ZEYNEP MÜLAYİM


Mutluluk nedir?


Mutluluk nedir? Mutluluk öğrenilebilir bir şey mi? Sahi nedir mutluluk bir hal bir durum mu yoksa beynin bize oynadığı içsel bir oyun mu? Net bir reçetesi olmadığı gibi kişiden kişiye değişen ortamdan ortama alışkanlıklardan her şeyden etkilenme hali mi? Bol maaşlı bir iş mi güzel bir eş mi iyi bir eğitim mi lüks bir araç mı??. Farklı bir pencereden bakan, iki öyküyü paylaşmak istiyorum; Meksika sahil kasabasına yolu düşen Amerikalı iş adamı, kıyıya yanaşan kayıktaki balıkçıyla konuşur. Kayığın içinde, henüz tutulmuş birkaç ton balığı bulunmaktadır. Amerikalı iş adamı balıkların iriliğinden dolayı balıkçıyı över ve bu birkaç balığı ne kadar zamanda yakaladığını sorar. Balıkçı, ?Fazla sürmedi, senyör? der. Amerikalı hayretle sorar: ?Öyleyse neden daha fazla denizde kalıp da daha çok balık tutmadın??, ?Bu kadarı bugünlük aileme yeter.? ?Peki?, der Amerikalı iş adamı. ?Geri kalan zamanın nasıl dolduruyorsun?? ?Sabahları geç kalkıyorum. Sonra birkaç balık tutuyorum. Sonra çocuklarla oynuyorum. Öğleden sonra eşimle biraz şekerleme yapıyorum. Akşamları da kasabaya iniyorum; Amigolarla bir şeyler içip gitar çalıyoruz. Böylece hayatı dolu dolu yaşıyoruz, senyör.? Amerikalı iş adamı bu hayatı son derece sevimsiz bulur. ?Ben Harvard mezunuyum, sana yardımım dokunabilir? der. ?Her şeyden önce, daha fazla balık tutmalısın.? Balıkçı hayretle sorar: ?Niçin senyör?? ?Artan balıkları satar, daha çok kazanırsın.? ?Sonra senyör?? ?Zamanla kendine daha büyük bir tekne alırsın.? ?Sonra senyör?? ?Daha büyük tekneyle daha çok balık tutar, daha çok kazanırsın.? ?Sonra senyör?? ?Daha başka tekneler alır, bir filo kurarsın.? ?Sonra senyör?? ?Sonra balıkları işlemek için kendin konserve tesisleri kurarsın. Böylece kârın önemli bir kısmını başkalarına kaptırmamış olursun.? ?Sonra senyör?? ?Tabii, bütün bu işleri böyle küçük bir sahil kasabasında yürütemezsin. bu arada Los Angeles veya New York gibi büyük bir dünya kentine taşınmış olursun.? ?Sonra senyör?? ?Yeteri kadar büyüyünce halka açılır, hisse senetlerini satarsın. Büyük zengin olursun. Milyonlarca doların olur.? ?Sonra senyör? ?Bu kadar paran olduktan sonra çalışmana gerek kalmaz. Emekliye ayrılır, bir sahil kasabasında kafanı dinlersin. Sabah geç saatlere kadar uyursun. Biraz balık tutar, çocuklarla oynar, öğlenleri de şekerleme yaparsın. Akşamları ise amigolarınla bir şeyler içip gitar çalarsın.? ?Şu an bunları yapıyorum zaten senyör!..? Diğer öykümüz ise; Köylü bir kadın tatlı mı tatlı bir buzağı bulmuş evinin önünde. Bu buzağıyı çok sevmiş, öyle sevimliymiş ki , her gün onu sırtında taşıyarak gezdirir, korur, beslermiş. Zamanla buzağıya ve günlük rutinlerine öyle bağlanmış ki bu kadın gün gelip buzağı ?öküze´ dönüştüğünde bile onu sırtında taşımaya devam etmiş. Kıssadan hisse ? Sevgiyle kalın?