Osman Aydoğan


Öğretmenler Günü

Millet Mektepleri


Öğretmenler Günü

Millet Mektepleri

24 Kasım 1928 tarihi Millet Mekteplerinin açıldığı gündür. Osmanlı döneminde okuma yazma oranı değişik kaynaklarda yüzde 2 ile 4 arasında gösteriliyordu... Ancak bu oran I. Dünya Savaşı öncesiydi... I. Dünya Savaşında ve özellikle Çanakkale Muharebelerinde okuryazarların çoğu kaybedildiği için Cumhuriyet kurulduğunda bu oran çok daha azdı... Millet Mekteplerinde işte az olan bu okuma yazma oranını artırmak için yaşlı, genç, çocuk, kadın demeden herkese yeni harflerle okuma yazma öğretilmişti…

Mustafa Kemal Atatürk: Millet Mektepleri Başöğretmeni

24 Kasım 1928 tarihi, ayrıca Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün "Millet Mektepleri Başöğretmenliği"ni kabul ettiği gündür. Bakanlar Kurulu, Mustafa Kemal Atatürk’e "Millet Mektepleri Başöğretmenliği" unvanını 11 Kasım 1928'de yaptığı toplantıda vermiş ve bu unvan, 24 Kasım'da Millet Mektepleri Talimatnamesinin yayımlanması ile resmileşmişti.

24 Kasım Öğretmenler Günü

Millet Mekteplerinin açılışı ve Mustafa Kemal Atatürk’ün Başöğretmenliği kabul tarihi olan 24 Kasım günü, Mustafa Kemal Atatürk’ün 100. Doğum yıldönümü olan 1981 yılında 12 Eylül yönetiminin aldığı bir kararla ‘’24 Kasım Öğretmenler Günü‘’ olarak kutlanmaya başlanır. Bu kutlamaların çerçevesi de 26 Kasım 1992'de Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren ‘’Öğretmenler Günü Kutlama Yönetmeliği’’ ile belirlenir.

05 Ekim Dünya Öğretmenler Günü

Dünyada pek çok ülke, UNESCO tavsiyesiyle 1994 yılından beri her 05 Ekim gününü ‘’Öğretmenler Günü’’ olarak kutlarlar… 05 Ekim günü, 1966 yılında Paris’te gerçekleşen “Öğretmenlerin Statüsü Hükümetlerarası Özel Konferansı”’nın sona erip UNESCO temsilcileri ile ILO tarafından “Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi”’ni oybirliği ile kabul edilişinin yıl dönümüdür.

 05 Ekim 1966 günü ILO ve UNESCO tarafından öğretmenlerin statülerine ilişkin, 145 paragraftan oluşan tavsiye kararları alınır. Bu tavsiye kararlarında; Öğretmenin işe alınmasından seçme ve formasyonuna, mesleğe hazırlıktan meslek sorunlarına kadar, istihdam güvenliği, öğretmen hak ve sorumlulukları, tatili, ücreti, özel izni, araştırma izinleri, sağlığı-sosyal güvenliği gibi konular yer alır.

Kendi kültürel ve tarihi özelliklerine, okul tatil günlerine göre çeşitli ülkelerde farklı tarihler ‘’Öğretmenler Günü’’ olarak kutlanır… Örneğin 12 Arap ülkesinde (Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir, Fas, Katar, Libya, Mısır, Suudi Arabistan, Tunus, Umman, Ürdün ve Yemen) her yıl 28 Şubat tarihi ‘’Öğretmenler Günü’’ olarak kutlanır…

Öğretmenler Günü’nün Mustafa Kemal Atatürk ile ilişkilendirilmesinin nedeni: Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitime ve öğretmenlere verdiği önem

Öğretmenler Günü’nün Mustafa Kemal Atatürk ile ilişkilendirilmesinin nedeni Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitime ve öğretmenlere verdiği büyük önemdi. Mustafa Kemal Atatürk yeni Türkiye’nin yaratılmasında öğretmenlere büyük görevler düştüğü inancındaydı.

