Osman Aydoğan

Tarih: 07.05.2017 11:43

Kahpe felek sana nettim neyledim

Facebook Twitter Linked-in

Faruk Nafiz ?´Han Duvarları´´ şiirini Niğde´den Kayseri´ye giderken yazar, Bekir Sıtkı Erdoğan ise ?´Hancı´´ şiirinde yolculuğunun bir kesitinde de Kayseri´den Niğde´ye giderken yazar... Ancak her iki şairin de yolculuk esnasında içinden geçtikleri ama şiirlerinde geçirmedikleri, şiirlerinde yer vermedikleri bir ilçe var: Yeşilhisar.... ?´Han Duvarlar´´ı şiirinde Araplıbeli´nden sonra gelen, ?´Hancı´´ şiirinde ise Niğde´den önce olan Yeşilhisar. Benim memleketim olan Yeşilhisar. ?´Hancı´´ şiirinde ´´sıla burcu burcu, ille ocağım, çoluk çocuk hasretinde kucağım´´ diye geçtiğinde ilk aklıma gelen Yeşilhisar, ´´Hancı´´ şiirinde ´´on yıldır evimin kapısı örtük´´ diye geçtiğinde hemen aklıma gelen Yeşilhisar... İhmal edilmiş her Anadolu kasabası gibi küçük, şirin, yalnız, mahsun, garip, sahipsiz ve kimsesiz Yeşilhisar.... İşte benim memleketim olan bu Yeşilhisar´da annenin kız kardeşine ?´hala´´ denir. Ve benim de bir Halam vardı; Fatma Halam... Namı diğer Fadime Halam... Halam´ın, evlendikten sonra beş-altı yıl hiç çocukları olmamış? Kasabamızdan ´´demiryolu´´ geçerdi, bu nedenle de her Anadolu kasabasında görülen küçük bir de istasyonumuz vardı kasabanın hemen kenarında? O zamanlar yük trenleri dışında bildiğimiz tek bir yolcu treni vardı, o da Toros Ekspresi idi; İstanbul´dan başlayıp, Ankara, Kayseri (Kayseri´ye girmeden, Boğazköprü´de aktarma yapıp), Yeşilhisar´dan geçip, Niğde üzerinden Adanaya´ya gidip gelen.... Bir yaz günü istasyon çalışanları bir trenin hareketinden hemen sonra istasyon yakınındaki üzüm bağından bir ağlama sesi duyarlar... Bir asma altına terkedilmiş bir bebekten gelmektedir bu ağlama? Bir bebek, bir kız bebek? Muhtemel sene 1954-1955? Bebeği karakola getirirler? O zamanki şartlar... Yapacak bir şey yok, sorarlar çevreye bu bebeği evlatlık alacak kimse var mı diye? Halamlar alırlar bu bebeği, nüfuslarına kaydettirirler, evlat edinirler? Adını da Emine koyarlar? Allah´ın hikmetidir, sual olunmaz, Emine aileye katıldıktan sonra Halamın arka arkaya üç erkek çocuğu olur? En büyük çocuk benden bir-iki yaş büyük, diğerleri birer, ikişer sene aralıkla dünyaya gelirler. Emine kendi öz ablamla yaşıttı, evlerimiz yakındı, kendisini de abla bildim, çocukluğum beraber geçti, elinde büyüdüm sayılır? Emine ablam on iki yaşına gelince sokakta oynarken çocuklar kendisine ?´bulduk´´ diye takılırlar, Halama sorar Emine ablam, ?´bunlar ne diye bana böyle takılıyorlar´´ diye? Halam artık Emine ablamın büyüdüğünü düşünerek gerçeği anlatır? Emine ablam iki - üç gün hiç bir şey yemez içmez, sessiz bir hıçkırıkla için için ağlar iki gün boyunca köşelerde bucaklarda, kuytu yerlerde, sonra da hiçbir şey olmamış gibi devam eder hayatına? Emine ablam 14 yaşında iken Kasabaya bir aile gelir, giderler karakola ?