Osman Aydoğan


Lozan


29 Nisan 1916 tarihinde Osmanlı Kût Muharebesinde İngilizlere tarihi bir mağlubiyet tattırmıştı. Bu zaferden sadece ve sadece 17 gün geçmiştir. Tarihler 16 Mayıs 1916´yı göstermektedir. Henüz Birinci Dünya Harbi devam etmektedir. İşte bu tarihte, 16 Mayıs 1916´da, yani Kût Zaferinden sadece 17 gün sonra İngiltere ve Fransa arasında Çarlık Rusya´sının da dâhil olduğu Ortadoğu´nun paylaşıldığı Sykes-Picot anlaşmasını imzalarlar... Ne yazık ki tarih bilmeyenler tarafından bu anlaşma (Sykes-Picot) temcit pilavı gibi karıştırılır. Hatta Kût-ül Ammâre ile de mukayese bile ederler. Temcit pilavını sevenler Sykes-Picot anlaşmasının Kût-ül Ammâre zaferinden 17 gün sonra yapıldığını dahi bilmezler. 1915´te Arabistan Yarımadası´nı ele geçiren İngiltere´nin maksadı, Osmanlı´ya karşı ayaklanan Mekkeli Şerif Hüseyin´i destekleyerek Irak ve Filistin toprakları üzerinde kendisine bağımlı bir Arap devleti kurmaktır. Mekke Şerifi Hüseyin ile Mısır´daki Britanya Yüksek Komutanı Mc Mahon arasında böyle bir antlaşma gizli olarak imzalanır. Fransa böyle bir plana karşı çıkıp Britanya´ya baskı yaparak yeni bir antlaşma yapılmasını ister. Böylece Sykes-Picot anlaşması yapılır. Anlaşmayı yazanlar Mark Sykes ve François Georges-Picot´tur, İmzalayanlar ise Edward Grey ve Paul Cambon´dur. Bu anlaşma ?´Küçük Asya Antlaşması´´ (Asia Minor Agreement) olarak da bilinir. Uzun hikâye; bu anlaşmaya göre bölge İngiltere, Fransa ve Rusya arasında paylaşılıyordu. 1917´deki Rus devriminden sonra Rusya antlaşmadan vazgeçmiş, Lenin gizli olan bu anlaşmayı dünya kamuoyuna açıklamıştır. Şimdiki sorun şu ki tarih bilmeyenler bölgenin paylaşımının ve bölge ülkelerinin bugünkü sınırlarının çizimini ? öncesini hiç görmeyerek, öncesi sanki hiç yokmuş gibi davranarak - ?Sykes-Picot? anlaşmasına dayandırıyorlar. İşte en büyük cehalet burada başlıyor. ?Sykes-Picot? anlaşması tam anlamıyla Osmanlı İmparatorluğunun parçalanması değil, parçalanmış, ölmüş, bitmiş, tükenmiş imparatorluğun pay edilmesi anlaşmasıdır. Ancak yukarıda izah edildiği gibi Rusya anlaşmadan vazgeçince bu anlaşma da uygulanamamış, yok hükmüne düşmüştür. ?Sykes-Picot? anlaşmasını sanki bugünün sınırlarını çizen bir anlaşma olarak görenler; Napolyon´un 1798´de Mısır´ı işgalini görmezler. Mehmet Ali Paşa´nın Mısır´da kendi hâkimiyetini kurduğunu dile getirmezler. 1882´de Mısır´ın İngilizler tarafından işgal edildiğini hatırlamazlar. Libya hariç Kuzey Afrika´daki Osmanlı varlığının yüzyılın başlarında zaten Fransa işgalleri ile sona erdiğini hiç mi hiç anımsamazlar. Mehmet Ali Paşa´nın, oğlu önderliğindeki ordusunun Kütahya´ya kadar geldiğini akıllarına bile getirmezler. Balkan Savaşına giren Osmanlının 47 tümeninden 16´sının tamamen imha olduğunu geri kalan otuzunun da etkisiz insan yığını olduğunun farkına bile varmazlar. Görüldüğü gibi ?Sykes-Picot? anlaşması ölmüş bir imparatorluğun cenaze töreni gibiydi? Ancak anlatıldığı gibi bu da uygulanamadı... Osmanlı Devleti açısından savaşı bitiren 30 Ekim 1918 tarihli Mondros ateşkes antlaşması olur. Mondros ateşkesi ile Osmanlı´nın egemenliği kısıtlanır ve Osmanlının toprakları İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan birliklerince işgale başlanır... 10 ağustos 1920´de Paris´te imzalanan Sevr barış antlaşması ile Osmanlı Devleti´ne İngilizlerin tabiriyle ?´hindinin tüyleri´´ bırakılır, Osmanlının kalan toprakları işgal edilir ve Türkler tarihten silinmeye çalışılır? Sevr antlaşması Osmanlı´nın fiilen yok olduğunun göstergesidir. Ancak Gazi Mustafa Kemal önderliğinde TBMM´nin bu antlaşmayı kabul etmemesi ve ulusal bir direnişe başlamasıyla bu antlaşma hiçbir zaman yürürlüğe giremez? Zaferle sona eren ulusal direnişten, kurtuluş savaşından sonra Mudanya ateşkesini Lozan barışı izler. Lozan´da başlayıp neredeyse iki yıl süren konferans 24 Temmuz 1923 günü antlaşmanın imzalanmasıyla son bulur. Türkiye uluslararası alanda siyasi olarak tanınır ve iktisadi bağımsızlığına kavuşur? Misak-ı milli sınırları ise hemen hemen gerçekleşir. İngiliz temsilcisi Lord Curzon, bu antlaşmayı imzalarken, İsmet paşaya nefret dolu bir ifadeyle, ?´bir gün elbet batının eline düşeceksiniz´´ diyordu. İşte Lozan budur. Ölmüş, bitmiş, tükenmiş ve yok olmuş bir Osmanlının ardından hem de İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan birliklerince işgal edilen vatan topraklarını da kurtararak bağımsız bir Türk Cumhuriyetinin kuruluş belgesidir. İşte bugün bu belgenin imzalanmasının 95. yıldönümüdür...Böylesine büyük bir gün anılmadan geçilmezdi... Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bu Cumhuriyeti kuranları rahmet ve minnetle anıyorum...