16 Temmuz 1921: Ankara'da "Maarif Kongresi" (Millî Eğitim Kongresi) toplantısı

16 Temmuz 1921 tarihi Kurtuluş Savaşının en bunalımlı günlerinden birisidir.  Türk Ordusunun, Sakarya'ya kadar çekilmesine yol açan Kütahya-Eskişehir yöresindeki Yunan saldırısının tehlikeli şekilde geliştiği günlerdir.  

Asıl savaşın cehaletle yapılacağına ve çağdaş bir ulus olmamız için eğitimin yaygınlaşması gereğine inanan Mustafa Kemal Atatürk, işte Kurtuluş Savaşı’nın devam ettiği bu en buhranlı günlerde Öğretmenler Kongresi’ni düzenler… Mustafa Kemal Atatürk, bu kongrede şu konuşmayı yapar:

"Yüzyıllarca süren derin idarî ihmallerin devlet bünyesinde açtığı yaraları iyileştirme yolunda harcanacak çabaların en büyüğünü, hiç şüphesiz, irfan (bilgi ve kültür) yolunda kullanmalıyız… Şimdiye kadar izlenen öğretim ve eğitim yöntemlerinin, milletimizin gerileme tarihinde, en önemli etken olduğu kanısındayım…’’

Mustafa Kemal Atatürk konuşmasında ayrıntıları eğitim uzmanlarına bırakmak istediğini belirterek, bazı genel ilkelere değinir, eski devrin hurafelerinden, boş inançlarından, Doğudan ve Batıdan gelebilecek zararlı etkilerden uzak, millî karakterimize ve tarihimize uygun bir kültüre muhtaç olduğumuzu vurgulayarak "Gelecekteki kurtuluşumuzun büyük önderleri" olarak selâmladığı öğretmenlere duyduğu derin saygıyı dile getirerek konuşmasını bitirir…

27 Ekim 1922: Mustafa Kemal Atatürk Bursa’da

Bursa'nın kurtuluşundan (10/11 Eylül 1922) hemen sonra TBMM Başkanı ve Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, 13 Eylül Çarşamba günü milletvekillerinin bir telgrafıyla Bursa'ya davet edilir. Daveti kabul eden Mustafa Kemal Paşa 17 Ekim 1922 günü Bursa’ya gelir. İstanbul'daki İlkokul Öğretmenleri Birliği, Mustafa Kemal Paşa'yı yakından görebilmek ve özlem gidermek isteğinde bulunan öğretmenler için Bursa'ya bir gezi düzenlemiştir. Mustafa Kemal Atatürk 27 Ekim 1922 yılında İstanbul’dan Bursa’ya gelen öğretmenlere yaptığı konuşmada şunları söyler:

‘’Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin ordularınızın zaferi için, yalnız ortam hazırladı. Gerçek zaferi siz kazanacaksınız, yaşatacaksınız ve kesinlikle başarıya ulaşacaksınız. Ben ve sarsılmaz inançla bütün arkadaşlarım, sizi izleyeceğiz ve sizin karşılaşacağınız engelleri kıracağız.’’

24 Mart 1923: Mustafa Kemal Atatürk Kütahya Lisesinde

Mustafa Kemal Atatürk, 24 Mart 1923 tarihinde Kütahya Lisesinde öğretmenlere şöyle hitap eder:

‘’Memleketimizi, toplumumuzu gerçek hedefe, gerçek mutluluğa ulaştırmak için iki orduya ihtiyaç vardır. Biri vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri memleketin geleceğini yoğuran irfan ordusudur... Bir millet, irfan ordusuna sahip olmadıkça savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferin köklü sonuçlar vermesi ancak irfan ordusuyla mümkündür. Eski idarelerin en büyük kötülüklerinden biri de irfan ordusuna layık olduğu önemi vermemeleridir. Eğer önem verilseydi, geleceği emanet ettiğimiz sizlere, gelecek kadar güvenilir bir mevki verilmesi gerekirdi.’’

