Osman Aydoğan


Kadın Hakları (2)


Kezzibân: İslam aleminde çok sevilen bir sure olan Rahman suresinde hemen hemen bütün ayetlerin sonunda geçen ?Febieyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân? sözünden esinlenerek çocuklara verilmektedir. Bu ayetin manası ise şöyledir: ?O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?? Bu ayette geçen Keziban kelimesi yalanlayan, yalancı manasındadır. Bu nedenle bu hakikati bilmeyen birçok samimi Müslüman işin tam manasını bilmeden bu isim Kuran´da geçiyor o halde manası güzeldir diyerek kız çocuklarına bu ismi vermektedirler. Ayetin manasını bilen Araplar da doğal olarak bu ismi kullanmamaktadırlar. Ayrıca Kezban isminin Farsçadaki ´´ev hanımı´´ manasına gelen ´´Kedban´´ isminden de türediği de söyleyen dilbilimcileri de vardır. Bunlara göre ´´Kezban´´ ismi Rahman suresinden alınmamış, Farsça ´´Kedban´´ isminden türemiştir. Türklerde, Anadolu´da ise kadın numaralandırılmaz ve sıfatla adlandırılmaz, Türklerde ve Anadolu´da kadın bir şahsiyettir, bir kimliğe sahiptir. Türk kadını Hanım ağadır, hanım efendidir, ?´Hatun´´dur. Türk kadını ´´Derya´´dır, ´´Deniz´´dir; ´´Engin´´lere açılır. Türk kadını ´´Nergiz´´dir, ´´Çiğdem´´dir, ´´Çiçek´´tir, ´´Gül´´dür, ´´Gülseren´´dir; ´´Doğa´´ya ´´Serpil´´ir. Türk kadını ´´Sevim´´dir, ´´Sevigen´´dir, ´´Sevgi´´dir; ´´Sevda´´dalarda ´´Sevi´´lir... Türk kadını ´´Sevinç´´tir, ´´Sevin´´dir, ´´Neşe´´dir, insanları, toplumu, hayatı ´´Gül´´dürür... Türk kadını ´´Canan´´dır, ´´Candan´´dır, çevresine, sevdiklerine ´´Can´´ verir... Gelelim günümüze: Yıllar önce üstat Çetin Altan´ın kaleme aldığı ?´Kadın´´ isimli bir makalesi vardı? Daha önceki bir yazımda da bu makaleye yer vermiştim. Özet olarak şunları söylerdi üstat: ?´Kadın, evrensel insanlığın can suyu, oksijeni, her kuşağın ödülü... Evrensel insanlığın gelişimi, kalitesi, düzeyi, çok sık tekrarlandığı gibi, bir ?eğitim´ sorunu değil, bir ?anneler´ sorunudur. Çocukların 3-7 yaş arasında mayalanan öz hamurunu, anneler biçimlendirir... Evde ut, keman, piyano çalan, gazete okuyan bir annenin çocuğuyla; salt inek sağan, tarlada çalışan, pamuk toplayan bir annenin çocuğu; aynı ?öğrenim´den geçseler bile, - genellikle - eşdeğer bir algılamanın ortaklığında buluşamazlar. Çünkü ?eğitim´ okullarda değil, evde anadilini öğrenirken 3-7 yaş arasında mayalanır. Okullar, evdeki mayalanmanın değişik fırınları gibidirler. O mayadan ekmek, francala, kurabiye, çörek, pasta vs. çıkarırlar... Salt okul yetmez, - genellikle - çocuklarda maya oluşturmaya... Kadınsız toplumların sevgi açlığı çeken erkeklerindeki tatminsizlik, genellikle bir megalomanyaklığa ve ortak bir saydamlıkla özenin halkası olma yerine; başkalarını korkutmaya ve başkalarına önem vermeyen ?sıra dışı biri olarak görünme´ tutkusuna dönüşür... Evlerinin içinde mutlu olmayanlar, evlerinin dışında ?bilek bükme´ oyalanmasıyla üstün görünme avuntusuna yönelirler... Parlamentoda hemen hemen kadın yok gibi... ?Erkek millet´ olmanın çarpıklığı ister istemez politika platformuna da yansıyor. Kadının bu kadar namevcut olduğu bir âlemden, evrensel değerler de ne kadar yetişir ki? ?Erkek millet´ olmakla övünmenin bedeli, aslında çok pahalıya mal oldu Türkiye´ye... Pek