Osman Aydoğan


İHTİRAS


İrlandalı yazar Oscar Wilde´ın (1854-1900) ?´Salomé´´ (İmge Kitapevi, 2014) isimli bir eseri vardır. Wilde ?´Salomé´´ oyununu Marcus (Marcos) ve Matta İncillerindeki bir hikâyeden ve bu hikâyenin üzerine yapılan Gustave Flaubert´in Hérodias ve Stéphane Mallarmé´nin Hérodiade isimli eserlerinden, Heinrich Heine´nin Atta Troll adlı şiirinden ve Gustave Moreau´nun L´Apparition adlı tablosundan esinlenerek yazar... Kutsal Kitap içinde anlatılan bir ?femme fatale´in, (baştan çıkaran kadın) ölüm fermanları verdirtecek kadar baştan çıkarıcı, ölüm fermanları isteyecek kadar ihtiraslı bir Doğu prensesinin tehlikeli, günahkâr ve dramatik öyküsüne Wilde´ın kayıtsız kalması imkânsızdır. Salomé ?femme fatale? yani baştan çıkaran kadın karakterini işleyen bir oyun olduğundan döneminde müstehcen bulunarak ahlaki sebeplerle yasaklanır ve bu nedenle 1893´te yazılan eser ancak 1907´de seyirciyle buluşabilir. Alman besteci Richard Strauss da daha sonra Wilde´nin Salomé oyununu bir perdelik ?müzikli dram? yapısında bir opera haline getirir. Wilde´ın ?Salomé?si 1923, 1953 ve 2011 yıllarında da beyazperdeye uyarlanır. Hikâye Roma İmparatorluğu altındaki Filistin ve İsrail´de Galile Kralı Hirodes, üvey kızı Salomé, Kahin Yahya ve diğer karakterler arasında geçer. Oyun Salomé´nin ihtiras yüzünden yavaş yavaş insani duygularını kaybederek canavarlaşmasını anlatır. Galile´de, daha İsa´nın adı duyulmadan önce herkese onun geleceğini haber veren bir kişi vardır. Bu kişi "Mesih geliyor ve hepinizi kurtaracak" diyerek buna inananları vaftiz eder. Bu kişi dinler tarihine "Vaftizci Yahya" diye geçen çok ünlü bir kişidir. Doğduğunda Hz. İsa´yı da vaftiz eden Vaftizci Yahya, kısa bir süre önce öldürdüğü üvey erkek kardeşi Herod Filipus´un karısı Hirodias ile evlenmek isteyen Kral Hirodes´e "Kardeşinin karısını almak sana caiz değildir" diyerek arzusuna karşı çıkar. Kral buna rağmen öldürttüğü üvey kardeşinin karısıyla evlenir. Kralın evlendiği kadının Salomé adlı çok güzel bir kızı vardır. Kral, Vaftizci Yahya´nın bu evliliğe karşı olması ve karısını aşağılayıcı söylemlerinden ve de halkı kışkırtmasından korktuğu için Vaftizci Yahya´yı zindana attırır. Fakat kutsal ve değerli bir adam olduğunu düşündüğü için onu öldürtmez. Karısı Hirodias ise Yahya´ya içten içe kin duyar. Günlerden birgün Kralın karısının ilk kocasından olan kızı Salomé, kraldan habersiz zindanda Vaftizci Yahya´yı görmeye gider. Salomé Vaftizci Yahya´yı gördüğü an ona âşık olur. Salomé Vaftizci Yahya´ya şunları söyler: ?´Senin bedenine âşığım Yahya! Bedenin tırpancıların hiç biçmediği bir zambak tarlası kadar beyaz. Bedenin Judaea´nın dağlarında yatan ve vadilere dökülen karlar gibi beyaz. Arap Kraliçesi´nin bahçesindeki güller bile senin bedenin kadar beyaz değildir. Ne Arap Kraliçesi´nin bahçesinin gülleri ne de Arap Kraliçesi´nin baharat bahçesi; ne yaprakların üstünde parlayan gün ışığının ayakları ne de denizin gönlünde yatan ayın yüreği; dünyada senin bedenin kadar beyaz başka hiçbir şey yoktur. Bedenine dokunmama izin ver.? Vaftizci Yahya ise ona hiç karşılık vermez. "Dışarı Babil´in kızı. Tanrı´nın seçilmiş kuluna sakın yaklaşma" diye bağırır ve onu kovar. Salomé ise onu şiddetle arzulamaktadır. "Bırak, hiç olmazsa bir kere dudağını öpeyim" der. Yahya aynı öfkeyle cevap verir: "Asla; Sodom´un kızı; asla..." İstediği erkeği öpemeyen Salomé, reddedilmenin verdiği hınçla ve öfkeyle oradan ayrılır. Kralın da üvey kızı Salomé´ye zaafı vardır. Bir saray eğlencesinde Salomé´nin dans etmesini ister. Kral Salomé´ye "dile benden ne dilersen, sana