25 Ağustos 1924: Mustafa Kemal Atatürk Mualimler Birliği Kongresi

25 Ağustos 1924 tarihinde, Muallimler Birliği Kongresi üyelerine, Millî Eğitim Bakanı Vasıf Çınar tarafından Şehir Lokantasında verilen çay ziyafetinde Mustafa Kemal Atatürk şunları söyler:

‘’Öğretmenler! Yeni nesli, Cumhuriyet’in özverili öğretmen ve eğitmenleri, sizler yetiştireceksiniz; yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin yeteneğiniz ve özveriniz derecesiyle uygun olacaktır. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni nesli, bu kalite ve yetenekte yetiştirmek sizin elinizdedir. Sizlerin, seçkin görevinizin yerine getirilmesine büyük özveriyle varlığınızı vereceğinize hiç şüphe etmem.’’

14 Ekim 1925: Mustafa Kemal Atatürk İzmir Erkek Öğretmen Okulunda

Mustafa Kemal Atatürk, 14 Ekim 1925 tarihinde ziyaret ettiği İzmir Erkek Öğretmen Okulunda okulun öğretmenlerine ve öğrencilerine şu konuşmayı yapar:

*Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet henüz millet namını almak yeteneğini elde edememiştir. Ona basit bir kütle denir, millet denmez.

Mustafa Kemal Atatürk’ün öğretmenlere verdiği önem

Yıl 1923. Meclis’de vekil maaşları tartışılmaktadır. Devrin Maliye vekili Gümüşhane mebusu Hasan Fehmi Bey (Ataç), Mustafa Kemal’e soruyor;  “Paşam vekil maaşlarını düzenleyeceğiz; ne kadar verelim?” Mustafa Kemal şöyle cevap veriyor: ‘’Öğretmen maaşlarını geçmesin!’’

Öğrencileri, öğretmenleri ve okulu çok seven Mustafa Kemal Atatürk yurt gezilerinde okullara uğrar, sınıflara girer, sıralara oturur, ders dinler, öğrencilere sorular sorar, öğretmenlerle konuşur, her yerde öğretmenliğin üstün bir meslek olduğunu anlatırdı. Mustafa Kemal Atatürk’ün yolu bir gün bir köy okuluna düşer. Tek sınıflı okulda bir genç öğretmen ders veriyordur. Mustafa Kemal Atatürk sınıfa girince, öğretmen kürsüsünü Atatürk'e terk etmek ister. Mustafa Kemal Atatürk: ‘’Hayır, yerinizde oturunuz ve dersinize devam ediniz’’ der ve şöyle devam eder konuşmasına: ‘’Eğer izin verirseniz biz de sizden faydalanmak isteriz. Sınıfa girdiği zaman cumhurbaşkanı bile öğretmenden sonra gelir...’’

Mustafa Kemal Atatürk, yıllar sonra, "Cumhurbaşkanı olmasa idiniz, ne olmak isterdiniz?" sorusuna şu cevabı verir: "Millî Eğitim Bakanı olarak eğitim davasına hizmet etmek isterdim…"

Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü...

Başta Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutlar, ebediyete intikal eden öğretmenlerimize Allah'tan rahmet diler, yaşayan öğretmenlerimize sonsuz şükran ve saygılarımı sunarım…

Son bir söz 

Toplumların uygarlık düzeyi öğretmene verdiği değerle ölçülür. Çünkü öğrencilerin birinci derecede ihtiyaç duydukları şey ne en ileri, en modern eğitim araçları ve eğitim teknolojileridir ne de en ileri, en modern eğitim yöntemleridir. Öğrencilerin birinci derecede ihtiyaç duydukları şey örnek alacakları ‘’model insan’’ öğretmenleridir.

