Osman Aydoğan


İsrail Doğu Kudüs’e saldırırken dökülen timsah gözyaşları

İsrail Doğu Kudüs’e saldırırken dökülen timsah gözyaşları


İsrail Doğu Kudüs’e saldırırken dökülen timsah gözyaşları

Dün akşamüzeri ajanslara ‘’son dakika’’ başlığı ile peş peşe haberler düşüyor... Gelen haberlere göre İsrail polisi dün akşam iftardan kısa bir süre sonra, işgal altındaki Doğu Kudüs'te bulunan Mescid-i Aksa’ya, Eski Şehir bölgesinin Şam Kapısı’na ve Şeyh el-Cerrah mahallesindeki Filistinlilere plastik mermi ve ses bombalarıyla saldırıyor. Bu saldırılarda İsrail polisi, Mescid-i Aksa’ya girerek cemaate ses bombaları atıyor, Şeyh Cerrah Mahallesindeki Filistinlilere destek veren Arap milletvekillerine de saldırıyor. İsrail güçlerinin, Doğu Kudüs'ün farklı noktalarında düzenlediği bu saldırılarda 205 kişi yaralanıyor…

Sürekli yazıyorum, Türk Dışişleri Bakanlığı son yıllarda Kınama Bakanlığına dönüştü diye…  Son yıllarda Türk Dışişleri Bakanlığı hep reaktif davranmaktadır. Yani olaylar olup bittikten sonra tepki göstermektedir. Hâlbuki dış politika ağlama, sızlama, serzenişte bulunma, tepki gösterme makamı değil, önlem alma makamıdır. Dış politikada esas olan tepki göstermek değil, tepki gösterilebilecek olayı önlemektir. Şimdiki moda da böyle; tepki göstermek, kınamak, hem de çok sert kınamak… Ancak bütün bu kınamalarda ortak bir nokta var: Türk Dışişleri Bakanlığı hangi olayı kınamış ise o olayın olmasına da katkı vermiş olduğudur…

Çok yakın zamanlardaki olayları örnek verirsem;

Avrupa Birliği tarafından Akdeniz’de ''Irini'' adını verdikleri operasyon kapsamında Almanya’nın ‘’Hamburg’’ isimli firkateyni Akdeniz’de Libya'nın Misrata kentine doğru ilerleyen Roselina-A adlı Türk bandıralı yük gemisini, 22 Kasım 2020 Pazar günü Akdeniz açıklarında durduruyor ve gemi uluslararası hukuka aykırı bir şekilde saatlerce aranıyor… Türk Dışişleri Bakanlığı hemen olayı kınıyor… Ancak ‘’Irini’’ operasyonuna sebep Libya’nın yıkılmasıdır. Libya yıkılırken Türkiye ABD’den sonra en büyük deniz ve hava gücünü veriyor, hatta Libya’ya yapılan hava harekâtının da merkezi İzmir oluyordu... 

Kosova ile İsrail arasında diplomatik ilişkilerin resmen başlatılmasına yönelik anlaşma 1 Şubat 2021 tarihinde imzalanıyor… Aynı gün de İsrailli yetkililer, Kosova'nın Kudüs'te büyükelçilik açmak için yaptığı başvuruyu onayladığını açıklıyor… Türk Dışişleri Bakanlığı da hem olayı kınıyor: "Kosova'nın Kudüs'te Büyükelçilik açmasını, derin endişeyle karşılıyor ve en güçlü şekilde kınıyoruz." Zaten yazımın sonunda da bu noktadaki hatırı sayılır katkımızı da yazacağım..

Papa Franciscus, 05-08 Mart 2021 tarihleri arasında Irak’a resmi bir ziyaret esnasında, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) bu ziyaret anısına, üzerinde Hatay, Sivas, Erzurum, Kars gibi birçok ilin sözde Büyük Kürdistan haritası içinde gösterildiği bir hatıra pulu bastırıyor. Tabii ki Kınama Bakanlığı, pardon Dışişleri Bakanlığı bu pulu çok şiddetli bir şekilde kınıyor… Ancak, Irak parçalanırken, IKBY kurulurken en büyük katkıyı Türkiye veriyordu... 

Daha dün 24 Nisan 2021 tarihinde ABD başkanı Biden 1915 olaylarını ‘’soykırım’’ olarak tanıdığını açıklıyor, İstanbul için ‘’Konstantinopolis’’ ifadesini, ‘’siz yaparsınız’’ anlamında ‘’bir daha olmasın’’ ifadesini kullanıyor. T.C.’ni temsil eden bütün makamlar yine bu ifadeleri kınıyorlar. Gerçi çok sert kınamıyorlar ya, olsun, yine de kınıyorlar. T.C. yetkilileri ABD Başkanı Biden’in açıklamalarını kınıyorlar da ABD’ye bu cüreti verenin kim olduğunu da çok iyi biliyorlar…

Yine bu son olayda, Doğu Kudüs’teki İsrail saldırılarına da sadece Dışişleri Bakanlığı değil devletin bütün kademeleri ‘’Kınama Kademeleri’’ haline gelerek olayı kınıyorlar. Hem de en sert şekilde, en sert biçimde, en sert ifadelerle kınıyorlar. Kınamaların şiddeti o kadar sert ki muhtemel bu şiddet İsrail’i temelinden sarsıyor!...