vereceğim" der. Hatta "benden ne dilersen, ülkemin yarısına kadar sana vereceğim" diye de yemin eder. Salomé ne diyeceğini bilemez ve gidip annesine danışır. Sonra Salomé, daha sonra söyleyeceği bir dileğinin yerine getirilmesi şartı ile dansa razı olur. Kral söz verir. Salomé üzerindeki yedi tüllü elbise ile dansa başlar. Tülleri teker teker çıkarır. Son tül çıkarıldığında dans biter. Kral mest olmuştur. Çünkü Salomé insanlık tarihinin en güzel striptizini yapmıştır. Kral bir süre bu muhteşem genç kızı seyreder ve "dile benden ne dilersen" der. Derin ve meraklı bir sessizlik salona iner. Gözler Salomé´ye döner. Salomé iktidarının doruğa ulaştığı bu anı büyük bir hazla uzatır. Salondan çıt çıkmamaktadır. Annesine bakar. Misafirleri küçümseyen gözlerle süzer. Etrafındakilere böcek muamelesi yapan gözler, sonunda aynı umursamazlık ve emin ifadeyle krala döner: "Bana gümüş bir tepside Vaftizci Yahya´nın başını getirin..." Richard Strauss´un ayni isimli bir perdelik operasında Salomé´nin cevabı salonu çın çın çınlatır: "Den Kopf des Jochanaan." (Yahya´nın kafasını) Kral korkar, çok direnir, bir din adamının başını almayı istemez. Ancak şehvetin esir aldığı kralın yapabileceği bir şey kalmamıştır. Emir verilir. Vaftizci Yahya´nın kanlı başı gümüş bir tepsi içinde getirilip Salomé´nin önüne konur. Salomé, kendisini reddeden erkeğin başını eline alır ve onunla konuşmaya başlar: "Dalgalar da, seller de söndüremez ihtiras denilen ateşi...? Ve kesik başa bakarak devam eder Salomé; ´´Bir prensestim, beni aşağıladın. İffetliydim, damarlarımı ateşe verdin. Aşkın gizemi, ölümün gizeminden daha büyük." Sonra oradakilerin hayret dolu bakışlarına hiç aldırmadan, reddeden erkeğin kesik başını kendine doğru çeker ve ağzından öper. İntikam sahnesi Salomé´nin şu cümleleriyle biter: "Ah! Öptüm ağzını Yahya, senin ağzını öptüm. Acı bir tat vardı dudaklarında. Kan tadı mıydı? Hayır; ama belki aşkın tadıydı... Aşkın acı bir tadı olduğunu söylerler... Ama ne önemi var? Ne fark eder? Senin ağzını öptüm Yahya, ağzını öptüm." Kral verdiği sözden pişman olmuştur. Salomé´nin kesik başı öpmesi onu iğrendirmiştir. Kral Salomé´nin de kafasının kesilmesini emreder. Halbuki ?´Salomé´´ İbranice ?´barışçıl´´ anlamına gelen bir sözcüktü. Eserdeki hikâye bu kadar. Salomé´nin hikâyesini Oscar Wilde´nin dışında Avustralyalı yazar Toni Bentley "Salomé´nin Kız Kardeşleri" (Agora Kitaplığı, 2006) isimli eserinde daha detaylı anlatır. Bu hikâye bana bir İspanyol atasözünü hatırlatır: ?İnsanı, hangi zevkle günah işliyorsa o zevk öldürür!? Pek çok insanın sonunu ya tutku ya da saplantılarının getirdiğini, pek çok muktediri iktidardan ?alışkanlıklarının? indirdiğini Tarih bize göstermiştir. Çünkü ihtiras tehlikelidir, içinde vicdan barındırmaz. İhtiraslıların haset duygusu da güçlüdür. Evlerden ırak bir duygudur ihtiras; yıkıcıdır, tahrip edicidir, öldürücüdür. İhtiras, doymak bilmez bir canavardır. İhtiras bir kere adamın yakasına yapıştı mı, mantık ağlayarak ve tehlikeyi haber vererek onu takip eder... İhtirasları alt etmek, silah gücüyle tüm dünyayı hüküm altına almaktan daha zor, daha çetindir. İşte bu nedenle Salomé Yahya´nın kesik başı tepsi içinde kendine sunulduğunda aslında tarihi bir tespiti söylüyordu: ?Dalgalar da, seller de söndüremez ihtiras denilen ateşi...? Ama İspanyol atasözü de bu gerçeğin sonunu hatırlatıyordu: ´´İnsanı, hangi zevkle günah işliyorsa o zevk öldürür!? Tarihte Hitler´den Mussolini´ye, Saddam´dan Kaddafi´ye bütün muhterislerin sonu zevkle işledikleri günah gibi olmuştur. Tarih baba bunu böyle bilir ancak bir tek muhterisler bilmezler...