Osman Aydoğan


La Paloma (2)


Almanca şarkı sözü özetle denizde bir gemide vedalaşmayı anlatır? Giden gelmeyecektir... ´´Hayat´´ der, ´´hayat, denizin üzerinde bir dalga gibi bir gider bir gelir.´´ der. Ve ´´Kim anlayabilir ki?´´ diye sorar... ?´Ve ben geri gelmezsem... ağlama´´ der... ´´Denizleri aşarak sana beyaz bir güvercin gelecek ve sana benim selamımı getirecek ve sana bu gidişten hiç dönüş olmayacağını bildirecek?´´ Tıpkı efsanedeki İranlı gemicilerin güvercinleri gibi? Almanca sözleri bana tam olarak Yahya Kemal Beyatlı´nın ?´Sessiz Gemi´´ isimli şiirini anımsatır. Sanatçı Hümeyra da çok güzel seslendirmişti ama keşke bu müziğe uyarlansaydı, sözleri de tam uyardı: ?´Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler; / Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler.´´ Alman gazeteci, yazar ve tarihçi olan Sigrid Faltin´in bu şarkıyı anlattığı ?´La Paloma´´ isimli bir de belgeseli var. Belgeselde üç kıtada geçen şarkının birçok ülkedeki yorumu ve şarkının o ülkedeki halka göre anlamı ve bir şarkının kültürel yaşamı nasıl etkilediğini ve dilden dile dolaşarak nasıl iki bin yoruma ulaştığını anlatılıyor. Bu belgeselde Meksika İmparatoru Maximilian´ın idam edilmeden önce en son isteğinin, La Paloma şarkısını dinlemek olduğu rivayet ediliyor... La Paloma insanoğlunun besteleyebildiği en güzel müziklerden birisidir diye düşünüyorum... Bu şarkı her dinleyenin gönül telini tir tir titretmiş. İnsan dinlerken bu şarkıyı; üstüne yağmur yağmış, güneş vurmuş ve bir de üstüne sam yeli esmiş bir kar gibi ılgıt ılgıt erirmiş... Aşağıda bağlantılarını verdiğim belli başlı yorumları dinlediğinizde sanırım bana hak verirsiniz diye değerlendiriyorum.... Aynı müzik ama farklı yorumları birbirinden o kadar güzel ki, yerinizde olsam bağlantısını verdiğim bütün yorumları dinlerdim. Bu yorumlar gökkuşağının bütün renkleri gibi rengarenk... Bu şarkıyı, bu yorumları dinlediğinizde zamanınızı bu dünyanın gamını, kederini, pisliklerini düşünmeğe harcamaktansa, değil bu zamanı, dünyanın tüm bir zamanını bu şarkıya feda etmeye değer olduğunu göreceksiniz.. ... Ve yine göreceksiniz ki Meksika İmparatoru Maximilian´ın idam edilmeden önce en son dileğinin La Paloma şarkısını dinlemek isteği boşuna değil... Anlattığım gibi el âlem basit bir folk şarkısında bile iki bin beş yüz yıl geriye giderek bir tarihi derinlik sunuyor... El âlem basit bir folk şarkısında bile tarihi bir efsaneye, tarihi bir figüre atıfta bulunarak iki bin beş yüz yıl önce Doğu´dan gelen bir tehlikeyi unutmuyor, unutturmuyor.. El âlem basit bir folk şarkısında bile birleşmeyi, bütünleşmeyi sağlıyor... Bizim günlük siyasal, toplumsal ve kültürel yaşayışımız ise tıpkı kendi pop ve folk şarkılarımızın sözlerinde olduğu gibi şıkıdım şıkıdım, oynaya oynaya, lay lay lom geçip gidiyor? Ortak söyleyebileceğimiz bir şarkımız, bir türkümüz, ortak bir ulusal değerimiz, bir ülkümüz, bir inancımız, bir kıvancımız, ortak bir öykümüz, bir hikâyemiz, bir efsanemiz kalmamacasına rüzgârların önündeki kuru yapraklar misali savrulup gidiyoruz... Daha dün, unvanında ´´Profesör´´ yazan bir yığın cühela müziğin dince haram olduğunu söylüyordu! Halbuki kültürün ana bir parçası olarak müzik toplumun çimentosuydu... Ne diyeyim; sîretsiz sûretler işte... Einstein; ?´Toplumlar, hiç ölmeyen ancak sürekli öğrenen tek bir insan gibidir´´ der? Hani; hayat ileriye doğru yaşanılır, ancak geriye doğru anlaşılırmış ya. Sanki günümüzdeki bizleri anlatırcasına Goethe de; ?´Üç bin yıllık geçmişini anımsamayan, sorgulamayan toplumlar günübirlik yaşarlar´´ der. Biz de günübirlik yaşayıp gidiyoruz işte... Hayat; şarkının Almanca versiyonunda söylendiği gibiydi zaten; ?´Giden gelmeyecektir...´´ ´´Hayat denizin üzerinde bir dalga gibi bir gider bir gelir.´´ Ve ´´Kim anlayabilir ki?´´ diye sorar... ?´Ve ben geri gelmezsem... ağlama´´ der..