benimsediğimiz, ?biz erkek milletiz´ böbürlenmesi, evrensel bir dengenin dışına düştüğümüzün de narası sanki... Erkekler zart zurtçu, kadınlar ?bana ne başkalarından be´ci oldu... Evrensel bir dengenin dışına düşüldüğünde, ruhsal bir vurgun yer insanlar... Gizli bir ezikliğin ve yaptığı işe karşı ?adam sende´ciliğin tırpanları çalışmaya başlar toplumda... Tankerlerin fren balataları yenilenmez, besin maddeleri sağlıklı üretilmez, yapılar kendiliğinden çökmeye başlar...´´ Böyle yazıyordu üstat yıllar önce? Kadınlardaki bu eğitimsizliğin, kadınları çalışma hayatından, sosyal hayattan bu dışlamanın, eğitimsiz kadınların yetiştirdiği bir neslin sonucu ne olur biliyor musunuz? Kadınları eğitimsiz, kadınları çalışma ve sosyal hayattan dışlanmış ve insanlarını eğitimsiz kadınların yetiştirdiği bir toplumda: Bir lokma ekmek peşinde koşan gencecik insanları denetimsizlikten, ihmalden maden ocaklarında diri diri gömülür?. Devletin her kademesine ve askeriyenin en zirvelerine yerleşir FETÖ´cüler, darbe yapma kalkarlar, memleketin günahsız 300´e yakın insanı çiğnenir tank paletleri altında? Ucube yolları, bakımsız ve denetimsiz araçları ve çözemediği trafiği ile her gün onlarca insanını kurban verirler yollarda? Yine hesapsızlıktan, kitapsızlıktan bir mezhep uğruna gencecik askerlerini kırdırırlar Suriye´nin çöllerinde? Kafalarındaki Ortaçağ düşünceleriyle küçücük kızları koca koca adamların, hem de tecavüzcülerinin koynuna vermeye kalkarlar utanmadan, arlanmadan? Yine denetçilerin denetimsizliğinden, ilgililerin ilgisizliğinden 17 küçücük kız çocuğunu beton blokların altına gömerler diri diri? (1 Ağustos 2008, Konya Balcılar Beldesi´nde Süleyman Hilmi Tunahan cemaatine ait Boğaziçi Özel Öğrenci Yurdu´nda gaz sıkışması nedeniyle yaşanan patlama ve çöken bina..) Yine cemaatten diye denetimsizlikten, yine ilgisizlikten, yine ihmalden 11 kız çocuğunu yakarlar diri diri? (29 Kasım 2016, Adana Aladağ ilçesi) İsterseniz başa dönün bir daha okuyun üstat Çetin Altan´ın yazısını? Ve ben devam edeyim üstadın bıraktığı yerden: Kadının bu kadar namevcut olduğu bir âlemde maden ocaklarınız çöker, binalarınız çöker, asansörleriniz düşer gencecik insanlarınızı oralarda diri diri kara toprağa gömersiniz? Yurtlarınız tutuşur yetersiz sigortalardan, elektrik kontağından, kalitesiz kablolardan, trafolardan, olmayan söndürme sistemlerinden ve çocuklarınızı oralarda diri diri yakarsınız? Kuralsız, toplu taşımasız trafiğinizde insanlarınızı katledersiniz? Bir mezhep uğruna Suriye´nin çöllerinde gencecik insanlarınızı harcarsınız? Sonra da gözyaşları dökersiniz müstakbel annelerini toplumdan dışlayan, eğitmeyen, kadına hak ettiği hakkını vermeyen her toplum gibi? Mustafa Kemal Atatürk işte tam da bu nedenle Cumhuriyetin İlanından dokuz ay önce Şubat 1923 ´de şöyle der: "Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz İlgisizlikten İleri gelmektedir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplumun, bir organı faaliyette bulunurken, diğer bir organı İşlemezse, o sosyal toplum felçlidir." Yaşayarak görüyoruz işte? Ey Türk kadını! Mustafa Kemal Atatürk sana şöyle hitap ederdi: ´´Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.´´ Unutma!