Osman Aydoğan


Nereden nereye geldik?


Yıl 2005? Bahar aylarıydı? Suriye / Şam´a ortak bir kamp dönemi çalışması için ekip başkanı olarak bir milli takım kafilesini götürmüştüm... Bir boş günümüzde ekip olarak Şam´ın en işlek caddesinde yürüyüş yapıyorduk? Tek tip bir kıyafetimiz vardı? İçlerinde, milli sporcular arasında tabii ki ben de en yaşlıları idim... Aramızda Türkçe konuşuyorduk... Derken biraz da köylü kıyafetli, saçı sakalı birbirine karışmış, avurtları çökmüş, saçları beyazlaşmış yaşlı biri bana yöneldi ve kısık bir sesle Arapça olarak: ?´Siz Türk müsünüz?´´ diye sordu? ?´Evet... Bizler Türk´üz´´ dedim? Yaşlı adam hemen boynuma sarıldı? Ben de gayri ihtiyarı ona sarıldım... Adam başladı hüngür hüngür ağlamaya? Hemen cebimden kâğıt mendil çıkardım? Adam gözyaşlarını sildi, sakinleşti ve başladı Arapça olarak anlatmaya? Özetle şunları söylemişti: Kendisi şoförmüş... Yıllarca Şam ? İstanbul ve Bursa arasında araba sürmüş... Geçirdiği bir kaza neticesinde de bir daha Türkiye´ye gidememiş? Yaşlı adamın o içten sesiyle ?´Çok özledim o güzel yerleri, oraları, o güzel insanları´´ sözü hala kulaklarımda çınlar? Nereden nereye geldik değil mi? Daha gerilere gideyim? Yıl 1982? Eylül sonuydu? Süphan dağının hemen eteğindeki Malazgirt´e bağlı Selekütlü köyündeyim? Bu köye sık sık gelmiştim? Ve köyde yaşlı, beyaz sakallı bir amca (o zaman yaşıma göre öyle) her defasında beni evine davet eder, çay, zaman zaman da yemek, olmadı börek çörek ikram eder idi? Bu defa geldiğimde de yine ikramlarda bulunmuştu? Ama bu sefer heyecanlıydı... Yerinde duramıyordu? Bana bir sarılmıştı, bir sarılmıştı? Uzun süre ellerimi bırakmamıştı? Sonra ellerini göğe kaldırıp öylesine içten bir dua etmişti ki: ?´Allah devletimizi başımızdan eksik etmesin!´´ Durduk yerde bu duaya anlam verememiştim... Benim anlamsız anlamsız baktığımı görünce açıklamak zorunda kalmıştı amca? ?´Görmüyor musunuz?´´ demişti? ?´Filistinlileri görmüyor musunuz? Onların devleti yok, bakın başlarına geleni!´´ Ve duayı tekrarlamıştı: ?´Allah devletimizi başımızdan eksik etmesin!´´ Konuyu o zaman anlamıştım? Eylül 1982 ortasında o zamanki İsrail Savunma Bakanı olan Ariel Şaron´un yönlendirmesiyle İsrail yanlısı aşırı sağcı Hristiyan Falanjist milisleri Batı Beyrut´ta Sabra ve Şatilla adındaki Filistin mülteci kamplarını basarak çocuklar dâhil binlerce Filistinliyi katletmişlerdi... İyi de bu dağ başında bu köylü gazete yok, TV yok, İnternet yok bu haberi nasıl almış ve kendisine nasıl bir ders çıkarmıştı: ?´Allah devletimizi başımızdan eksik etmesin!´´ Şimdi nerelerden nerelere geldik değil mi? Şimdi gidin görün Selekütlü köyünü? (Yıl 2008? 26 yıl sonra yine Selekütlü köyündeyim... Bu sefer müşkül bir konu için bu köydeyim? Bu amca vefat edeli yıllar yıllar olmuş? Konu uzun ama beni bu müşkül durumdan bu amcanın hatıraları kurtarıyordu... Köylülerle beraber gidip mezarını ziyaret etmiş, ruhuna Fatiha okumuştum...) İçeride ve dışarıda böylesine insanları kaybede kaybede bu noktalara geldik? Hangi mantık, hangi milli çıkar, hangi politika, hangi dini gerekçe size Şam´da Cuma namazını kılmayı emreder? Hangi mantık, hangi milli çıkar, hangi politika, hangi dini gerekçe ?´Allah devletimizi başımızdan eksik etmesin!´´ diyen bir tevekkülden sizi bu noktaya getirir? İçeride işte bu insanları küstürdük? Dışarıda işte bu insanları uzaklaştırdık? Konu bu şekilde devam ederse biliyorum ki çok uzayacak ve Afrin´e gelemeyeceğiz? ABD´nin PYD aşkı ve sevdası İkinci Dünya Savaşı´ndan bu yana NATO/ABD/Avrupa (Batı) bloğunda yer alan Türkiye 2000´li yılların başına kadar bazı sorunlara rağmen hep bu bloğun içinde kaldı. Bu süreç içerisinde dış politikada, özellikle AB ile olan sorunlarda ABD bazı sorunlar olmasına rağmen (Kıbrıs, ambargo gibi) Türkiye´nin en büyük destekçisi idi? Ancak 2000´li yıllardan itibaren artan bir hızla Türkiye bu bloktan (Batı) uzaklaşmaya ve yavaş yavaş Rusya ve Çin eksenine kaymaya ve Araplara yaklaşmaya başladı. Bu politikanın bir parçası olarak Türkiye´nin biraz Araplara yaranmak için biraz da ideolojik olarak yaptığı İsrail düşmanlığı daha önce kendi güvenliğini Türkiye´de gören İsrail´i ve ABD´yi bölgede özellikle İran ve Hizbullah tehlikesine karşı başka müttefikler aramaya yönlendirdi? Türkiye´nin de çok büyük katkıları olduğu bölgenin parçalanmasıyla (Irak ve Suriye gibi) İran bölgeye yerleşti, İran bölgeye yerleştikçe de İsrail de bu kaos ve tehdit ortamında kendilerine aradıkları ittifakı hem Irak´ta hem de Suriye´de Kürtlerde buldular? ABD´nin Suriye Kürtlerine (PYD) (Demokratik Birlik Partisi) ve Irak Kürtlerine (KDP, Barzani) olan aşkı İsrail´in bu güvenlik endişesinden kaynaklanmakta olduğu, İsrail´in bu güvenlik endişesi devam ettiği sürece de bu aşkın ve bu sevdanın devam edeceği değerlendirilmektedir? ABD´nin (ve de İsrail´in) bu PYD aşkı ve sevdası Türkiye´nin bir saplantı haline getirdiği Türkiye´yi bölmek, Türkiye´yi parçalamak için değil İran´a karşı İsrail´in güvenliği için bir ittifak arayışından doğduğu değerlendirilmektedir.