Osman Aydoğan


Kul Nesimî

Türk halk edebiyatında iki tane Nesimî vardır


Türk halk edebiyatında iki tane Nesimî vardır. Genellikle bu iki Nesimî birbirine karıştırılır. Bunlardan birisi  14. yüzyılda Bağdat'ta doğmuş, Halep'te derisi yüzülerek öldürülmüş olan tasavvuf şairi Seyyid Nesimî'dir. 

Diğeri ise 17. yüzyılda yaşadığı sanılan ve yaşamı pek bilinmeyen Kul Nesimî’dir. Asıl adı Ali’dir. Mahlasını 14. yüzyılda yaşamış olan bahsettiğim tasavvuf şairi Seyyid Nesîmî'ye olan sevgisi dolayısıyla aldığı tahmin edilmektedir. Nerede yaşadığı konusunda yeterli ve kesin bilgiler yoktur. Saz elde, keçe külah başında, dere tepe, köy kasaba dolaştığı tahmin edilen bir derviştir Kul Nesimî…

Kul Nesimî’yi ve şiirlerini anlatan günümüzdeki tek eser Cahit Öztelli'nin ‘’Kul Nesimî’’ (Demos Yayınları, 2012) isimli eseridir.

Kul Nesimî bir şiirinde tasavvuf şairi Seyyid Nesîmî'nin ölüm yılını ve tuttuğu yolu söylemek ister. Buna göre, Seyyid Nesîmî'nin ölüm yılına 264 katınca 1668 bulunur. Yani 17. yüzyılda yaşamıştır.

‘’İkiyiz altmış dört yıldan sonra 
Bu nazmile bunu ettim ben izhar.’’

Kul Nesimî'nin asıl adının ‘’Ali’’ olduğunu söylemiştim. Bunu şu şiirinden biliyoruz:

‘’Mahlasım Nesimî, ismim Ali'dir
Bu çarh dönmektedir, sanmam halidir
Şükür kalbim iman ile doludur
Cürm'i isyanımız bileden beri.’’

Kul Nesimî bir şiirinde Yunus Emre'nin izleyicilerinden Hacım Sultan'a bağlı Sait Emre'nin soyundan geldiğini bildirir:

‘’Şükür Hakk'a iyd oldu
Katarımız mezid oldu
Ceddim Said Emre'dir
Nesli de Said oldu.’’

Kul Nesimî’nin günümüzde en bilinen ve bestelenmiş üç şiiri vardır… Birisi ‘’Minnet Eylemem’’ şiiri, diğeri ‘’Sorma Be Birader Mezhebimizi’’ şiiri ve sonuncusu da ‘’Ben Melâmet Hırkasını’’ isimli şiirleridir… Bu şiirlerin ilkini şimdi diğerlerini de yazımın sonunda veriyorum…

Minnet Eylemem

Hâr içinde biten gonca güle minnet eylemem
Arabi Farisi bilmem, dile minnet eylemem
Sırat-i müstakim üzre gözetirim Rahîm’i
iblisin talim ettiği yola minnet eylemem.

Bir acaip derde düştüm herkes gider kârına
Bugün buldum bugün yerim, Hak kerimdir yarına
Zerrece tamahım yoktur şu dünyanın varına
Rızkımı veren Huda’dır kula minnet eylemem.

Oy Nesimî, can Nesimî ol Ganî mihmân iken
Yarın şefaatlerim Ahmed-i Muhtar iken
Cümlenin rızkını veren ol Ganî settar iken
Yeryüzünün halifesi hünkâra minnet eylemem.

Şiirin anlaşılır olması için genç arkadaşlarıma bir küçük açıklama yapmam gerekiyor:

Sırat-i müstakim: Doğru yol, dosdoğru yol.
Hâr: Diken.
Rahîm: Kur'an'da geçen Allah'ın 99 adından biridir. Bağışlayıcı, sevdiklerine ve müminlere âhirette merhamet eden, onları koruyan, onlara acıyan demektir.
Ganî: Kur'an'da geçen Allah'ın 99 adından biridir, çok zengin, hiçbir şeye muhtaç olmayan demektir.
Mihmân: Gönül misafiri.
Ahmed-i Muhtar: Hz. Muhammed’in güzel isimlerinden birisidir.
Settar: Allah'ın isimlerinden olup "ayıpları örten" anlamındadır.

Kul Nesimî günümüzde de yaşasaydı eğer bu şiirlerini kelimesini dahi değiştirmeden tekrar yazardı. Bu şiirlerin her bir kelimesi günümüzü anlatmaktadır. Baksanıza 17. yüzyılda bile böyle değildi bu coğrafya: Kur’an kurslarına bağış karşılığı din ulemasından cennet vaat ediliyor… Bir salgın hastalığın sebebi yine din ulemasınca belirli insanlara yükleniyor… Bir üniversitenin dekanı kamera önünde üniversitenin kız öğrencilerine salya akıttığını ifade ediyor… TV’lerde uluorta öldürülecek listelerinden, katliamdan bahsediyorlar… TV’lerde uluorta sıfatında Profesör olan kravatlı İŞİD’liler 12 yaşındaki kız çocukların evlendirilmesini konuşuyorlar… Sanırsınız ki Ortaçağdayız…  

Kul Nesimî'nin yaşadığı 17. yüzyıldan bugüne dört yüzyıl geçti. O günden bu güne bu coğrafyada yaşayanlar, yaşananlar hiç değişmedi. Kul Nesimî'nin söylediği gibi yine o hale geldiler ki bu coğrafyada yaşayanlar; dile ve dine minneti olanların arasında kahroldular… İblisin talim ettiği yollarda iblislerden dar oldular… Kula minnetli harislerden har oldular… Yeryüzü halifesi hünkâra tabilerden düçar oldular… Rahimi, hüdayı, settarı, rezzakı dilde sakız, gönülde nakıs edenlerden bizar oldular...

Bir acaip derde düştük herkes gitmektedir kârına... Bugün bulup bugün yiyoruz, Hak kerimdir yarına...