Osman Aydoğan


Öğrene Öğrene İhtiyarlıyorum


Jean-Jacques Rousseau´un ?´Yalnız Gezerin Düşleri´´ (Bordo Siyah Yayınları, 2004) isimli güzel bir kitabı var. Rousseau´nun itiraflardan sonra yazdığı ancak bitiremeden öldüğü bir kitap. Bu kitabı itirafların tersine sadece kendisi için yazar. Ölüme yaklaştığını anlar Rousseau, "Kimse istemiyor beni bari kendimi tanımaya adayım bu son yıllarımı" diyerek yazmaya başlar bu kitabı... Kitabın 10. Bölümünü yazdıktan sonra ölür ve kitap yarım kalır. Her bölüm ayrı ayrı şeylerden bahsettiğinden bu pek bozmaz kitabın akışını. Rousseau eserine şu şekilde başlar: "İşte yeryüzünde yalnızım; kendimle baş başayım; artık ne kardeşim var, ne bir benzerim, ne dostum ne de ait olduğum bir toplum. İnsanların en şefkatlisi, en cana yakını, bu insanlar arasından söz birliği ile dışlandı. Bunlar, olanca kinleriyle hassas ruhuma hangi azabın daha çok dokunabileceğini araştırıp beni kendilerine bağlayan bağları kesip attılar. Onları istemedikleri halde sevebilecektim. Sevgimden ancak insan olmaktan çıkma yoluyla kurtuldular. Mademki öyle istediler, şimdi benim için yabancı, meçhul ve hiçtiler! Fakat onlardan ve her şeyden kopartılan ben neyim? Bana bunu araştırmak kalıyor?´´ Ve şunları söyler Rousseau kitabında: ?´Mutsuzluk, kuşkusuz en büyük öğretmendir.´´ ?´İnsan için özgürlüğün, istediğini yapmaktan çok istemediğini yapmamak olduğuna her zaman inanmışımdır.´´ "Hayal gücümün ürünleri arasında artık yaratıdan çok, hatırlama var." ?´Yalnızlığımda onlarla birlikte yaşamakta bulamayacağım bir mutluluk buluyorum; insanlar, toplum yaşamının bütün zevkini yüreğimden kopardılar. Artık bu yaşta o zevki duyamam; iş işten geçti. Bundan böyle iyilik de kötülük de etseler, onlardan gelen her şeye karşı ilgisizim.´´ ?´Mademki her şey oldu, daha ne korkum var onlardan? Durumumu daha da kötüleştiremeyeceklerine göre, daha fazla telaşa da düşüremezler. Endişe ve korku; işte, sayelerinde kurtulduğum iki bela; bu da benim için bir tesellidir. Gerçek dertler beni az etkiler; karşılaştığım sorunlarla baş edebilirim, ama korktuklarımla asla. Ürkmüş hayal gücüm onları türlü şekillere sokar, genişletir, büyütür. Beklemek, karşılaşmaktan daha müthiştir?´´ ?´İnsanlar, beni yalnız yaşamaya mahkûm edince, onların beni mutsuz olmam için tecrit etmekle mutluluğuma benden çok hizmet ettiklerini gördüm.´´ Ve Rousseau; gözleri fal taşı gibi açılmış halde, feryat figan halinde, çığlık çığlığa, hazin hazin, üzüntülü bir halde şu tespitlerde bulunur kitabında: "Yaşamak için doğmuşum, yaşamadan ölüyorum." "Beni çevreleyen şeylere, onlarda beni kızdıran, içimi bulandıran bir şeyler bulmaksızın göz atamıyorum." "Hayatın çalkantısına ta çocukluğunda atılmış olan ben, bu dünyada yaşamak için yaratılmamış olduğumu ve gönlümün arzuladığı duruma asla gelemeyeceğimi deneyimlerimle erkenden öğrendim." Kitabındaki üçüncü ?´Gezi´´ başlıklı bölümü Solon´un ´´Öğrene öğrene ihtiyarlıyorum´´ sözüyle başlar ve şöyle devam eder Rousseau: ?´İhtiyarlarımız her şeyi düşünüyor ve öğreniyorlar ama nasıl öleceklerini hiç düşünmüyorlar´´´ Ve ekliyordu Rousseau; ?´Ölürken nasıl yaşamak gerektiğini anlamanın ne yararı var?´´ Eğer siz de feryat figan halinde, çığlık çığlığa, hazin hazin, üzüntülü bir halde bu tespitlere katılıyorsanız siz de Rousseau gibi yaşlanıyorsunuz demektir. Geçmiş olsun!