Bu nedenle; 24 Kasım Öğretmenler Gününü; el öperek, hamasetle, duygu sömürüsü yaparak kutlamak yerine Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitime ve öğretmenlere verdiği değeri yerine getirecek şekilde, daha nitelikli bir eğitimin yanı sıra öğretmenlerin konumlarını güçlendirmeyi, haklarını geliştirmeyi ve korumayı ve onları ‘’model insan’’ haline getirmeyi amaçlayan, 1966 yılında ILO ve UNESCO tarafından öğretmenlerin statülerine ilişkin, 145 paragraftan oluşan tavsiye kararlarının uygulanması daha uygun olacaktır…

Ne yazık ki ILO ve UNESCO tarafından öğretmenlerin statülerine ilişkin olarak alınan bu “Tavsiye Kararı”, Türkiye tarafından da kabul edilen ve altına imza atılan bir belge olmasına karşın, yıllardır Türkiye’nin bu yükümlülüklerini yerine getirdiğini söylemek pek mümkün değildir.

Bu yükümlülükler yerine getirilmediği gibi ne yazık ki anılmaz bile… Yok olan eğitimin yanında öğretmenler de yok oluyor… Öğretmenler yok oldukça toplumun gelişmişlik düzeyi de yok oluyor... Bizlere de kuru kuru, eli böğrümüzde bu günü hamasetle kutlamak kalıyor...

Osman AYDOĞAN

İlgili arkadaşlarım için Mustafa Kemal Atatürk’ün 1922 yılında Bursa’da,1923 yılında Kütahya’da öğretmenlere ve 1924 yılında Ankara’da Mualimler Birliği Kongresi üyelerine yaptığı konuşmalarının tam metnini veriyorum:

Mustafa Kemal Atatürk’ün 1922 yılında İstanbul’dan Bursa’ya gelen öğretmenlere yaptığı konuşma

İstanbul’dan geliyorsunuz. Hoş geldiniz. İstanbul’un feyz meşalelerinin temsilcileri olan yüce topluluğunuz karşısında duyduğum sevinç sonsuzdur. Yüreklerinizdeki duyguları, kafalarınızdaki düşünceleri doğrudan doğruya gözlerinizde ve alınlarınızda okumak, benim için olağanüstü bir mutluluktur. Bu anda karşınızdaki en içten duygumu, izninizle söyleyeyim: İsterdim ki çocuk olayı, genç olayı, sizin ışık saçan sınıflarınızda bulunayım. Sizden feyz alayım. Siz bani yetiştiresiniz. O zaman ulusum için daha yararlı olurdum. Ne yazık ki elde edilemeyecek bir istek karşısında bulunuyoruz. Bunun yerine sizden başka bir istekte bulunacağım: Bu günün çocuklarını yetiştiriniz. Onları yurda, ulusa yararlı insanlar yapınız. Bunu sizden istiyor ve diliyorum.

Muallime Hanımlar, Muallim Beyler,

Yurdu ve ulusu kurtarmak isteyenler için yurtseverlik, iyi niyet, özveri çok gerekli niteliklerdir. Nedir ki bir toplumdaki hastalığı görmek, onu iyileştirmek, toplumu çağımızın isteklerine uygun olarak yükseltmek için bu nitelikler yetmez bu niteliklerin yanında bilim ve teknik gereklidir. Bilim ve teknikle ilgili çalışmalar başladığı ve geliştirildiği yerse, okuldur. Bunu için okul gereklidir. Okul adını, hep birlikte, büyük saygı ile analım… (dinleyiciler, bir ağızdan “okul! diye bağırdılar).

