Osman Aydoğan


İbrâhim bin Ethem (3)


ÖĞRENMEK

Yolda bir taş görür İbrâhim bin Ethem. Üzerinde "Çevir ve altını oku!" yazılıdır. Çevirir taşı; "Eğer öğrendiğinle âmel etmiyorsan ne diye bilmediğini öğrenmek istiyorsun?" yazısını okur ve; "Yâ Rabbî! Seni tanıyan hakkıyla tanıyamamıştır. Şimdi seni bilmeyen bir kimsenin hâli nasıl olur." der ve ağlar...

 NASİHAT

Bir kimse kendisinden nasîhat isteyince: "Bağlı olanı aç, açık olanı kapa." diye buyurur. O kimse; "Bunu anlamadım." deyince; "Kesenin ağzını aç, cömert ol, açık olan dilini de tut konuşma." diyerek izah eder.

SEYYAH

Bir süre Nişâbur´da yaşar. Mağaraları mesken tutar, kavurucu günler, dondurucu ayazlar... Ne zaman ki insanlar ona tazim ve hürmette bulunurlar, başka diyarlara yelken açar. 

Sonra Harameyn´e yönelir, Kâbe ve Ravda hasreti dayanılmaz olmuştur zira... Eğer bir kervana, kafileye katılsa kolayca vasıl olacaktır menzili maksuduna. Lâkin o kumlara bata bata gider, alnını secdeye koya koya. 

14 yıl çöllere katlanır, dile kolay.

Haremeyn sakinleri yanık dervişin methini duymuş, karşılamaya çıkmıştırlar. Bakın şu işe ki İbrâhim bin Edhem´i, İbrâhim bin Edhem´e sorarlar. 

Mübarek ?bırakın onu? der, ?karşılamaya değmez. İşiniz mi yok bu sıcakta!? 

Vay! Sen nasıl konuşursun onun hakkında! 

NAR

Mübarek ?helal lokma için çalışmak, geceleri ibâdet edip, gündüzleri oruç tutmaktan efdaldir (daha iyidir)? diye buyurur, alnının teriyle geçinmeye bakar. 

Bahçe bekçiliği yaptığı günlerden birinde bağ sâhibi eşi dostu ile gelir, çardaklara kurulurlar. ?Misafirlerime en tatlı narlardan getir? der, ?iyi seç doyamasınlar tadına!? 

Gel gelelim alayı ekşi çıkar. 

Bağ sâhibi, ?şunca zamandır bekçilik yapıyorsun, ekşisini tatlısını ayıramıyor musun hâlâ?? 
- Yemediğim narların tadını nerden bilebilirim ki? 
- Hiç mi yemedin?
- Asla.
- Tuhafsın vesselam. Bazen ?İbrâhim bin Edhem misin be adam? diyesim geliyor sana...

HURMA

Bir gece Mescid-i Aksâ´da kalmak ister. Vazifeliler görmesinler diye sokulur hasırların arasına. Gecenin ilerleyen saatlerinde kapı açılır, dervişler doluşurlar. ?Burada tanımadığımız biri var? derler ?kim ola?? Mihrâbdaki aksakal tebessüm eder ?İbrâhim bin Edhem´dir, kırk gündür kalb huzûru ile ibâdet edemiyor da.? 

Ortaya çıkıp ?doğru söylüyorsunuz? der, ?neden acaba??
- ?´Hatırlarsan Basra´da hurma satın almıştın. Bir tanesi yere düşmüştü ve onu zembiline atmıştın. Senin sandın ama tezgâhtan yuvarlanmıştı aslında. İşte o hurma?´´

Hemen Basra´ya koşar, hurmacıdan helâllik ister yana yakıla.

ALLAH´IN İSMİ

Bir gün yüzüne gözüne kusmuklar bulaşmış bir sarhoş görür, sızmış kalmıştır kuytuda. Kırbasındaki suyla ağzını yıkar. Sorarlar ?bunu niye yapıyorsun??

-´´Allah isminin anıldığı bir uzvu kirli bırakacak değildim ya!´´