Osman Aydoğan


İstikrarsızlığın istikrarsızlığı

İstikrarsızlığın istikrarsızlığı


İstikrarsızlığın istikrarsızlığı

Ülkedeki son bir hafta içerisindeki gelişmeler: Bir milletvekilinin AYM’inde devam eden davası sonuçlanmadan milletvekilliğinin düşürülmesi, HDP’ye kapatma davası açılması, bir gece yarısı kararnamesi ile kanunen korunmuş Merkez Bankası Başkanının görevden alınması, kanunla onaylanan İstanbul Sözleşmesinden yine bir başka kararname ile çıkılması, içinde vakıf eseri olmayan Gezi Parkının olmayan bir vakfa verilmesi, Kanal İstanbul için devlet garantisi verilmesi… Başka bir devlette olsa on yılda yaşanacak gelişmeler…

Bu gelişmeleri bazı yorumcular “istikrarsızlığın istikrarı” olarak yorumladılar. Örneğin Ekonomist Mahfi Eğilmez kendi bloğundaki bugünkü yazısında bu gelişmeleri ‘’Türkiye'de istikrarsızlık istikrarlı hale geldi’’ şeklinde değerlendirdi.

Doğrudur… Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı bu gelişmeler ülkeyi “istikrarsızlığın istikrarı” haline sokmuştur. Ancak bundan da daha büyük bir tehlike vardır…

Bu tehlikeyi açıklamak için kısa bir fizik bilgisi vermem, fizikteki ‘’entropi’’ kavramını açıklamam gerekiyor…

Fizikte ‘’entropi’’ kavramı

Fizikte ''entropi'', bir sistemin mekanik işe çevrilemeyecek termal enerjisini temsil eden termodinamik terimidir. Çoğunlukla bir sistemdeki rastgelelik ve düzensizlik olarak tanımlanır ve istatistikten psikolojiye, toplumbilimden teolojiye birçok alanda yararlanılır. Sembolü S'dir. Termodinamiğin 2. yasasıdır.

Fen Bilimlerinin en önemli yasası her şeyin yıprandığını söyleyen yasadır. Canlılar yaşlanır ve ölür, otomobiller paslanır ve evrendeki düzensizlik artar…

Bilim adamları düzensizliği ''Entropi'' adı verilen nicelik ile ölçerler. Sistemlerdeki düzensizlik arttıkça, entropi de artar. Bu durum da faydalı (iş yapabilir) enerji miktarını azaltır. Faydasız enerjiyi (entropi) arttırır. Özet olarak “entropi”, öngörülebilirlik yokluğu; düzensizliğe, kaosa düşme eğilimi olarak tanımlanabilir…

Entropi kanunu belki de insanların yeryüzünde keşfettikleri en büyük kanunlardan biridir. Bu kanun en güzel tariflerinden bir tanesi; "Kâinatta her şey, kendini minimum enerji ile maksimum düzensizliğe çekmek ister" şeklindedir. Bu kanun kâinatın her yanında o kadar çok gözümüz önündedir ki örnekleri saymakla bitmez…

Birkaç örnek:

* Yukarıdan bırakılan bir taş, aşağı düşmek ister. Çünkü aşağı dediğimiz nokta, yukarı dediğimiz noktadan daha düşük bir enerji seviyesine sahiptir.

* Demir bir kaba sıkıştırılan bir gaz kendini dışarı atmak ister. Çünkü dış ortamdaki gazlar daha düzensizdir.

* Baskı ile kontrol altına alınan toplumlar o baskıyı kırmak isterler. Çünkü baskı onları bir düzene sokmak ister ancak toplum daha düzensiz olmak ister.

Türkiye için en büyük tehlike

Bir “sistem” bir ''denge noktası” etrafında dalgalanma durumundan çıkıp entropi içine girdiğinde yoluna devam eder. Bu olguyu “istikrarsızlığın istikrarı” (“denge noktası'' etrafında dalgalanma) denir. Bir politik sistem olarak Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı durumu buna örnek olarak gösterilebilir. Ve Türkiye’nin son yıllarını tanımlanacak olursa Türkiye’nin “istikrarsızlığın istikrarı” aşamasını yaşadığı söylenebilir.