Okul, genç beyinlere, insanlığa saygıyı, ulus ve yurt sevgisini, bağımsızlık onurunu öğretir. Bağımsızlık tehlikeye düşünce, onu kurtarmak için tutulması uygun olan en doğru yolu belletir. Yurt ve ulusu kurtarmaya çalışanların ayrıca, işlerinde birer namuslu uzman ve birer çalışkan bilgin olmaları gereklidir. Bunu sağlayan okuldur. Ancak bu yolla, girişilecek her türlü işin usa uygun sonuçlara ulaştırılması gerçekleşmiş olur.

Bayanlar, Baylar!

Yudumuz içinde uygarlıkla ilgili düşüncelerin, çağdaş ilerlemelerin, bir an bile yitirilmeden, yayılması ve gelişmesi gerektir. Bunun içindir ki bilimle, teknikle uğraşanların bu alanlarda çalışmayı, birer namus borcu bilmeleri gerekir.

Öğretmenlerimiz, şairlerimiz, edebiyatçılarımız, yazarlarımız, durup dinlenmeden, ulusa bu acı günleri ve onun gerçek nedenlerini açık ve kesin olarak yazacaklar, anlatacaklar, bu kara günlerin dönmemesi için, yeryüzünde uygar ve çağdaş bir Türkiye’nin varlığını tanımak istemeyenlere, onu tanıtmak zorunda olduğumuzu hatırlatacaklardır.

Bayanlar, Baylar! Acı da olsa söyleyelim ki, biz üç buçuk yıl öncesine değin, bir “Topluluk ” olarak yaşıyorduk. Bizi istedikleri gibi yönetiyorlardı. Dünya, bizi, yöneticilerimize göre tanıyordu. Üç buçuk yıldır, tam bir ulus olarak yaşıyoruz. Bunu elle tutulur, gözle görülür kanıtı, hükümetimizin biçimi, hükümetimizin niteliğidir ki kanun onu Büyük Millet Meclisi diye adlandırdı. Bütün dünya, bir an bile şüphe etmesin ki, Türkiye Devleti’nin biricik ve gerçek temsilcisi yalnız ve ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Bayağı çıkarlarını ve kendi güvenliklerini sağlamak için, ulus ve yurdun bağımsızlığını düşmanların eline bırakmakta bir sakınca görmeyen, bağımsızlığımıza son veren koşullara kapsayan Sevr Antlaşması’nı onayan yöneticilerin, sultanların, padişahların öykülerini, bu zorbaların yasa dışı davranışlarını Türk ulusu, artık, ancak ve yalnız tarihte okur.

Bayanlar, Baylar!

Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin ordularınızın zaferi için, yalnız ortam hazırladı. Gerçek zaferi siz kazanacaksınız, yaşatacaksınız ve kesinlikle başarıya ulaşacaksınız. Ben ve sarsılmaz inançla bütün arkadaşlarım, sizi izleyeceğiz ve sizin karşılaşacağınız engelleri kıracağız. Son bir söz: Sizin, seçkin bir topluluk olarak Bursa’ya gelmeniz, yalnız Bursa’yı değil, bütün Anadolu’daki kardeşlerinizi sevindirdi. İstanbul’dan getirdiğiniz selamları, bütün ulusa duyuracağız. Ben de sizden rica edeceğim ki, oradaki kardeşlerimize selamlarımızı iletiniz. İstanbul’un alın yazısı, İstanbul’da yaşayan gerçek Türklerin gönüllerinde ve duygularında yaşattıkları dileğe uygun olarak çizilecektir.

Bursa, 27 Ekim 1922

Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923 yılında Kütahya Lisesi’nde öğretmenlere yaptığı konuşma

Muallime hanımlar ve muallim efendiler, bu irfan yuvası altında hepinizi bir arada görmekten ve hepinizi selamlamaktan çok memnunum.