İsrail’in Doğu Kudüs'e yaptığı saldırıya dönük T.C. makamlarının kınamaları

Önce bu sert, ama çok sert kınamaları aktarmak istiyorum. Ne kadar sert olduklarını bir de sizler görün:

Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklama: "İsrail güvenlik güçlerinin Mescid-i Aksa’da ibadet eden Filistinlilere yönelik gerçekleştirdiği ve çok sayıda Filistinli sivilin yaralanmasına sebep olan saldırıları şiddetle kınıyoruz."

TBMM Başkanı Mustafa Şentop: ‘’Her Ramazanda olduğu gibi İsrail'in şiddet ve zulmünün arttığı günlere şahitlik ediyoruz. Bu gece, Mescid-i Aksa'da, namaz kılan cemaate saldırı açık bir devlet terörüdür. Şiddet ve zulüm eken barış ve huzur biçemez. Mescid-i Aksa'daki terörü lanetliyorum.’’

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay: ‘’İsrail devleti Filistin topraklarında insanlık ve savaş suçu işlemektedir. Dünya bu işgal ve hukuksuzluğa göz yumdukça zulmünü devam ettirecektir. Hiçbir kutsala saygısı olmayan İsrail’in ilk kıblemiz Mescid-i Aksa'ya yönelik saldırılarını şiddetle kınıyorum. Derhal durdurulmalıdır.’’

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun: ‘’İsrail’in Filistinlilere yönelik sürdürdüğü işgal ve şiddet politikasını endişeyle takip etmekteyiz. İsrail’in kutsallarımıza saldırması asla kabul edilemez. Bugün, ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’ya ses bombalarıyla gerçekleştirilen baskını şiddetle telin ediyoruz.’’ Altun, daha sert, daha etkili olsun diye bu açıklamasını da sosyal medya hesabından yapıyor!

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın: ‘’İsrail polisinin Mescid-i Aksa’ya girerek ses bombalarıyla saldırmasını şiddetle kınıyoruz. Mübarek Ramazan günlerinde hiçbir kutsala saygısı olmayan İsrail işgal güçleri Mescid-i Aksa’yı derhal terk etmelidir. Bu menfur ve pervasız saldırılar derhal durmalıdır.’’

Dediğim gibi bu kadar sert, bu kadar haşin, bu kadar gaddar kınamalar karşısında İsrail korkudan tir tir titriyordur. Belki de akşama kalmaz İsrail diz çöker, özür diler, af diler….

Bütün bu açıklamalar ve kınamalar aslında timsah gözyaşlarıdır…

Neden mi? İsterseniz şöyle bir yakın tarih tutu yapalım…

İsrail’in devlet olarak hedefleri

Cicero şöyle derdi: "Kendi doğumundan önce olanları bilmeyen, sürekli çocuk kalmaya mahkûmdur." Lüzum yok aslında doğumumuzdan önceye, o kadar geriye gitmeye. Gözümüzün önünde olup, son yıllarda yaşadıklarımız bir bakalım…

İsral’in devlet hedefinin Kudüs’ü başkent yapmak ve Tel Aviv’i oraya taşımak olduğunu, Golan Tepelerini ilhak niyetinde olduğunu, Filistin’i işgalini geliştirerek sürmek ve Filistin’i haritadan silmek olduğunu bilmeyen var mı? Bunu Türk Dışişleri Bakanlığını bilmemesi mümkün mü? Değil tabii ki…

Peki, İsrail’in bu hedefleri konusunda en bük engel hangi ülkeler ve kimlerdi?

İsrail’e bölgesinde sunulan dikensiz gül bahçesi

Daha düne kadar İsrail’in bu hedefleri konusundaki en büyük engeli ve baş düşmanı ve Filistin’in en büyük destekçisi Saddam’lı Irak idi… Hatırlarsınız değil mi Körfez Savaşında Saddam Hüseyin’in İsral’e Scud füzeleri gönderdiğini… ABD Saddam’ı ve Irak’ı yok ederken yani ABD İsrail’in baş düşmanını ve dünyadaki Filistin’in en büyük destekçisini ortadan kaldırırken ABD’ye en büyük desteği Türkiye’den Suudilere Müslüman devletler sağlıyordu...

