Osman Aydoğan


Melankoli -3-


İşte bu sebep miydi ki Âşık Mahzuni Şerif´e, insana hüzün şırınga eden o ?´İşte gidiyorum çeşm-i siyahım´´ türküsünde: ´´Ötmek istiyorum viran bağlarda / ayağıma cennet kiralansa da" dizelerini söyleten! İnsanın cenneti bırakıp da gidecek ne gibi bir gerekçesi olabilir ki? Viran bağlarda baykuşlar öter. Hem de cenneti bırakarak duyulma imkânının olmadığı viran bağlarda bir baykuş gibi ötmeyi istemek bir nasıl duygudur ki? Böylesine, bir nasıl mecburiyettir gitmek isteği? Muhtemeldir ki Mahzuni; kaynağı beslenmediği için ölen aşktan dolayı gitmek istemiştir. Muhtemeldir ki Mahzuni; körlükten, hatalardan ve ihanetlerden ölen aşktan dolayı gitmek istemiştir. Muhtemeldir ki Mahzuni; hastalanarak, yaralanarak, yorularak, solarak, matlaşarak ölen aşktan dolayı gitmek istemiştir... Haldun Taner´in ?´Yalıda Sabah´´ (Yapı Kredi Yayınları, 2015) isimli kitabında geçerdi (s. 81): ?Sebepsiz mutluluktur asıl mutluluk? diye. Zaten söylerdi bana hep Şehriyar: ?´Siz nedensiz mutluluğun olamayacağını düşünürsünüz. Bana göre mutlu olmak için herhangi bir şeye bağımlı olmak çaresizliğin son kertesidir.´´ Haldun Taner´in, Şehriyar´ın söylediği gibi mutlu olmak için hep bir sebep, hep bir neden aramamızdan mıydı bu sebepsiz hüzünlerimiz, nedensiz kederlerimiz? 18. yüzyılda Afrika´dan gemilerle tıkış tıkış Karayip plantasyonlarına getirilen kölelerin ölümcül duygusuymuş melankoli. Tarihçiler, kölelerin çevreye uyumsuzluk, hastalık ve açlık yüzünden öldüğü kadar, melankoli sebebiyle de de öldüklerini yazarlar. Yoksa bizlerin de göz göre göre koyun gibi bir mezbahaneye sürüklenişimizden midir bu sebepsiz hüzünlerimiz, nedensiz kederlerimiz? Sanırım bütün bu anlatılanlar bu sebepsiz kederlerimizin, bu nedensiz hüzünlerimizin asıl sebebiydi? Shakespeare melankolinin insanı nasıl da düşünmeyle birleşerek pasifleştirdiğini anlatırdı eserlerinde... Yoksa yoksa Shakespeare´in söylediği gibi bu sebepsiz hüzünlerimizin, bu nedensiz kederlerimizin, bu melankolimizin düşünmeyle birleşmesi miydi bu pasifliğimiz, bu yılgınlığımız, bu sessizliğimiz? Bir koyun sürüsü gibi bir mezbahaneye uslu uslu gidişimiz? İşte, işte hep bütün bunlardan dolayıdır ki Sabahattin Ali´nin şiiri, Ali Kocatepe´nin bestesi ve Nükhet Duru´nun unutulmaz yorumu beynimizde takılmış bir plak gibi, gece gündüz, gün yirmidört saat bir bitmemecesine döneeeer durur: "Beni en güzel günümde, sebepsiz bir keder alır. Bütün ömrümün beynimde acı bir tortusu kalır.´´