Şaban Külhancıoğlu


KORONAYLA HORON OYNANMAZ!

Ağustos ayının son günleri itibariyle altı bin kişi kaybettik korona belasından.


KORONAYLA HORON OYNANMAZ!

Ağustos ayının son günleri itibariyle altı bin kişi kaybettik korona belasından.

Birinci dalgayı ucuz atlattık derken hemen ikinci dalgaya yakalandık.

Bu dalga bağıra bağıra geldi sanki.

Zira...

Kurallara kendi başımıza uyduğumuz yoktu ama zoraki kısıtlamalar sayesinde biraz mesafe almıştık.

Öyle veya böyle günlük vaka sayısımız 800 lü rakamlara kadar düşmüştü.

Ne zaman ki,hükümet ekonomik nedenlerin de etkisiyle kısıtlamaları kaldırınca...

Resmen ayvayı yedik!

Günlük vaka sayısı 1400 ü aştı.

Ayrıca devletin bu rakamlarının doğruluğu tartışılıyor.

Artık...

Corona denen müsibet yakınımıza hatta kapımıza kadar geldi.

''Benim kaynımgil yakalandı,bizim işyerinde Corona çıktı,falan esnafta Corona tesbit etmişler,binamızda üst kattaki daireyi karantinaya almışlar.''gibi sözler kulağımıza gelir oldu.

Bu söylentilere bakınca gerçekten de açıklanan rakamların daha yüksek olduğuna inanıyorum.

Zaten hastanelerin yoğunluğunu hastane yetkililerinin açıklamaları teyit ediyor.

Yani...

Durum pek parlak değil!

Peki göz göre göre biz bu duruma nasıl geldik?

Bana göre birinci sebep; hükümetin Corona konusunda daha önce alınan tedbirleri aniden gevşetmesidir.

Bu tür toplumsal meseleler, kişilerin insiyatifine bırakılacak meseleler değildir!

İyi bir planlama ve ciddi yaptırımlar gerektirir.

Hükümetler böyle zamanlar için vardır.

Örnek:Covid-19'un membanın Çin olmasına rağmen...

Çin disiplinli ve planlı uygulamalar sonucunda bu virüsün üstesinden gelmiştir.

Biz de ise basit bir maskenin dağıtımında dahi koordinasyonu sağlayamadık.

Bu iş güçle alakalı bir durumda değildir.

Mesela, Amerikaya maske göndermeye gücü olan hükümetimizin vatandaşa maske dağıtımında daha sistemli olması icap ederdi.

İkinci sebep;turizm nedeniyle ülkeye giriş çıkışlarda yabancı turistlere karantina uygulamasının yapılmamasıdır.

Tatil furyası kendi vatandaşımızın tatil yerlerindeki keşmekeşliği almış başını gitmiştir.

Sanki...

Denize girenler Coronadan arınıyorlarmış misali millet kendini sahillere atmıştır.

Neredeyse kuçak kucağa görüntüler izledik.

Bir diğer önemli hata ise;birinci dalgada dinen farz olan Hac farizasını yasaklayan hükümetin daha sonra dinimizce vacip olan kurban bayramını ertelememesidir.

Birinci dalgada camileri bile kapatan kararlı duruş burada kendini gösterememiştir.

Bayram öncesi kurban pazarlarında gülünç manzaraları hep birlikte izledik ne yazık ki.

Vay efendim ''kurban pazarlığını değnekle mi yapalım yoksa değneğin ucuna eldiven mi takalım.''gibi kendimizi kandırma pahasına salakca(!)işlere giriştik.

Bana göre diğer önemli bir sebep te ;sokak düğünlerinde ve asker uğurlamalarında yaşanan ihmal cinayet

lerine(!) meydan verilmesi olmuştur.

Kafelere,lokantalara,düğün salonlarına maske, mesafe ve hijyen kuralı getirip denetleyen hükümetimiz sokak düğünleri

ve asker uğurlamaları gibi vıcık vıcık görüntüleri günlerce seyretmek durumunda kalmıştır.

Bunlara ilaveten ulaşımda gereken planlamalar yapılamadığından insanlar Corona virüsü birbirine bulaştırmak için yarıştılar adeta.

Bir dolmuşa 30-40 kişinin doluştuğunu dehşetle izledik.

Ve halen...

Hükümetimiz Corona hastalığını meslek hastalığı olarak saymamaktadır.

Evet...

Bu saydıklarımız hükümetimizin ciddi ihmalleridir.

Şimdi bir de vatandaş olarak çuvaldızı kendimize batıralım isterseniz.

Yahu...

Yaklaşık 7-8 aydır dünya bu musibetle cebelleş olurken...

İnsanların yoğun bakımlarda bir nefese muhtaç ölümü beklediği görüntüleri izlerken...

Bırakın vatandaşları,bu işin bilim cephesinde savaşanlar dahi patır patır ölürken..

Sanki bir başka ülke ile savaş yapıyorcasına günde 20-25 insan hayatını kaybederken...        

Biz hala...

''Coronadan bana bir şey olmaz'' zihniyetiyle...

Maske takmayı bir işkence gibi görüp ya hiç takmıyoruz,

Ya yarım ağız takıyoruz,ya kolumuzda aksesuar olarak bulunduruyoruz.

Yine eski düzen akraba talugat ziyaretlerimizi eksik etmiyoruz.

Düğünlerde horonumuzu,halayımızı çekiyoruz.

Daha vahimi yerdeki 20 kuruşluk maskeyi alıp kullanmaya ve marketteki 1o kuruşluk bedava kavanoz kapağını almak için birbirimizi ezmeye uğraşıyoruz.  

Durum böyle olunca da...

Kaçınılmaz olarak ya biz virüse yakalanıyoruz ya da başkalarına bulaştırıyoruz.

İşin acısı: ya ölüyoruz ya öldürüyoruz!

Hülasa...

Hükümetlerin yapmaları ve almaları gereken tedbirler var tabiki.

Ancak...

Bütün mesele bizde bitiyor.

Lütfen!!!

Artık Coronayla Horon oynamayı bırakalım!

 

Saygılarımla...