaçmamış imparatorluk muhafızlarını (Le Garde Imperiale) yedi tabur olarak savaşa sürer. Muhafızların görünmesi orduya yeni bir canlılık getirir. Zira yaşlı muhafızlar Napolyon´un çocukları gibidir. Kırk yaşın üzerindeki bu en deneyimli askerler yoğun tüfek ateşi altında İngiliz merkezine yüklenirler. İlk yarattıkları etki korkunçtur. Bombardımandan ve tüfek ateşinden bitap düşmüş olan İngiliz muhafızları geriye doğru çekilirler. Ancak Wellington tehlikeyi daha muhafızlar yürümeye başlarken görmüştür. Eli silah tutan herkesi meşhur yokuşunun arkasına silah doldurtup yere yatırır. Yaşlı muhafızlar merkezi kırdık sanarak yokuşu tırmanıp tepesine geldiklerine İngilizler ayağa kalkarak çok yoğun bir yaylım ateşiyle ilk gelen sırayı düşürürler. Muhafızlar direnir ancak ilk anlık şaşkınlığı üzerlerinden atamazlar. Çok yoğun zayiat verip çekilmeye başladıklarında Fransız ordusunda moral sıfıra iner. Zira yaşlı muhafızların kaçtığını daha gören duyan olmamıştır. Onlar da kaçıyorsa bu iş bitmiştir diye düşünülür. Muhafızlar kaçmaya başladıkları zaman Wellington, atı Copenhagen´in üzengileri üzerinde doğrulur, şapkasını çıkarıp öne arkada sallar ve hücum işareti verir. Birleşik Prusya, Hollanda ve geriye ne kaldıysa İngiliz ordusu, Fransız ordusuna son bir hücuma kalkar. Savaşın hemen sonunda İngilizler kaçmayan ancak teslim de olmayan yaşlı muhafızlara artık savaşın bittiğini, silahlarını indirmelerini telkin eder ancak muhafızlar ölmeyi seçer. ?La Garde meurt, elle ne se rend pas!? (Muhafız ölür teslim olmaz) diyerek silahlarını İngilizlere doğrultur, vurulurlar. Tüm bu olanları uzaktan izleyen Napolyon´un ise ağladığı ve şöyle dediği rivayet edilir: ?Kendimden başka hiç kimse düşüşümden sorumlu değildir. Ben, kendimin en büyük düşmanı, felaketli kaderimin nedeniyim.? Fransa böylece yenilir. Napolyon´un sonu Fransız ordusu, 51 bin kişiyle geldiği meydanda 28 bin ölü ve yaralı, 8 bin esir ve 15 bin kayıp bırakır. İngilizler ve müttefikleri Hollandalılar 17 binlik ordularından 3500 ölü, 10.200 yaralı, 3300 kayıp verirler. Prusyalıların 7 binlik kolordusunun 1200´ü ölü, 4400´ü yaralı, 1400´ü kayıptır. Savaş İmparatorluk Fransa´sının sonudur. Napolyon birkaç çekilme harekâtıyla Paris´e kadar ulaşmış, daha sonra teslim olmuş ve İngiltere´ye götürülmüştür. Ancak karaya çıkmasına izin vermezler. Gemide bir süre tuttuktan sonra artık asla kaçamayacağı bir yere, Atlantiğin ortasındaki herhangi bir kara parçasına en uzak olan adaya, Saint Helena´ya sürerler. St. Helena adasında sürgündeyken, İngiliz basınının kendisi hakkındaki yazdıklarını öğrenmek için İngilizce öğrenir. 1821 yılına gelindiğinde Napolyon hala eceliyle ölmeyince İngiltere Kralı 4.George´un bizzat emriyle zehirlenerek öldürüldüğü rivayet edilir. Onun esir halinden bile İngilizler korkmuşlardır. Zaten 19 yıl sonra 1840 yılında Fransızlar, Napolyon´un naaşını almak için adaya gidip de mezarını açtıklarında naaşın hiç bozulmadığı fark ederler ve vücudunda yoğun şekilde arsenik olduğu tespit edilir.