Osman Aydoğan


Kaçış bir kurtuluştur? -8-


?Özgür olabilmesi için insanın borçlu ve birtakım bağlantılar içinde olmaması gerekir; oysa hepimizin devletle, toplumla, aileyle aramızda bağlar bulunmaktadır: düşünceler, konuştuğumuz dilin egemenliği altındadır; mutlak anlamda özgür insan düşüncesi hayalden başka bir şey değildir. Hepimiz bilincine vararak ya da varmaksızın, aldığımız eğitim sonucu ahlakın, dinin, dünya görüşlerinin kölelerine dönüşürüz; soluduğumuz, zamanın havasıdır.?

?´Montaigne için doğada gereksiz bir şey yoktur, gereksizliğin kendisi bile gereksiz değildir. Evrende var olan her şeyin kendisine ayrılmış bir yeri vardır. Montaigne güzelliği daha görünür kıldığı için çirkinliği sever, iyiliğin altını çizdiği için kötülüğü sever, aptallığı ve işlenen suçları da sever. Bunların hepsi iyidir, Tanrı çeşitliliği kutsamıştır.´´

?´Dünyanın çeşitliliğini doktrinler ve sistemler içine hapsetmek düpedüz yalan ve suçtur. İnsanları kendi özgür yargılarından, iradelerinden ayırmak, onlara dışarıdan bir şeyler dayatmak da sahteciliktir.´´

?´Herkes Sorbonne profesörleri, danışmanlar, sefirler, Zwingli´ler, Calvin´ler ?Gerçeği biliyoruz´ diye iddia ederlerken; Montaigne, ?Ne biliyorum?´ diye karşılık vermiştir. Sürgünlerle, işkencelerle onlar ?Böyle yaşamalısınız!´ diye dayatmak isterlerken; Montaigne, ?Kendi fikirlerinize sahip çıkın, benimkilere değil! Kendi hayatınızı yaşayın! Beni kör gibi takip etmeyin, özgür kalın!´ diyordu.´´

?´Kitlesel delilik anlarında hepimizin kendimize telkin ettiğini o da kendisine söylemektedir: Dünyayı umursama! Dünyayı değiştiremezsin, bir şeyleri iyileştiremezsin. Kendine odaklan, kendinde kurtarılabilecek bir şey varsa onu sağlama al. Başkaları imha ederken sen inşa et. Kendini kapat, dünyanı inşa et. ?´

?´Yaşadığımız çağda genellikle kadınlar kocaları hakkında olumlu düşünce ve duygularını onlar ölene kadar ifade etmiyorlar. Yaşarken münakaşalardan çekerken öldüğümüzde sevgi ve ihtimam görüyoruz. Dul kaldıktan sonra sağlığı daha iyiye gitmeyen çok az kadın bulunur. Sağlık pek de yalan söylemeyen bir özelliktir.´´ (Bu cümleleri Montaigne evlendikten birkaç ay sonra söylüyor!) (Günümüzde bir araştırma, bir şekilde dul kalmış kadınların kendilerini daha özgür hissettiklerini söylüyor. Montaigne ise bunu dört asır önceden söylüyor!)

´´Ruhumun derinliklerine inebildikleri takdirde onun hiçbir zaman herhangi birine fazla yaklaşabilecek, zarar verebilecek, öç alabilecek ya da kıskançlık duyabilecek, herkesi öfkelendirecek ya da sözünü tutmayacak biri olamayacağını göreceklerdir. Ve içinde yaşadığımız zamanın herkese olduğu gibi bana da fırsatlar sunmasına rağmen, ellerimi hiçbir zaman bir başka Fransız´ın malına ya da servetine uzatarak kirletmedim. Savaşta ve barışta yalnızca benim olanla yaşadım; hiç kimseden karşılığını yeterince vermeksizin bir hizmet istemedim? Çünkü benim, yargılarına boyun eğdiğim kendi yasalarım ve kendi mahkemem var.´´

Bu kitabın; yaşadığı çağdan ve dünyadan yorulduğunu ve ağırlığı altında ezildiğini hissedip de kaçmak duygusuyla dolup taşanların beğenecekleri ve kendilerini bulacakları bir kitap olduğunu düşünüyorum?

Kaçış bir kurtuluştur...

(*) Bu kitabın Türkçesini iki yayınevi yayınlar: Birincisi ve ilk olarak Can Yayınları Ahmet Cemal´in çevirisi ile yayınlar (2012). Diğerini ise Zeplin Yayınları Çağatay Duruk´un çevirisi ile yayınlar (2019). Tercüme eserler ne yazık ki orijinal dilin verdiği anlamdan oldukça uzak oluyorlar. Buna rağmen Ahmet Cemal´in çevirisi kusursuz nitelikte diyebilirim.