Osman Aydoğan


Karlı Bir Gece Vakti Bir Dostu Uyandırmak (2)


?´Karlı bir gece vakti bir dostu uyandırmak´´ şiiri İsmet Özel´in hayat, yalnızlık, ölüm, hüzün ve dostluk üzerine kurulu en güzel, en etkileyici nefis bir şiiridir. Şüphesiz, ruha dokunan, insanın ruhunu ısıtan bir şiiridir. Ruhu olanların bildiği, onlara hitap eden bir şiiridir. İsmet Özel´in gerçekten özel bir şiiridir. Özel bir dostu olanların şiiridir. Her dizesi insanı ayrı ayrı yaralayan bir masal şiiridir. Şiir sesinin ne kadar kuvvetli olduğunu bariz hissettiren şiirlerdendir. Ve aynı zamanda da İsmet Özel´in en iyi okuduğu şiirlerinden biridir: ?´Karlı bir gece vakti bir dostu uyandırmak´´ Her bir mısrası ruhu naif olanları yaralayan bir şiirdir: ´´Benim gövdem yıllar boyu sevmekle tarazlandı.´´ Şiirin samimiyeti her mısrada masum bir çocuk gibi sarılmıştır: "Keşke yağmuru çağıracak kadar güzel olsaydım." İnsanın ruhuna batan bir şiirdir: "Hüznün o beyaz etrafına sakallarım batardı." ?Bakın yaklaşıyor yaklaşmakta olan" diyerek, Necm Süresi´nin 57. ayetini (Yaklaşmakta olan ?kıyamet- yaklaştı) anımsatır. Şiir ilk olarak 1972´de yayınlanır? İsmet Özel´in şiirde bahsettiği kişinin, karlı bir gece vakti uyandırmak istediği dostunun, bir zamanlar çok sıkı "kardeşi", ?´kankası´´ olduğu ve birlikte ?´Halkın Dostları´´ dergisini kurduğu ve yönettiği Ataol Behramoğlu olduğu ve şiiri de ona ithaf ettiği rivayet edilir. İsmet Özel, 1974 yılına kadar sol politik çizgide kalır. Bir sorgulama döneminin ardından son ulaştığı noktada Türkiye´deki solun ?güdük bir kalkınma ideolojisinin yedeğinde, hiçbir tarihi birikimi esas almaya yönelmemiş ve Batı aydınlanmasının temel taşlarından nasibini almamış bir sol? olduğu sonucuna varır. Aslında İsmet Özel´in eleştirdiği Türk Solu´nun durumu sadece Türkiye´ye özgü bir durum da değildir. Uzun yıllardır Avrupa solu, Avrupa siyaseti, Avrupa edebiyatı da bocalamaktadır... Schröder´ler, Blair´ler, adları sol da olsa iktidarları boyunca hep neo liberal politikalar uyguladılar. Almanya´dan bir daha Heinrich Böll, Günter Grass, Thomas Mann, Fransa´dan bir daha Albert Camus, Jean Paul Sartre, Samuel Beckett çıkmadı, İngiltere´den bir daha Oscar Wilde, Thomas More çıkamadı... Türk solu bu süreci Avrupa´dan çok daha önce yaşadı. Ancak Türk sağı ise daha kötüydü... Körü körüne bir ABD yandaşlığı ve jandarmalığı dışında ellerinde hiçbir şey yoktu... Ellerinde sadece içeriğini bilmedikleri ve meta haline getirip ticaretini yaptıkları bir kutsal kitap, Arap hayranlığı, ne olduğunu bile bilmeden peşine sürüklendikleri kuru bir milliyetçilik ve taklit bir liberallik vardı.