Memleketimizi, toplumumuzu gerçek hedefe, gerçek mutluluğa ulaştırmak için iki orduya ihtiyaç vardır. Biri vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri memleketin geleceğini yoğuran irfan ordusudur. Bu iki ordunun her ikisi de kıymetlidir, yücedir. Fakat bu iki ordudan hangisi daha değerlidir, hangisi bir diğerinden üstündür? Şüphesiz böyle bir tercih yapılamaz. Bu iki ordunun ikisi de hayatidir. Yalnız siz irfan ordusu mensupları, sizlere mensup olduğunuz ordunun değer ve yüceliğini anlatmak için şunu söyleyeyim ki sizler ölen ve öldüren birinci orduya, niçin öldüğünü öğreten bir orduya mensupsunuz.

Biz iki ordudan birincisine, vatan çiğnemeye gelen düşman karşısında kan akıtan birinci orduya -bütün dünya bilir, bütün dünya şahit oldu ki- pek mükemmelen sahibiz. Vatanın dört sene önce düştüğü büyük felaketten sonra, yoktan var olan bu ordu, vatanı yok etmeye gelen bu düşmanı kutsal vatan toprağında boğup mahvetti. Yalnız bu orduya sahip olmakla, işimiz bitmiş, gayemiz bu ordunun zaferiyle son bulmuş değildir.

Bir millet, irfan ordusuna sahip olmadıkça savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferin köklü sonuçlar vermesi ancak irfan ordusuyla mümkündür. Bu ikinci ordu olmadan birinci ordunun elde ettiği kazanımlar sönük kalır. Milletimizi geçek mutluluğa, kurtuluşa ulaştırmak istiyorsak, bizi ölümden kurtaran ve hayata götüren bugünkü idare şeklimizin sonsuzluğunu istiyorsak, bir an önce büyük, kusursuz, nurlu bir irfan ordusuna sahip olmak zorunluluğunda bulunduğumuzu inkâr edemeyiz.

Eski idarelerin en büyük kötülüklerinden biri de irfan ordusuna layık olduğu önemi vermemeleridir. Eğer önem verilseydi, geleceği emanet ettiğimiz sizlere, gelecek kadar güvenilir bir mevki verilmesi gerekirdi. Henüz üç dört senelik hayata sahip olan milli idaremizde irfan ordusu ile layık olduğu kadar ilgilenilememiştir. Fakat buradaki mecburiyeti milletin münevverleri olan sizler elbette ki daha iyi takdir edersiniz. Bütün kuvvetimizi yalnız cephede toplamaya mecbur olduğumuz bu kısa süre içinde tabiatıyla irfan ordusuyla gereğince meşgul olamadık. Lakin Cenab-ı Hakk’a şükürler olsun ki düşman karşısındaki aziz ordumuz için harcadığımız bütün emekler mutlu sonucunu verdi.

Artık bundan sonra aynı kuvvet, aynı faaliyet, aynı istekle irfan ordusu için çalışacak ve birincide olduğu gibi bu ikinci ordudan dahi emeklerimizin, faaliyetlerimizin mutlu ve başarılı sonuçlarını aynı parlaklıkta elde edeceğiz.

Arkadaşlar, asker ordusu ile irfan ordusu arasındaki birliktelik ve alakayı belirtmek için şunu da ifade edeyim, kıymetli bir eserden ordunun ruhu kumanda heyetidir deniliyor. Hakikaten böyledir. Bir ordunun kıymeti kumanda heyetinin kıymeti ile ölçülür. Siz öğretmenler, sizler de irfan ordusunun kumanda heyetisiniz. Sizin ordunuzun kıymeti de sizlerin kıymetinizle ölçülecektir. İstiklal mücadelesinde üç dört senedir düşmanı topraklarımızda mahvetmek için yaptığımız savaşla ordunun ruhu olan kumanda heyeti değerlerinin yüksekliğini nasıl ispat etmişse, bundan sonra yapacağımız yenilikler milletimize bir karanlık gibi çöken genel cehaleti mağlup etmek savaşında da irfan ordusunun ruhu olan siz öğretmenlerin aynı yeteneği ortaya koyacağınıza eminim.

Bu konuda size güveniyor ve saygı ile selamlıyorum.

