ZEYNEP MÜLAYİM


OCU BUCU.. YANDAŞIZ?


OCU BUCU demeden doğruları arasak.. Her kafadan ses çıkmadan önce bir kabul etsek, doğru zamana ve mekana göre değişkendir diye. Gerçekliğe , doğruya koşar adım nasıl gitmeli diye kafa yorsak. Çelişsek çatışsak ama yine de bir yerden bakmasak. Mesela biz büyüdük hem de yüzde onbir nokta bilmem falan oranında derken baksak oynanan rakamlara. Gitsek sorsak. Biz ülke olarak büyüdük bunun yansımaları nasıl olmuştur diye. Esnaf, işçi, ev hanımı, genci, yaşlısı, patronu? Herkes evini mahallesini sokağını iyi bilir. Geçerken kaç kepenk açıktır. Kaç kişi iş yapabilmektedir. Kazanç sağlayabilmektedir. Biz ne kadar üretebiliyoruz? Ne kadar ihraç edip ne kadar ithal edip artıya geçebiliyoruz. Uçsuz bucaksız bereketli topraklarımızda ne kadar tarım yapıyoruz. Sanayimiz ne durumda. Hayvancılık ne durumda .İşsizlik ?Yabancı sermaye birer birer ülkemizi terk ediyor. Ekonomi her geçen gün daralıyor. Herkes istekleri bir kenara bırakalım ihtiyaçları bile karşılamakta zorlanıyor. Bizi yönetenler için herşey yolunda. Mesela işsizlik rakamları diğer yıllara oranla düşürülmüştür, büyüme sağlanmıştır, ?mıştır? deniliyor ama vatandaşa yansıyanlar öyle değil. Her konuda dış seslere dikkat kesilmeli yöneticiler. İşçiye emekçiye kamuoyuna?.Aksi halde başını toprağa gömmüş devekuşu misali zor durumlara gelinebilir. Televizyonlar, gazeteler, vatandaşlar farklı noktalardan bakmalı ve bunlarıda dillendirebilmeli. Özgür iradenin-samimiyetin olmadığı, bendensin, yandaşsın, yalakalığın olduğu herşey hızla çöküştedir. Yandaşlarımızla içinde bulunduğumuz çemberi daraltmayalım.Çember demişken Elif Şafak´ın TED konuşmasından bir bölüm aktarmak istiyorum: Anneannemin çok ziyaretçisi olurdu; yüzlerinde ağır sivilceleri veya ellerinde siğilleri olan kişiler. Her defasında anneannem Arapça bazı kelimeler mırıldanır daha sonra da kırmızı bir elmaya yok etmek istediği siğil sayısı kadar gül dikeni saplardı. Sonra da tek tek bu dikenleri siyah bir mürekkeple çember içine alırdı. Bir hafta sonra hasta kontrol için geri gelirdi. anneannemi ziyaret eden bu kişilerden bir tanesinin bile mutsuz ya da iyileşmeden gittiğini görmedim. Anneanneme bunu nasıl yaptığını, duaların gücüyle mi alakalı olduğunu sordum. Cevap olarak bana "Evet, dua etmek etkilidir. Ama çemberlerin gücüne de dikkat etmelisin" dedi. Bu, ondan öğrendiğim nice kıymetli dersten biri oldu. Eğer hayatınızda bir şeyi yok etmek istiyorsanız, bir sivilceyi, bir lekeyi veya bir insan ruhunu, bütün yapmanız gereken onu kalın duvarlarla çevrelemektir. İçeride kuruyup kalacaktır. Şimdi hepimiz sosyal ve kültürel bir çeşit çemberin içinde yaşıyoruz. Hepimiz. Belli bir aileye, ulusa ve sınıfa bağlı olarak doğuyoruz. Ama kanıksadığımız ortamın ardındaki dünyalarla herhangi bir bağlantımız olmazsa, o zaman bizim de içten içe kuruma riskimiz vardır. Hayal gücümüz daralabilir. Kalplerimiz küçülebilir, Insanlığımız azalabilir. Sevgiyle kalın..