Daha düne kadar İsrail’in bu hedefleri konusundaki en büyük ikinci engeli ve ikinci baş düşmanı ve Filistin davasının ikinci en yılmaz savunucusu Kaddafi’li Libya idi… ABD tarafından Kaddafi’li Libya yani İsrail’in ikinci baş düşmanı ve Filistin davasının ikinci en yılmaz savunucusu ortadan kaldırılırken ABD’ye yine en büyük desteği Türkiye’den Suudilere Müslüman devletler sağlıyordu…

Daha düne kadar İsrail’in bu hedefleri konusundaki en büyük üçüncü engeli ve üçüncü baş düşmanı ve Filistin davasının üçüncü en yılmaz savunucusu Suriye idi. Suriye’ye karşı İsrail’in bile cesaret edemediği düşmanlığı yine Türkiye’den Suudilere Müslüman devletler yapıyordu…

Kısaca 21’inci yüzyıldaki İslam dünyasına yapılan ABD öncülüğündeki modern Haçlı seferlerine en büyük desteği yine Türkiye’den Suudilere Müslüman devletler sağlıyordu... (‘’Haçlı seferi’’ tabiri bana ait değil, bu tabiri bizzat Üçüncü Haçlı Seferi Kumandanı Richard the Lionheart, -pardon- Onuncu Haçlı Seferi Kumandanı George Bush söylemişti.)

Daha dün, evet dün ABD, tüm Ortadoğu’yu parçalayıp da sınırlarını değiştirirken, ABD tüm Ortadoğu’yu bir ateş topuna çevirirken ve İsrail’e bulunduğu bölgede dikensiz bir gül bahçesi sunulurken onun müttefiki ve eşbaşkanları Türkiye’den Suudilere Müslüman devletleri oluyordu…

Babil Kralı Nemrut Buhtunnasır bile, karısı Semiramis için yaptırdığı asma bahçelerde böylesine dikensiz güller yetiştirip de karısı Semiramis'e  sunamamıştı... 

Kılçıksız balık

ABD artık biliyordu ki; Kudüs’ü, İsrail'in başkenti olarak ilan ederken (06 Aralık 2017), Büyükelçiliğini Kudüs'e taşırken (14 Mayıs 2018), İsrail’in 1967 yılında işgal, 1981 yılında ilhak ettiği Golan tepeleri üzerindeki İsrail egemenliğini tanırken (25 Mart 2019) ve tek taraflı olarak açıkladığı '’Yüzyılın Anlaşması'’ ile Kudüs’ü bölünmeden İsrail’in başkenti olarak ilan ederken (28 Ocak 2020) aldıkları bu kararlara karşı duracak artık bölgede hiçbir güç kalmamıştır. 

ABD yine artık biliyor ki; bu kararlara karşı çıkan sesler ise etkisi, müeyyidesi olmayan sadece iç politikaya dönük, anlamsız kuru gürültüden ibarettir.

İsrail de artık biliyor ki; dün, 07 Mayıs 2021 tarihinde Doğu Kudüs'te bulunan Mescid-i Aksa’ya, Eski Şehir bölgesinin Şam Kapısı’na ve Şeyh el-Cerrah mahallesine saldırdığında değil 205 Filistinlinin yaralanması, bu saldırılarda 205 bin Filistinliyi öldürse bile kendisine ‘’dur’’ diyecek hiçbir güç kalmamıştır.  

Timsah Gözyaşları

Bu kararlar ve bu olaylar karşısında en çok şikâyet edenler, en çok tepki gösterenler, en çok kınayanlar, en çok feryâd edenler ise anlattığım gibi bu kararlara en çok çanak tutanlar olmaktadır! Sahi, dün Barzani’ye Papa ziyareti anısına BOP haritasını gösteren pul bastırdı diye celallenenler BOP haritası gerçekleşirken ABD’ye BOP için eşbaşkanlık yapıyorlardı değil mi?.

Eğer gerçekten Kudüs sevdalısı iseniz, eğer gerçekten Filistin destekçisi iseniz ve eğer hâlâ BOP eşbaşkanı değilseniz derhal barışın Suriye ile Irak ile Mısır ile ve ABD’nin ve İsrail’in bu Siyonist, bu emperyalist planına karşı birleşin bölge ülkeleri ile! Tüm enerjinizi, gücünüzü ve dikkatinizi Kudüs’e yöneltin.

Yok bunları yapmayacaksanız eğer, pula mula kızmak, Avrupa’nın en küçük ülkesi Kosova’ya kızmak, posta koymak, İsrail'in Doğu Kudüs'e yaptığı saldırılarda 205 kişi yaralandı diye çok sert (!) kınamalar yapmak hiç de inandırıcı gelmiyor.

Dökülen timsah gözyaşlarına da yazık…