Osman Aydoğan


Kendisini kimsesiz hissedenlerin yazarı: Albert Camus (2)


Albert Camus 04 Ocak 1960´ta yayıncısı Gallimard ile birlikte, daha önce ´´ölmenin en absürd yolu´´ diye nitelemiş olduğu şekilde Paris´e dönerken araba kazasında ölür. Paris´e arabayla dönmeye Gallimard ikna etmişti onu. Kazadan sonra ceketinin cebinde Paris´e dönüş için tren bileti bulunur. Camus denilince, edebiyat alanında ilk akla gelen yapıt, 1942 yılında yayınlanan ?Yabancı?dır. Konusu çok basittir. Öyküdeki her şey çok kısa bir zaman aralığında olup biter. Cezayir´de, bir rastlantı sonucu, bir Arap´ı öldüren orta sınıftan bir Fransız, Mersault, kendisini adım adım ölüme götüren süreci kayıtsız biçimde izler. Diğer kişilerin adı anılsa da roman kahramanının adını bile öğrenemeyiz. Camus bu kitabında Fransız adaletini ince bir şekilde eleştirir ve Fransız adaleti ile inceden inceye dalga geçer. Camus´un ?´Yabancı´´sı ile Kafka´nın ?´Dava´´sı arasında büyük benzerlikler vardır. Camus, Kafka´dan etkilendiğini bizzat kendisi ifade eder. Bilindiği gibi Dava´nın kahramanı Joseph K., tutuklanma ve ölüm cezasına çarptırılma nedenini hiçbir zaman öğrenemeyecektir. Düşünen beyinler Camus´un ?´Yabancı´´sı ve Kafka´nın ?´Dava´´sı ile günümüz ?´Ergenekon´´ ve ?´Balyoz´´u arasında mutlak bir bağlantı ve benzerlik kuracaklardır. ?Yabancı?, ?Dava?, ?´Ergenekon´´ ve ?´Balyoz´´ daki trajedi, Yunan trajedilerini andırır. Oidipus´ta da yazgı daha baştan açıklanmıştır. (*) Fark şuradadır ki; Oidipus´da yazgı Yunan tanrıları tarafından, ?´Ergenekon´´ ve ?´Balyoz´´da ise yazgı kumpasçılar ve işbirlikçileri tarafından yazılmıştır. Albert Camus´u henüz okumayanlar için; ??Yabancı´´, ?´Veba´´ ve ??Düşüş´´ mutlaka okunmalı diye değerlendiriyorum. Hani bir söz vardı ya; ?´kimsesizlerin kimsesi´´ diye. İşte Albert Camus da kendisini yalnız hissedenlerin, kendisini marjinal hissedenlerin, kendisini absürd hissedenlerin, kendisini dışlanmış hissedenlerin ve kendisini kimsesiz hissedenlerin yazarıdır. Albert Camus okunmalı ki, Camus´un söylediği gibi ?´gecelerin sonsuz olmadığını´´, ?´adalet olmadan düzenin olmayacağını´´ ve ?´basın hürriyetinin, hürriyet fikrinin giderek aşağılanmasından en çok acı çekmiş olan hürriyet olduğunu´´ bir kez daha anlayalım, idrak edelim? *** Camus ?´Yabancı´´sına şu cümle ile giriş yapar: "Bugün annem ölmüş. Emin değilim dün de olabilir." Camus´nün ?´Yabancı´´sında yabancısının yabancılaşmasını kendi ağzından şöyle aktarabiliriz; (?´Yabancı´´dan seçtiğim bölümler) ??Yani bu işin benim dışımda görülüyor gibi bir hali vardı. Her şey, ben karıştırılmaksızın olup bitiyordu, kaderim bana sorulmadan tayin olunuyordu (...) İyi düşününce söylenecek bir şeyim olmadığını anlamaktaydım. Kendi kendimi seyrediyormuş gibi bir hisse kapıldım.´´ ?Onun zihnini baştanbaşa işgal eden şey tabiat ile denizin oynaşmasıdır. İnsan oynaşmanın tadını Kuzey Afrika´da, plajlarda benzerlerinin yanık vücutları arasında çıkarır ve hiçbir şey yüzmenin cilvelerinden çıkan zevkin derecesinden daha iyisini vermez. Denize dalmak, tabiatla düğün dernek etmektir. Suya girme, soğuk ve donuk bir aldatıcılığın yükselişi duygusuna kapılmadır. Sonra kulakların uğultusu ile dalış, akan burun ve acık ağız-yüzme, suyun parlattığı kolların, güneşte yaldızlanması için denizden çıkışı ve bütün adalelerin bir bükülmesiyle düşüşü, vücudumun üzerinde suyun akışı, bacaklarımla bu su dalgacıklarını yakalayış...? ?´Az bir zaman sonra Maria bana mektup yazdı. İşte, o andan sonra hiçbir zaman sözünü etmek istemediğim şeyler başladı. Herhalde hiçbir şeyi gereğinden fazla büyütmemeli insan. Ama bu şeyler, başkalarına oranla benim için çok daha zararsız oldu.