Günümüzde ise toplumun yaşadığı politik, ekonomik, sosyolojik, psikolojik, teolojik ve virüstük olaylara bakıldığında Türkiye’yi bekleyen en büyük ve gerçek tehlikenin; Türkiye’nin bu aşamayı (istikrarsızlığın istikrarı) geçip “istikrarsızlığın istikrarsızlığı” (bu dalgalanmadan çıkarak dağılmaya başlama) aşamasına gelmesi olduğu söylenebilir.

İşte ülkeyi bekleyen en büyük ve gerçek tehlike budur: Türkiye’nin ‘’istikrarsızlığın istikrarı’’ aşamasını geçip “istikrarsızlığın istikrarsızlığı” aşamasına gelmesidir…

Türkiye’de son yıllar

Türkiye’de 16 Nisan 2017 tarihinde gerçekleşen halk oylamasında yeni bir anayasa kabul edildi. Yeni anayasaya göre de 24 Haziran 2018 tarihinde seçimler yapıldı…

Yeni anayasa gereği artık ülkede bir başbakan yoktur, bakanlar kurulu da yoktur, bakanlar kurulu olmayınca da ortada hükumet de yoktur. Yeni anayasa gereği ortada işlevsel ve denetleyici olarak bir meclis de yoktur... Sadece CB ve ona ayrı ayrı bağlı bakanlar vardır. Bakanlıkları koordine edecek ve onları denetleyecek bir kurul, bir makam, bir mercii, bir meclis de yoktur… CB; hem devlet başkanı, hem bakanların ayrı ayrı başkanı, hem parti başkanı, hem asrın lideri... Yeni hastaneler, Suriye, İdlib, Libya, Korona, Dağlık Karabağ, Kanal İstanbul, muhalefet, Biden, Putin derken CB’nın başını kaşıyacak vakti de yoktur…

Yani şu an bütün bakanlıklar koordinesiz, denetimsiz ve müstakil olarak çalışıyorlar. Bir bakanlığının aldığı bir karardan diğer bakanlığın, diğer kurumların, Büyükşehir Belediyelerinin haberi yok…

Hazinede de para yok. Hem Merkez Bankası’ndan Dolar’ı frenlemek için kime satıldığı belirsiz 128 milyar Dolar kayıp, hem faiz yüksek hem de frenlenemeyen Dolar kuru yüksek… Gayri satacak devlet kuruluşu da yok. Bitti. Şanssızlık; Korona nedeniyle yazın beklenen turist dövizi de gelmedi. Ödenecek borçlar de kapıda… Bu yaz da gelecek turist yok…

Bir de ABD’de yapılan seçimler sonucu Türkiye’den kurumsal demokrasi bekleyen Biden başkan… ABD’de devam eden Halkbank davası 3 Mayıs 2021 tarihinde görülmeye başlanacak… Kimi kaynaklarda bu dava sonucu Halkbank’a 20 milyar Dolar üstü bir ceza kesilebileceği konuşuluyor… Aldığınız S-400’ler başınıza bela olmuş. Bu nedenle ABD’nin CAATSA (Amerika’nın Düşmanlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasası) yaptırımları Türkiye’ye karşı uygulanıyor. AB yaptırımları beklemede…

Dış politikada değerli bir yalnızlığın içine düşmüşsünüz. Libya politikası fiyasko… Suriye politikası fiyasko... Doğu Akdeniz politikası fiyasko… Mısır politikası fiyasko… Müslüman Kardeşler politikası fiyasko…  

İçeride eğitim politikası fiyasko… Tarım politikaları fiyasko… Sağlık politikaları fiyasko… Sanayi politikaları fiyasko… Ülkenin dirliği, birliği, bütünlüğü, düzeni Moğol istilasında bile bu kadar bozulmamıştı...

Şu ana kadar Türkiye, bir mirasyedi gibi, mirasyedinin babadan kalan parasını yemesi gibi Cumhuriyetin kurulu düzeni sayesinde bu noktaya kadar yiye yiye geldi. Cumhuriyetin kurduğu o düzen de artık kalmadı, o düzen de yok… 

İşte ülkeyi bekleyen en büyük ve gerçek tehlike Türkiye’nin ‘’istikrarsızlığın istikrarı’’ aşamasını geçip “istikrarsızlığın istikrarsızlığı” aşamasına gelmesidir…

19 Mart 2021 Cuma gecesi yaşananlar, ülkede gelecekte yaşanacak olan evrensel sosyal entropi kanununun ayak sesleridir…