Osman Aydoğan


Muktedirler, gurur ve kibir


Sizlere Atinalı devlet adamı ve şair Solon hakkında evvelsi gün Herodotos tarafından nakledilen bir hikâye anlatmıştım. Kısaca bu hikâyeye göre bizim Karun diye bildiğimiz (?´Karun gibi zengin´´ sözü de buradan gelir.) Lidya kralı Kroisos (Krezüs) ziyarete gelen Solon´a hazinelerini, üstün ve görkemli yapıları gösterdikten sonra "acaba mutlulukta başka herkesi geride bırakan bir kimseye rastladın mı?" diye bir soru sorar.

Kroisos´un amacı kendisinin ´´dünyanın en mutlu adamı´´ olduğunu duyabilmek tabi. Fakat Solon bilgece Kroisos´un beklemediği cevaplar verir. Kroisos öfkelenir. Solon sakin bir şekilde cevap verir: "Kroisos, insan için yalnız talih ve talihsizlik vardır. Evet, görüyorum sen çok zenginsin, çok insana hükmediyorsun, ama benden istediğin şeye cevap veremem; çünkü önce ömrünün güzel bir sonla bağlandığını öğrenmem gerekir. Her şeyin sonuna bakmalıdır, Tanrı çok insana mutluluğu yem olarak sunar, sonra çeker alır elinden. Hiçbir canlı mutlu değildir. Her şeyin sonuna bakmak gerekir.´´

Kroisos Solon´dan istediği cevapları alamayınca onu sarayından kapı dışarı eder.

Hikâyeyi bu kadar anlatmıştım? Şimdi gelelim bu hikâyenin devamına?

Solon gider gitmez bir rüya görür Kroisos. İki oğlu vardır; biri doğuştan sağır ve dilsiz olduğu için adı bile anılmaz. Diğeri kıymetli oğlu Atys´dir. Rüyasında ucu demir bir kargıyla vurulduğunu görür Atys´in. Uyandıktan sonra oğlunu kaybetme korkusu sarar Kroisos´u. İlk iş Lidya ordularına komuta eden oğlunu bu görevden alıp nişanlar. Savaşta kullanılan kargı benzeri silah ne varsa toplatıp depolara yığdırır, ne olur ne olmaz, asıldığı yerden kopar da oğlunun bir yerine düşer endişesiyle.

Oğlu evlenme töreniyle uğraşırken, Adrastos isminde Frigya´lı bir adam gelir Sardes´e. Midas´ın torunlarından biri olan bu adam yanlışlıkla bir kardeşini öldürdüğü ve babası tarafından ülkeden kovulduğu için Kroisos´un sarayında arınma dileğinde bulunur. Kroisos ´´Hatırını saydığım kişilerin oğlu, dostlar arasına geldin, bizim yanımızda kalırsan hiçbir eksiğin olmaz´´ diyerek yanına alır Adrastos´u.

O sıralarda Mysia´nın Olympos Dağı (Kaz Dağları) civarında bir yaban domuzu türer ve köylüler başa çıkamaz olurlar verdiği zararlarla. Kroisos´a elçiler yollayarak oğlunun ve yiğitlerinin yardımını isterler. Kroisos gördüğü rüyanın korkusuyla oğlu yerine Adrastos ve bir grup Lidya´lıyı göndermeye karar verince, oğlu yanına gelip babasından kendisini göndermesini, çağrıldığı yere gitmezse Lidya´lıların onu hor göreceğini söyler. Üstelik avlayacaklarının bir domuz olduğunu, boynuzlarının da demir bir kargı olmadığını bu nedenle rüyasından korkmasının yersiz olduğunu hatırlatır. Bu sözler üzerine Kroisos oğlu Atys´i Adrastos´a emanet ederek ava göndermeye razı olur. Adrastos, oğluna göz kulak olacağına ve koruyacağına söz verir.

Atys ve grubundakiler Mysia´ya ulaşıp bir sürek avı başlatırlar. Yaban domuzun yerinden çıkartılıp etrafı sarılır. Herkes mızrağını domuza fırlatırken, Adrastos´un mızrağı domuzu ıskalayıp Atys´e saplanır ve Kroisos´un oğlu tıpkı rüyasında gördüğü gibi demir bir kargı ile ölür.

Kroisos acısının üzerine iki yıl kapanır. Sonra Pers Kralı Kiros´un Med Kralı Astyages´i bozguna uğratması ve Pers ordusunun kalabalıklaşması ona yasını unutturur. Persleri daha fazla gelişip büyümeden durdurma düşüncesiyle harekete geçer. Kehanet merkezlerinden biri olan Delphi´ye Apollon Tapınağı kâhinlerine (Orakl) kıymetli hediyelerle beraber adamlarını gönderir.

Lidyalı sözcüler kâhinlere ´´Kroisos Perslerle savaşsın mı?´´ diye sorarlar.

Kâhinlerin cevabı; ´´Eğer Perslerle savaşa girerse büyük bir imparatorluğu devirecektir.´´ olur.

Kroisos kendine getirilen cevabı duyunca Pers Kralı Kiros´un (Büyük Kuroş, Büyük Keyhüsrev) krallığını devireceğine emin olur ve adamlarını kâhinlere tekrar göndererek, bu seferde ´´saltanatı uzun olacak mı?´´ diye sordurur. Bu soruya da kâhinler bir dörtlükle cevap verirler.

Günün birinde katır Med´lere kral olacak
O zaman, ey yumuşak ayaklı Lydia´lı kaç,
Çakıllı Hermos boyunca, tabanları yağla,
Utanma, yüzün kızarmasın kaçtığın için.

