İşte böylesine bir kemikleşmenin sonucu olarak bugün bir nasıl zalimce cezalandırıldığımızı da Fransız düşünürü Alain Badiou bize anlatır: ?´Siyaset üzerine düşünmek zorundayız. Eğer bunu yapmazsak bir gün zalimce cezalandırılırız.´´
Böylesine zalimce cezalandırılmanın sonucu ne olur derseniz ben cevap olarak yine çok sevdiğim eskilere gideyim.. Ne varsa işte orada eskilerde var? Sorular da orada, cevaplar da oradaır:
Türk edebiyatının hiciv ustasıdır Şair Eşref, vaktiyle siyasetçilerle bürokratlara kızar ve şöyle bir mısra yazar: :
?´Asiyab-ı devleti (devletin değirmenini) bir har (eşek) da olsa döndürür.´´
Taşlama şairi Neyzen Tevfik de onun mısrasına bir ?nazire? olarak, şöyle bir beyit oluşturur:
?´Öyle harlar koştular kim asiyab-ı devlete,
Birbirin çiğnemekten, dolab-ı devlet dönmüyor.´´
Yazar, şair ve devlet adamı Ziya Paşa da nazire olarak, Şair Eşref´e yazdığı şu beyitle cevap verir:
?´Asiyab-ı sengi´yi bir har da olsa döndürür,
Döndürür ama, mili kırar çarka s_çar harabeye döndürür.´´
Bir Çin atasözü derdi zaten; ´´Bir memlekette kısa boylu adamların gölgeleri uzuyorsa o memlekette Güneş batıyor demektir.´´ Asiyab-ı devlet neden mi harabeye döndü sanıyorsunuz, Güneş bu memlekette durduk yerde mi batıyor zannediyorsunuz?
Güneş battıkça o gölge uzar, güneş battıkça o gölge uzar, uzar, uzar sonra güneş ufka indiğinde gölge en uzun halini alır ve gölge o an bir saniye içinde yok olur gider!... Ama bu durumu gölgeleri uzayan o kısa boylu adamlar idrak edemezler!
Hani demişti ya II. Abdülhamid: ??Bu milletin uğradığı en büyük sıkıntı kaht-ı rical meselesidir.´´ Hani inlemişti ya II. Abdülhamit: ?´Ah kaht-ı rical!´ diye? Aradan yüzyıl geçer... Hep beraber inlersiniz yine ?´Ah kaht-ı rical ahhh!´´ diye... Ve içinizden Sultan III. Mustafa´nın dizelerini terennüm eylemek geçer:
?´Yıkılıpdur bu cihân sanma ki bizde düzele
Devlet-i çarh-ı denî verdi kamu mübtezele
Şimdi ebvâb-ı saâdetde gezer hep hezele
İşimiz kaldı hemân merhamet-i lem-yezele´´