´biz´´ derler ?´biz 14 yıl önce kızımızı istasyonda kaybetmiştik.´´ Sonuçta ulaşırlar Halam´a, haber verirler Emine ablama... Emine ablam ?´benim annem babam burada, başkasını bilmiyorum´´ diyerek gelenleri görmek bile istemez? Gelen aile eli boş giderler? Gidiş o gidiştir... Bir daha hiçbir haber gelmez? Emine ablam 16-17 yaşında iken Halamın kocası ablamı kasaba yakınındaki bir köyün ağasının oğluna verir hiç ablama sormadan... Ağanın oğlu askerde iken çavuşmuş, bu nedenle kendisine ?´Ali Çavuş´´ derlerdi, hayal meyal anımsıyorum, bir de atı vardı, kasabaya atı ile gelirdi, atı ile bir yürüyüşü vardı, bir edası vardı, bir havası vardı, bir çalımı vardı... Çocuktum, Babamın bu evliliğe karşı olduğunu hatırlıyorum? Eniştem fakirdi, ağa da zengin, eniştemin bu nedenle ablamı bu ağa oğluna verdiğini tahmin ediyorum? Ablamın bir kızı oldu bu evlilikten, adı ilginçti; ?´Turiye´´. ´´Turiye´´ bizim o yörelerin isminden değildi... ´´Turiye´´; Emine ablamın kayınvalidesinin ismiydi... Meğer ablamın kayınpederi askerliğini yaptığı yöreden kaçırıp getirmişti köyüne eşi olan Turiye´yi... Ve bu ismi de torunlarına vermişlerdi... Ancak bu evlilik yürümedi... İki yıl sonra ablam boşandı, kızını köyde bırakarak baba evine döndü? Bu sırada eniştem vefat etti. Eniştem Sultan Sazlığından saz kesip satarak geçimini sağlardı. Son kez Sultan Sazlığına gittiğinde günlerce haber alınmaz kendisinden. Meğer çalışırken, orakla saz keserken kalp krizi geçirir, günlerce sazlıkta su içinde kalır naaşı.. Sazlıkta eniştem aranırken tüm kasabanın seferber olduğunu hatırlıyorum. Eniştemin vefatından yıllar sonra da halam bir başkası ile evlendi... Ablam evde kendisinin aileye katılmasından sonra dünyaya gelen o üç erkek çocuğa hem annelik, hem de babalık yaptı.... O çocukların üçünü de yetiştirdi, büyüttü, okuttu ve evlendirdi... Çocuklar evlenince ablam de kasabamızdaki çocuğu olmayan bir adama imam nikâhı ile ikinci eş olarak evlendi... Sonra kocası vefat etti, adam varlıklı idi, bütün mal varlığı resmi nikâhlı eşine kaldı? Yaklaşık sekiz on yıl önce üçüncü evliliğini yaptı, Şehre yerleşti... Mutluydu? ?´İkindi güneşi gördüm´´ derdi, ?´güz güneşi gördüm´´ derdi? Hayatta hiçbir şeyden müşteki değildi ablam... Kendisiyle barışıktı, çevresiyle barışıktı... Hep hayata pozitif bakardı... Hayatla hep dalga geçer, hayata şaka yapardı hep... Hep gülerdi ablam... Özellikle gözlerine hayrandım... Gülünce gerçekten gözleri gülerdi ablamın? Nisan 2012 ortasında memleketimden kendi öz ablamla telefonla görüştüm? ?´Emine ablanın sana selamı var, Şehirden geldi bir süre buradaydı, ?uzun zamandır Osman´ımızı -bana hep böyle hitap ederdi Emine ablam - göremedim. Osman´ımızı özledim´ diyor´´ demişti... Üç gün sonra tekrar aradı kendi ablam; ?´Osman´´ dedi; ?´Osman´ım sana kötü bir haberim var´´?


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —