Osman Aydoğan


İçe dönüş! (3)


Her olayın kaynağı ve sonu sizsiniz, olayı kaynağında kontrol edin. Durgun ya da huzursuz olan zihindir, siz değilsiniz. Siz huzurlu olmadıkça gerçeği göremezsiniz. Sakin bir zihin, doğru bir idrak için şarttır ki bu da kendini biliş için gereklidir. Bütün ihtiyacınız sadece sakin bir zihindir. Zihniniz sakinleştiğinde diğer her şey gereğince ve doğru şekilde gerçekleşecektir. Zihin yatıştırıldığında ve artık iç âlemi rahatsız etmediğinde, beden yeni bir anlam kazanır ve onun değişimi hem gerekli hem mümkün hale gelir. Zihnin ötesine geçmek için sessiz ve sakin olmak zorundasınız. Sessiz ve sakin kalın. Dünyadaki işinizi yapın, fakat içinizdeki sükûnu sürdürün. O zaman her şey size gelecek. Sizin umudunuz zihninizde sessiz ve gönlünüzde sakin kalmakta yatar. Gerçeğe varmış insanlar çok sessizdirler. Sade, sadık ve alçak gönüllü olun, erdemlerinizi gizleyin, sessizce yaşayın. Önemli olan neyi yaşadığınız değil, nasıl yaşadığınızdır. İçinizi arayın. Sizin gerçek varlığınız sizin en iyi dostunuzdur. Önce, dünyanızın sadece sizin kendi yansımanız olduğunu idrak edin ve bu yansımaya kusur bulmaktan vazgeçin. Kendinizle ilgilenin, zihinsel ve duygusal bakımdan kendinizi düzeltin. İmgelemeden (hayal kurmadan) bakmayı, çarpıtmadan dinlemeyi öğrenin, hepsi bu. Esasta isimsiz ve şekilsiz olana isimler ve şekiller atfetmeyi bırakın. Her idrak- algılama şeklinin öznel (enfüsi, sübjektif) olduğunu, görülen ya da işitilen, dokunulan ya da koklanan, hissedilen ya da düşünülen, umulan ya da hayal edilen her şeyin gerçekte değil zihinde olduğunu idrak edin!. Düşünüp hayal edilebilen hiçbir şeyin kendiniz olamayacağını bir kez anladığınızda, imgelemelerinizden kurtulmuş olursunuz. Olduğunuzu sandığınız şey sadece telkin ya da imgelemedir. Önce siz olduğunuzu sandığınız kişi olmadığınızı anlayın. İşte o zaman huzuru tadacak ve korkudan kurtulacaksınız. Dünyanın hiçbir kusuru yoktur. Kusuru olan sizin ona bakış tarzınızdır. Sizi yanıltan kendi imgelemenizdir. Olmak için hiç kimse olmalısınız. Kendinizi bir şey, bir kimse olarak düşünmek ölümdür ve cehennemdir.´´ **** Gecenin hayli bir vakti idi? Uzaklardan sahile vuran denizin dalgalarının sesleri geliyordu? Gün döneli çooook olmuştu, güz rüzgârlarının o ürpertici sesi ve ağaçlarda yaprakların haşırtısı duyuluyordu? Çok uzaklardan bir müzik sesi işitiliyordu, o çok sevdiğim nağmeler: Melihat Gülses´in sesiydi, Arda Şendoğan´ın güftesi, İsmet Nedim Saatçi´nin bestesi o Muhayyerkürdî şarkıyı söylüyordu Melihat Gülses; ?´Boş çerçeve´´ ?´Artık bülbül ötmüyor Gül dolu pencerede Yalnız hâtıran kaldı Ah boş kalan çerçevede´´ Yıllarca önce tanıdığım Şehriyar yoktu artık, bu boş kalan çerçevede yalnız hâtıraları kalmıştı Şehriyar´ın. Bu ses beni üç-dört sene önceye götürdü. Üç-dört sene önceydi, bir Eylül sonunda Bodrum´da ben ve eşim, Melihat Gülses ve eşi, Bekir Ünlüataer ve Grup Eşref Vakti üyeleri bir konser sonrası bir sahil lokantasında gece 03´e kadar sohbet etmiştik? *** Melihat Gülses´in o gül sesi içsel yolculuğuma kısa bir ara vermişti. Yine Şehriyar dikildi karşıma; ?´Siz nedensiz mutluluğun olamayacağını düşünürsünüz. Bana göre mutlu olmak için herhangi bir şeye bağımlı olmak çaresizliğin son kertesidir. Sizin bu mutluluk arayışınız, kendinizi mutsuz ve çaresiz hissetmenizin asıl nedenidir. Dünyadan hiçbir şey talep etmediğiniz, hiçbir şey aramadığınız, hiçbir şey beklemediğiniz zaman en yüce hal size gelecektir, davet edilmeden, beklenmeden. Arzusuz olmak en yüce mutluluktur. Varoluşun farkındalığı mutluluktur. Dertleri doğuran şey arzuların tatminidir. Arzulardan kurtulmuşluk mutluluktur. Tüm ilgi ve arzulardan kurtulmuşluk ebediyettir, ölümsüzlüktür. Bütün arzular terk edilmelidir, çünkü arzu etmekle siz, arzunuzun şekline bürünürsünüz. Hiç arzu kalmadığı zaman doğal halinize dönersiniz. Düşüncelerinizi ve eylemlerinizi harekete geçiren neden arzu ve korku olduğu sürece ıstırap çekeceğiz.