Osman Aydoğan


HARAM PARA...


Adamın biri, kötü yoldan kazandığı parayla bir inek satın almış. Sonra yaptığından pişman olmuş. İyi bir şey yapmak için ineği Hacı Bektaş-ı Veli´nin dergâhına bağışlamak istemiş. O zamanlar dergâhlar aşevi görevi de görüyormuş. Gitmiş Hacı Bektaş-ı Veli´ye danışmış. Hacı Bektaş-ı Veli, ?helal değil? diye ineği geri çevirmiş. Bunun üzerine Mevlâna dergâhına gitmiş. Derdini anlatmış, isteğini dile getirmiş. Mevlâna hediyeyi kabul etmiş. Adam daha önce Hacı Bektaş-ı Veli´nin bu ineği kabul etmediğini söylemiş. Mevlâna´ya da bunun sebebini sormuş. Mevlâna, ?Biz bir karga isek Hacı Bektaş-ı Veli bir şahin gibidir. Öyle her leşe konmaz. O yüzden biz senin hediyeni kabul ederiz. Ama o kabul etmeyebilir.? demiş. Adam üşenmemiş kalkmış Hacı Bektaş-ı Veli´nin dergâhına gitmiş. Hacı Bektaş-ı Veli´ye, Mevlâna´nın kurbanı bağışı ettiğini söylemiş. ?´Bunun sebebini bir de siz açıklar mısınız?´´ diye sormuş. Hacı Bektaş-ı Veli de şöyle söylemiş: ?Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise Mevlâna´nın gönlü okyanus gibidir. Bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir. Ama onun engin gönlü kirlenmez. Onun için, hediyeni kabul etmiştir.? Bu menkıbe, iki zatı da yücelten engin düşünce tarzının bir sonucudur. Tasavvuf anlayışının özüne de uygun bir durumdur. Her ikisinin eserleri incelendiğinde şu gerçek ortaya çıkar. Kur´an hükümleri, özüne ve muhtevasına halel getirilmeden kendi üsluplarına göre değerlendirilmiştir. Mevlâna´nın ´´Mesnevi´´ ve Hacı Bektaş-ı Veli´nin ´´Makalat´´ isimli eserleri; ayet ve sünnetin Mevlâna ve Hacı Bektaş atarfından birer yorumları şeklindedir. Her konu bu iki temel kaynak alınarak açıklanmıştır. Her açıklanan mevzuda Kur´an ve sünnetten örnekler verilmiştir. Aynı hamurla yoğrulmuş, aynı kaynaktan su içmiş bu iki şahsiyet, medeniyetimizin baş mimarları olma şerefini elde etmişlerdir. Mevlâna Hazretleri: ?Ne olursan ol, gel?? derken Hacı Bektaş-ı Veli: ?Yolumuz; ilim, irfan ve insanlık sevgisi üzerine kurulmuştur.? demiş. Yunus Emre ise: ?Sevelim, sevilelim; bu dünya kimseye kalmaz.? düsturunu baş tacı yapmıştır. (Alıntıdır) Günümüz insanlarının manevi miraslarına sahip olduğumuz bu şahsiyetlerin özelliklerine sahip olmayışı ne hazindir. Bu manevi mirasın özünü anlayamayan günümüzün Diyanet İşleri Başkanlığı, Din İşleri Yüksek Kurulu, haram parayla da hacca gidilebileceğini söyleyerek; ?´haram parayla hacca giden kişinin haccı sahih olup, üzerinden hac yükümlülüğü kalkmış olur´´ fetvasını verebilmektedir. Fetvanın devamı, açıklaması, önü, arkası, gerekçesi var ama artık olan olmuş, verilmek istenilen mesaj verilmiştir. Hikâyede geçen köylü hiç olmazsa haram parayla aldığı inekten kurtulmak için çare ararken Diyanet İşleri Başkanlığı ?Haram yolla elde edilen kazançla yapılan hac geçerli midir?? sorusuna işte bu şekilde fetva verebilmiştir. Sonuçta devrin özelliklerine ve karakteristiğine uygun bir fetva verilmiştir. Kirlenen bu mülkün sadece sadece havası, suyu, toprağı, ticareti ve siyaseti değildir. Daha hazin olanı ise işte budur!