Kütahya Lisesi, 24 Mart 1923

Mustafa Kemal Atatürk’ün 1924 yılında Muallimler Birliği Kongresi üyelerine yaptığı konuşma

Mustafa Kemal Atatürk’ün 1924 yılında Mualimler Birliği Kongresi üyelerine, Millî Eğitim Bakanı Vasıf Çınar tarafından Şehir Lokantasında verilen çay ziyafetinde yaptığı konuşma:

Saygıdeğer Efendiler!
Öncelikle bu toplantıyı düzenleyen Vasıf Beyefendi’ye huzurunuzda birkaç söz söylemek fırsatını verdiklerinden dolayı özellikle teşekkür ederim.

Hanımlar, Beyler!
Seçkin meclisinizin içinde bulunmaktan dolayı sevinçliyim. Türkiye Mualimler Birliği’nin Ankara’da kararlaştırıldığı ilk kongresini çok büyük mutlulukla karşıladım. Memleketimiz ve cumhuriyetimiz için, sizler gibi kıymetli öğretmen hanım ve beylerinin burada toplanması çok verimli sonuçların ortaya çıkmasına yardımcı olacaktır.

Hanımlar, Beyler!
Türkiye Muallimler Birliği’nin bütün memlekette şekillenmesini, Konya’yı olduğu gibi Van’ı ve Hakkari’yi de teşkîlâtı içine almasını ve her köyde üyeye sahip olmasını derin bir ilgi ile bekleyeceğim.

Öğretmenler!
Yeni nesli, Cumhuriyet’in özverili öğretmen ve eğitmenleri, sizler yetiştireceksiniz; yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin yeteneğiniz ve özveriniz derecesiyle uygun olacaktır. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni nesli, bu kalite ve yetenekte yetiştirmek sizin elinizdedir. Sizlerin, seçkin görevinizin yerine getirilmesine büyük özveriyle varlığınızı vereceğinize hiç şüphe etmem.

Ben millî öğretim ve millî eğitimimiz hakkındaki görüşlerimi çeşitli zamanlarda ve çeşitli nedenlerle söyledim. Fakat bu görüşlerimi birkaç kelimede toplayarak tekrar etmeyi faydasız görmüyorum.

Öğretmenler!
Erkek ve kız çocuklarımızın, aynı şekilde bütün ilim derecelerindeki öğrenim ve eğitimlerinin uygulamalı olması önemlidir. Memleket çocuğu, her öğrenim derecesinde ekonomik hayatta istekli, eser sahibi ve başarılı olacak şekilde donanımlı olmalıdır. Millî ahlâkımız, uygar ilkelerle ve hür düşüncelerle arttırılmalıdır. Bu çok önemlidir, özellikle dikkatinizi çekerim. Göz korkutma ilkesine dayanan ahlâk, bir erdem olmadığı gibi güvene de uygun değildir.

Efendiler! Bu görüşümde sizin tamamen benimle beraber olduğunuza şüphe etmiyorum. Genel öğrenim ve eğitim programımız da bu temelleri içine alır. Fakat biliyorsunuz ki, görüşlerin, programların kesin ve açık olması çok önemli olmakla birlikte verim ve eser verebilmesi, onların becerikli, anlayışlı ve özverili öğretmenlerimiz tarafından okullarımızda çok büyük dikkat ve gayretle uygulamasına bağlıdır. İşte özellikle sizden rica edeceğim konu budur. Sizin başarınız, cumhuriyetin başarısı olacaktır.

Arkadaşlar, yeni Türkiye’nin birkaç yıla sığdırdığı askerî, siyasî, idariî inkılâplar sizin, saygıdeğer öğretmenler, sosyal ve fikrî inkılâptaki başarılarınızla desteklenecektir. Hiçbir zaman hatırlarınızdan çıkmasın ki, “Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.”

Hâkimiyet-i Milliye: 26.08.1924