Bu sözlere Kroisos daha da sevinir. Lidya tahtına bir katırın geçmesi mümkün olmadığına göre, demek ki iktidardan düşmeyecektir. Ordusunu toparlayıp Pers´lere doğru sefere çıkar. Pteria´da (Yozgat, Sorgun ilçesi, Şahmuratlı Köyü) iki ordu karşılaşır. Her iki tarafta büyük kayıp verir ama savaşın kazananı belli olmaz. Kroisos geri çekilerek Sardes´e sarayına döner. (Sardes veya Sardeis, Manisa´nın Salihli ilçesine bağlı Sart kasabası yakınlarında bulunan ve Lidya devletine başkentlik yapmış antik kent.) Kiros onu takip ederek, on dört günlük kuşatma sonucu Sardes´i ele geçirir.

Kroisos´un adı anılmayan sağır ve dilsiz oğlu için başvurduğu kâhinler, ona şu kehanette bulunmuşlardır eskiden:

Lydia´nın güçlü kralı, hiç de ihtiyatlı değilsin.
Sarayında işitmeyi isteme,
Çocuğunun duymayı o kadar özlediğin sesini
Çevreni saran şimdiki sessizliği daha hayırlı onun,
Zira o, acılı bir günde konuşacak.

Kentin düştüğü gün, saraya giren Pers askerleri Kroisos´u öldürmek için üzerine doğru gelirlerken, o sağır ve dilsiz oğlan konuşmaya başlar.

Kroisos on dört yıllık bir saltanatının ardından, on dört günlük bir kuşatma sonunda, Perslerin eline düşer canlı olarak. Böylece yerle bir eder büyük bir imparatorluğu, tıpkı kâhinin dediği gibi; ama kendisininkini.

Persler tutsak Kroisos´u, Kiros´a götürürler. Kiros odunları yığdırıp, üzerine zincire vurulmuş tutsağı çıkartır. Kroisos odun yığınlarının üzerinde ayakta durmuş beklerken Solon´un sözleri gelir aklına. ´´Hiçbir canlı mutlu değildir. Her şeyin sonuna bakmak gerekir.´´ ve acıyla haykırır ´´Ah Solon! Solon! Solon!´

Kiros bunu duyunca adamlarına ´´Kroisos´tan sorun bu çağırdığı kimdir?´´ der. Kendisine iletilen soruya cevabı ´´Bir adam ki dünyayı yöneten kişiler onunla konuşabilmiş olsalardı, bu benim için büyük hazinelerden daha değerli olurdu´´ der ve Solon´la aralarında geçen konuşmayı anlatıp şimdi ona ne kadar hak verdiğini söyler. Persliler anlatılanları Kiros´a iletince, Kiros bu hikâyeden çok etkilenir, Kroisos´u ateşin üzerinden indirtir ve ona sorar:

´´Kroisos, kim sana söyledi bana saldırmayı ve dost yerine düşman olmayı?´´

´´Kral, bunu yapan senin iyi talihin, benim kötü talihim ve kendini beğenmişliğimdir. Kimse barış dururken savaşı seçecek kadar deli değildir. Barışta oğulları babalarını gömerler, savaştaysa babalardır oğullarını mezara indiren.´´

Kiros onun zincirlerini çözdürür ve yanına oturtur. Kroisos etrafına bakınırken gözleri Lidyalıların kentini yağma eden Perslere takılır ve sorar:

´´Bu kalabalık ne yapıyor böyle canla başla?´´ ´´Senin kentini yağma ediyorlar, hazinelerini paylaşıyorlar.´´ der Kiros. ´´Yağma ettikleri benim kentim, benim varlığım değil artık; yağma edip alıp götürdüklerinin hepsi senin malın.´´

Kroisos´un bu sözlerinden etkilenen Kiros, ondan bir dileği olup olmadığını sorar. Tek bir şey istediğini söyler Kroisos, kendisine vurulan zincirleri Delphi´deki kâhinlere gönderip, neden onu yanılttıklarını sordurmak ister. Kiros bu arzusunu kabul eder ve bir grup Lidyalı zincirleri alıp Delphi´ye götürürler. Kâhinlere sorulur;

´´Hiç utanmadın mı, Kiros´un imparatorluğunu yıkacağına inandırıp, Kroisos´u Perslerle savaşa tutuşturmaktan? İşte o imparatorluğun yağmasından eline geçen ganimet sadece şu zincirlerdir.´´

Soruya kâhinlerin cevabı şu olur:

´´Kâhinin dedikleri doğrudur, Kroisos´un bundan yakınmaya hakkı yoktur. Kâhin ona Perslere saldırırsa büyük bir imparatorluğu yıkmış olacaktır dedi, ama Kroisos kendini beğenmişlik yapıp bunun Pers İmparatorluğu olduğunu düşündü. Eğer düşünebilseydi tekrar sorduracaktı yıkılacak olan benimki mi, Kiros´un mu diye. Son sorusuna verdiği cevapta bir katırdan söz edilmedi mi? Kiros´tu katır. Çünkü babası ve annesi aynı soydan değildir. Annesi Media´lı, babası Perslidir. Tanrı sözünü anlayamadı, sonrasını da sormadı, o halde kendisini suçlasın.´´

Lidyalılar bu cevabı Sardes´e götürürler, Bunu duyunca Kroisos kusurun Apollon´un rahiplerinde değil kendisinde olduğunu kabul eder.

Bu kıssadan bir hisse çıkarmak günümüzün muktedirlerine düşerse de kibirleri o kadar büyüktür ki vazgeçtim hisse çıkarmayı bu kıssadan, bu kıssayı anlayamayacaklardır bile?