Oğuz Gümüşkaynak


Kral çıplak


Kral çıplak hikayesini zannederim bilmeyeniniz yoktur. Hikayenin özü şudur. Yaptığı her eylemin ve söylemin ülkesine ve kendisine yakıştığının inancı içerisinde yanlışta doğruda olsa dalkavukların yalakaların alıkların kralın etrafında cirit attığı dönemde kral böyle ortamın hayatının sonuna kadar bitmeyeceği inancındadır. Ama biri çıkar krala doğruyu söyler. Kral doğruyu hazmedip şapkayı önüne kor mu? Bir çocuk hayretle kralın çıplak olduğunu söylediğinde kralın kafa dank eder mi? diyeceğim ama kralın beyni öyle şartlanmış ki kendi yalanına kendisi bile inanmış. Ülkesinde yaşamanın tek kuralının kendisine biat olduğuna halkı hep riyakar görmek kralın her halde çok hoşuna gelmiş ki kendi üzerinde görünmeyen bir elbisenin var olduğuna inanmış. Hitlerin her sözünü beynime yazarım. Derki cahil bir toplumun karşısında yalan olan bir söylemi yüksek sesle ne kadar çok tekrar ederseniz yalanınıza kendinizde inanırsınız. Diktatörlerin yaşamasının birinci kuralı budur. Demokrasinin gerçek işleyiş şekillerinden değil demokrasinin ülkesindeki kurallarını diktatörler belirler. Diktatörlere göre demokrasinin kuralları kişiden kişiye topluluktan topluluğa değişir. Diktatörlerin egemen olduğu toplumlarda diktatörü eleştirmek suç, muhalefeti eleştirmenin karşılığı ise ödüldür. Allahıma ham olsunki benim ülkem hiç bir zaman böyle devlet adamlarıyla karşılaşmadı ülkem hep katılımcı ve çoğulcu demokrat beyinlerle yönetildi sizce de öyle değil mi?